30 Temmuz 2008 Çarşamba

bu sıcakta...

Gribin ne işi var bünyede anlasam bir ...
Kuru öksürük boğazını deşmek istercesine kaşıntı isteği herşeyden önemlisi de kafanın on katı yükünün artıp ta taşıyamama hali :(
Olsun keyfim yerinde ya :))
Grip te ne o neki?

29 Temmuz 2008 Salı

Yazık...

Memlekette hepimiz aynı havayı soluyalım aynı kaptan yemek yiyelim ama sen bizden olanı öldür bombala, yazık sana-sizlere verilen emeklere yazık sizi büyüten anaların babaların, öğreten öğretmenlerin emeklerine...
Yazık çok yazık...
Yazıklar olsun sizlere...

Küs...

Küsme... sakın... Çok üzülürüm küstürmekten küsmem de zaten o ayrı...
konuşmadan küs duramam çok içime işleyecek bir zararı incitmesi olacak ta öyle...
Var hayatımda çok gönül kırgınlığım olduğu 3 kişi onlarla da bugün karşıma çıksalar yine konuşurum küs kalamam kin bilmem...
Balık hafızalıyım iyi ki de öyleyim unuturum iyiyi de kötüyü de...
Ama küsmeyelim ya hayat öyle hızlı akıyor ki geçmesin hayat böyle sus pus konuşmayı kıkırdamayı severim ben ölmesin içimdeki çocuk öldü ölecek te...
Yazık tutunsun hayata...

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Bolu AİBÜ...

Ankara'daki beden eğitimi bölümleri kırıldı (kırılmadı da kazanamadım:)) bir ihtimal yakınlığı ile cazip hale gelen Bolu kaldı...
Fakat babamın o zamanlar çocuklara baskı konusunda durumu feci ali kıran baş kesen kıvamında esip yağıp gürlemeler devri.
Eee nasıl gidilecek duysa keser Canım annemin kulakları çınlasın zorla beni kayda sınava gönderdi babamdan habersiz bendeki de cesarete bak daha Bolu'ya giden firma ismi bile bilmiyorum o zaman eski terminal var tandoğana giderken sora sora Bolu'yu buldum...
En enteresanı da sen Ankara'da onca sınava gir kazanama gel Bolu'ya o kadar kişinin içinde -üstelik hepsi sporcu- birincilikle kazan :)
Babamın haberi oldu sevinçli durum tabi kızı kazandı üstelik birincilikle, okul bursunu haketti övünç kaynağı :)
Ne güzel günlerdi hey babam hey :)
Hala şimdi bile özlemle anar o devirlerin o zamanda donup hep yaşanmasını dilerim...
Çok doluydu neşeliydi terslikleri bile o zamanda üzerken bu zamanda baldan tatlı anılar oldu...
O devir ayrı başlık altında incelenecek kadar da değerli nezdimde :)
Sonra...

dönüm noktası...

Lise bitiminde oldu ilk erkek arkadaşım ben lise mezunu üniversiteye girmeye çalışan genç o ise en iyi üniversitede hazırlıkta...
O zamanın acemiliğinde devam eden aşk nedense ÖSS - ÖYS sonuçlarının açıklandığının akabinde sessizce habersizce bitiyordu...
İlk zaman adını koyamıyor insan üzüntüyle geçiyor aşk acısı ya...
Sonra sonra beni sınıf arkadaşlarıyla tanıştırmaması köşe bucak kaçmalar filan...
Sonra Zülal bana hiç unutmam luki tırol bebekleri vardı onlardan hediye etmişti. Bebeğin tüy tüy saçları var ilk eline geldiğince yani sahip olduğunda rivayete göre saçını okşayarak dilediğin dilek kabul oluyor...
O zaman üniversiteli aşık yine sebepsiz habersiz gittiği sıra ben tabi saç okşayıp üniversiteye girme şeklinde bir dilek dileyeceğime onu görsem şeklinde içimden geçirmiş olup ardından geçen 10 dakika içinde bir kıza sarılmış bir şekilde önümüzden yürür vaziyette görüp hayatımın ilk ihanetiyle karşı karşıyaydım...
(Allahtan sonrasında ihanet mevzu hayatımda hiç olmadı, ya da oldu da ben anlamadım olur olur :)
Hayatımda hiç birşeye hırs yapmam yapamam bilmem sıkılırım hem ben dedim ya maymun iştahlıyım gaza gelsem hırs yapsam yarısında sıkılırım başladığımla kalırım ama bu hırs demek ki nasıl oturduysa içime...
Baktım çalışmayla üniversiteye girilemiyor dedim gireyim beden eğitimine iyi kötü fizik yerinde çalışırsam da olur...
Başladım çalışmaya koş babam koş kondüsyon çalış canım çıktı derken derken epey bir uğraş deneme sonucu oldu girdim sayesinde :))

Hikayeme devam...

Nerede kalmıştım hah huzur bulduğum ev isim hikayem derken 3 sene sonunda Maltepe' ye taşındık... Oradaki hayat ta muhteşem komşular eğlence gırla Kayseri'den teyzeler kuzenler gezme tozma derken 6 yaşımda (30 Ocak 1980) ailemize bir kardeş geldi kardeş de Kadir gecesi geldi mübarek kardeş FULYA :) sonra anaokulu Maltepe ilkokulunda sonrasında ilk üç sınıfı orada okudum ki değinmeden geçemeyeceğim Leylüfer Özkan öğretmenimdir bana eğitim-öğretim hayatımın temelini atan rahmetli nurlarda yatsın çok dayağını yedim ama üzerine de öğretmen tanımadım onca yıl hala... Nur içinde yat canım öğretmenim...
Sonra sonra yine Aydınlıkevlere geldik epey sonrasında arada bir 3 yıl bodrum yerleşmemiz oldu sonrasında bunlar...
Aydınlıkevler son durak oldu...
Evlenene kadar...

Yine Rüya :(

Cumartesi gecesi bir rüya gördüm bomba atılacakmış bir yere ama yer belli değil ben, kuzu oradayız kaçmak için çaba sadece dilde ama... Sonra bomba atılıyor hatta iş yerinden arkadaşımın bacakları yokmuş dürmüş bükmüşler kocaman da bir çengelli iğneyle tutturmuşlar... İki kız çocuğu zarar görüyor kuzuyla onların ellerinden tutup annelerine haber verecekmişiz giderken çok ta üzülerek diyorum ben nasıl haber vereceğim annelerine kendi kızım da sağlam ...
Sabah kalkınca Mustafa'ya anlattım hatta rüyamda bacakları olmayan arkadaşımın eşi doğum yaptı yapacak çok telaşlandım ki aman birşey olmasın diye...
Ama bu sabah öğrendim ki İstanbul da bombalama olayları olmuş bir sürü günahsız ............
:(( elleriniz kırılsın benim de zarar görenlerin de gözyaşlarının hesabı fazla fazla sorulsun :(((
Hamiş: Arkadaşın eşi doğum yapmamış aman sağlıkla gelsin de...





13. Yüzyılda Zalifre 'ymiş Safranbolu'nun ismi...

Adı gibi güzel ve gizemli,
"tarih barınıyor içimde" diyor evleri...

24 Temmuz 2008 Perşembe

Rüyamda...

Dün gece bir rüya gördüm güya bir yazımın altında 7 tane yorum varmış açıp okuyorum diyorum ki içimden de kimsede yok ki adresi ve de kimse bilmiyor ki Sardunya dan başka blogum oldugunu diye neyse efendim yorumların hepsi güzel iltifatlar ancak bir tanesi diyor ki "bize de senin hayat hikayenden doğduğundan nasıl yaşadığından bize havadan sudan bahset" ay diyorum ne fena...
Uyanmışım sonrası :)

21 Temmuz 2008 Pazartesi

"SANANE" "BANANE"

21:40... Kuzuyu uyuttum ilham geldi yine düşünceler sardı etrafı hemen geçtim başına ekranın, yarını beklersem unutuyorum demek ki bana karanlık ve sessizlik iyi geliyor... Bir de şimdi Sezen Aksu dinliyorum benim şarkıma gelecek sıra "Yol Arkadaşım" a, hüzünleneceğim kendimce dinleyip çoşup eskiyi yeniyi karıştırıp açılacağım içimde sonra beynime kramp girmesin açıklarda boğulmayayım diye kıyıya yine döneceğim dönmesem ne çağırırlar çağırırlar mı ki...? Aman ne hüzün kaplı blog oldu heyt be "içim" sen neymişsin...
Döneceğim sana sık sık merak etme belki de bu blog benim "lustral" ım olur olmaz mı?
Ha ilham geldi demiştim ya ne alakaysa "sanane" "babane" valla bence de...
İlkokuldan beri sevmem bu iki kelimeyi kullanmayı ya da işitmeyi... Çok rencide edici iki kelime hele "sanane"... Hadi "banane" bir nevi şımarıklık barındırsa da içinde "sanane" hepten beter... Büyüdükçe de işitir olunca ne zavallı insan derdim kullanandan için kendimce demek ki derdim kelime yok beyninde fazla kullanabileceği hemen "babane"yle "sanane"yle sıvışıyor ... Hala kullanana kızarım üzülürüm duyunca içerlerim...
En korktuğum kalp kırmak hoş yapıyorumdur ara sıra çok sivri dilliyim malesef fakat "sanane" "banane" basitliğinde değil benimki balta misali dilim karşımdakini dövsem daha az etki bırakırım herhalde o yüzden hep düşünürüm ama bir türlü de yapamam hani derler ya "Boğaz 9 boğum, 8 yutkunup 1 konuşacaksın" ben direk dokuzunu birden Allah ne verdiyse...
Ama herşey duruluyor yaşla yaşananla şimdi kedi gibiyim miyavvvvvvvvvvv...
Çalıyor benimki...

Doğdum...

10 Şubat 74 Pazar günü saat 17:00 de doğmuşum Ankara Zübeyde Hanım Doğumevi'nde... O zaman cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, başbakanı Mustafa Bülent Ecevit akşamına ay dolunay :) Doğduğumda babam askerde 5 amca 1 hala dede-babaanne annem Aydınlıkevler Türk-iş Bloklarında 85 m2 lik 2 oda 1 L salon evde onca insan arasında 2.750 gr. kapkara birşeyim... Ama ilk torunum ya onca bekarın içine hatta babaannem beni kucağına alıp "ay ay sapsarı nasıl da güzel" diyerek etrafa sevdirmeye çabalamış... Çabalamasına gerek mi var halbuki ilk bebek çirkin ördek yavrusu da olsam sevecekler el mahkum :) Babama haber vermişler kızın oldu diye yanında komutanı varmış yandan lafa girmiş adını "Sıla" koyun diye babam da demiş ki Sıla olsun kızımın adı... 3 gün Sıla gezdikten sonra rahmetli dedemin rüyasına fundalıklar arasından bir ermiş dede çıkıyor diyor ki "torununun adını Funda koy" sabah kalkıyor ki Sıla gezen ben artık o dakika itibariyle Funda olmuşum :)
3 sene bir sürü bekar amca hala dolu evde nasıl mesut günler anlatamam kalabalık birbirlerine çok bağlı aile kocaman ne güzel -hala da çok severim kalabalığı şenliği- derken uzaklara taşınmışız yine Ankara ama Maltepe'ye... O zamanlar hep ağlardım babaannemler bize geldiklerinde arkalarından biz oraya gidip döndüğümüzde eve giderken... Bir de ne yardan ne serden hesabı babaanneme gitmek istiyorum fakat öte taraftan annemi özlüyorum böyle içinden çıkılmaz bir ikilem...
Hala da babaannemin evi nadir huzur bulduğum yer belki de tek... O evin içi ne kadar değişmiş olsa da içine girince boş boş otursam da oturayım bıraksınlar beni hep o günleri düşüneyim ne sanki kaç yaşındaysam takvim yaşına bakmamak lazım demek ki benim içim daha yaşlı demek ki hep özlem hep özlem seviyorum da o hali belki bugün eskiler gibi değil ya isyanım belki bir nevii :)
Ne diyordum ben? Neyse bağlar devam ederim diğer yazımda...

Amaaaan...

Söz yazarlarına gelen ilham misali akşam kızımı uyuturken (yanında yatmak suretiyle) düşündüm düşündüm dedim yazayım taze bloguma fakat sabah oldu geldim işe açtım sayfayı önüme ilham manasında ne gelen var ne giden... Hala taslağı düşünüyorum ne şekil yazsam kendimi mi kızımımı havayı mı suyu mu ?
Her tel olsun hayattan her an önemli önemsiz... Sardunya blogunu çok severim sahibesini de sahibesinden dolayı okudukça içim açılır fakat onun ruh hali belki bambaşkadır yazarken ama benim içimin açıldığı kesin o hangi ruh haliyle yazarsa yazsın benim içimi açıyor ya :)

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Haydi Bismillah :)

Başladık bakalım yazmaya bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete misali ... Gerçi maymun iştahlıyımdır üzerinize afiyet heveslenir başlar sonlandıramam hiç birşeyi... Aman herşeyde hobi mi yok canım nerdeee bitmez ki hobi nihayete eremez... Çiçek alırım hoop cicili bicili saksılar herşey tamamlanmaz çiçekler de elimde telef ... Yazık onlara ve benim elime düşen heveslerime... Biliyormusunuz ki evlendiğim zaman ne oldu bir müddet sonra baktım kaçacak delik yok hoş olsa kocam da tutardı herhal beni şimdi kaç dese de kaçmam ya :) Neyse ne diyordum ki ben daldan dala Ata nın annesinin dediği gibi kulakları çınlasın çok yazık oldu kadına insanoğlu böyle böyle işte hep kendine ediyor ama onun üstün gayreti bütün ailesine de sıçraması... Ne Atası ne annesi kızıma blog açtım öyle mi? Benim içimi dökesim mi varmış ne arada kızımı da yazarım kocamı da kendimi de havayı da suyu da sonrasında okusun kızım, kocam, eş dost, arkadaşlarım, herkesler...

Bu kadar giriş yeter ne çıkacak sonunda ya da sürekcek mi ben de meraktayım ya dur bakali ne olacak...?