7 Ocak 2011 Cuma

Cuma...

Cuma rutinimi yaptıktan sonra elime geçen her materyal bundan böyle benim için performans ödevi baştacıdır bu da benim düsturumdur artık diyerek başladım macerama...
Etkinlikten bihaber olan ben, sunum denen gösrellikten sürekli sınıfta kalan şahsım için çul çaput, parlak ışıldak ne bulursam kenara atıp da zamanı gelince kenardakilerin hiçbirini hatırlamamam ve ihtiyaç harici elime geçince de tüh tüh tüh bak bunu kullanaydım dövünmelerimi çok kez yaşamış, her seferinde ganimeti toplu bir yere koyup arada kolaçan edecek ve ne olduğu envanterini çıkarmaya karar vermiştim...
Benden bir nane olmaz da neyse, en azından kararlılık gösterme karesine kafamı bir sokayım görüneyim istedim kadrajda...
Rengin okula başlamadan seneler önce daha performans ödevlerini nasıl yapacağımın vay yandımına düşüp, ilk veli toplantısında öğretmenin: "Performans ödevlerini velilerin yapmasını istemiyorum, siz sadece malzemeleri tederik edeceksiniz, biz burada yapacağız" demesinin ardından kendimi öğretmenin kollarında hay elini ayağını öpeyim bırakın beni şeklindeki hayalimden sıyrılıp neşe içinde geçiriyorum günlerimi...
İş yapmaktan ziyade sadece malzeme toplamaya gelince mutlu mesut geziniyorum...
Ömrü hayatınızda hiç "örüntü" diye birşey  duydunuz mu?
Ben duymamıştım lakin öğrendikten sonra bir havalı söyleyişim var ki anlatırken Rengin' in matematiktan örüntü performan ödevine incik boncuk bakacağım şeklinde saçımı savurarak yaptığım kendini beğenmiş tavırım öğrenene kadar ki bakışlarımdaki pus perdesini açık artık...
Bu kadar uzun cümle girizgahını geçecek olursak; ben bu Ulus semtini artık çok seviyorum...
Evet artık diyorum eskiden ruhundaki o dokuyu bilmezdim; Ulus' u anlatan kelimelerin kifayetinden bihaber gezmeden önce...
Şimdi o kelimeleri yaşıyor, o havayı solumayı seviyorum...
Yalnız benim naçizane akıl dışı ki birkaç kişide ortak noktamın çıktığı enteresan bir huyum var...
Ulus-Hal bölgesi, Sobacılar Çarşısı-Sulu Han- Konya Sokak civarı kalabalığın önce vatandaş ,sonraki evrede karınca şekline dönüştüğü o durumda; ben biraz zaman geçince böyle bir etrafa bakıp dolaşınca, hele de yalnızsam, ben de bir tatlanma, bir şekerlenme, bir şuur kaybı, bir mallık, bakışlarda donukluk, kulaklarda bir uğuldama peydah oluyor...
Hani biri gelse, koluma girip "haydi evladım" dese, alsa götürse "amca sen zahmet buyurma ilaçlı gazozumu içtim de geldim" diyeceğim o derece...
Bu hani her yanında elektirik kabloları geçiyor ya meşhur alış veriş  merkezlerinde, "canım evet evet aptal olmamak kabil değil oralarda gezince her yanlar elektirik" durumu demek bende hem içerde hem dışarda mümkün...
Velhasılı Sulu Han' dan boncukları, Anafartalar Çarşısı'ndan düğmeleri aldıktan ve SGK sıkıntımı halletmek için Rüzgarlı Sokak' daki SGK binasına ilerleyip 35 dakika beklememin sonunda tam üç dakikada sorunumun hallolmasından sonra, tam iş yerine dönmek üzereyken yine aheste başım şiş, bir bakayım ki caddeye çıkmak isteyen sokaktan dönerken uzunluğundan mütevellid maşallah manda kasa tır, sen en köşede Renoult Clio'yu da çiz geç, geçemedi tabi kaldı mı öyle ,zaten sağlı sollu park eden arabalar bekleşenler de cabası ve asıl cabası seyredenler...
İnerken bekleşen arabalardan birinin içinde co-pilot kabininden biri adres soruyor vatandaşa, o safımda anlattı anlattı uzun uzun el kol şurdan dön burdan dön canhıraş verdi kendini tarife...
Kendine geldi bir; "ama" dedi gidemezsiniz ki tır arabaya çarptı, yol kapalı"
:)


1 yorum:

sufi dedi ki...

Örüntü: olay veya nesnelerin düzenli bir biçimde birbirini takip ederek gelişmesi de, senin örüntün başka bir şey olsa gerek Ulus'u gözümün önüne getiriverdin birden sağol ve sevgilerimle.