25 Kasım 2011 Cuma

Tendinit...

Yeni meşguliyetim tendinit'imin tedavisi...


Onun dışında aşayiş berkemal durumlar ala şükür...

Tendinit' in ne olduğuna dair...

22 Kasım 2011 Salı

Indırım Dındırım...

Öyle böyle birşey değil yaşadığım bugünkü...
Ultra değişik, ekstra egzantirik ve başa gelmemiş...
Olmasa en iyisi olurdurundan, lan oldu da fena olmadısına kadar uzayan, akacak kan damarda mı dururmuş aktı gittiye kadar listesini uzatan hayıflanma sözleriyle bezeli bir hadise...
İnsan çocuğu söz konusu olunca homojen halde dolaşıyor kabın içinde...
Her mübadeleye de giriyor, istemediği her şekli de alıyor, şimdi hangi kaba koyarsan o şekildeyim misal...
Her yaşın, anın öğretisi varından yola çıkarak, hiiiç sınıf ayrımı insan ayrımı eğitimli eğitimsiz ayrımı yapmayacağım demeyeceğim kimse kusur kalmasın...
Kimse de ben insan ayrımı yapmam laitifesine de girmesin mümkünse, delikanlı gibi şapka önde konuşalım o şekil düşünelim "la" :)
Eskiler boşa mı sarf etmişler davul bile dengi dengine...
Denklik mühim mesele...
Arkadaşın da dengin olacak, eşin dostun da, çocuğunun arkadaşları da, ailesi de...
Öyle hümanistim, insanları severim, geçiniz bir kalemde...
Severiz tabi lafta o da uzaktan, mehtaba daldığımızda, ulvi sohbetlerde, mangalda kül bırakmadığımız uzun soluklu oturmalarda...
Eğitim şart diye yırttığımız taraflarımızla, tüy bitirdiğimiz dilimizde, geldiğimiz nokta greenwich' ten başka bir yer değildir...
Üzüntüyle itiraf ederim ki çocuğumun, ailesinin cahiliyetlerinin meşrulaşmış ebeveynlerinin üretimleriyle kaynaşmasını tasvip etmiyorum şu dakikadan itibaren...
Armudun dibine düşme hadisesiyle ve benim her zaman düstur edindiğim gibi "anasını babasını sevmediğimin çocuğunu da sevmiyorum kardeşim" vaazımın bir diğer öğesini takdimimdir ki "cahil, cüleha, ındırım dındırım adamların çocukları benim çocuğumla iletişime geçmesin" ...
Sonra bugünki gibi ağır travmaların damga vurduğu, abuk subuk sahnelerin yaşanmasından kaçınılmıyor...
Ve ne çare ki eğitim şart diye bas bas bağıran güruha ben de şiddetle katılıyorum...



17 Kasım 2011 Perşembe


Kuru öksürüğün yanına katık bu sabah, narçiçeği ve iki adet kuşburnu...

15 Kasım 2011 Salı

Doydunuz mu Ağalar?

Sıkıntı birkaç gündür mevcut...
Bizim Bey telefon elinde, müşteri temsilcisine ulaşmak istiyor da öyle kolay değil demek ki, önceleri ana menüde müşteri temsilcisine ulaşmak için sıfırı tuşlayın derdi, elli tuşa bastı olmadı, bekliyor on dakika oldu sıkıntısını anlattı onlardan kaynaklanmayan bizden kaynaklanan bir sorun kaldı ki alıcıda problem, bilmem ne kadar vereceksiniz sıkışan yerden çıkarttınız mı meblayı rahatlayacaksınız bayağı...
Sinirlenen bizim bey, evdeki iki digiturk bağlantısı için, kapatın ikisini de diyor hemen şimdi, olur diyor karşıdaki kibar bey, yalnız kapatma işlemlerini biz yapmıyoruz artık, faks göndereceksiniz, hemen yarın diyor bizim bey...
Eskiden olsa üzerine kaç telefon açılır, kapatma lafını duyunca dört bir yandan saldırırlardı...
Gerçi bizim millet de yıldırmış olabilir ne diyeyim işin suyunu çıkarmayı severiz ya bi...
Bankalarda da öyle değil mi meret? Yıllık kart ücretini ödemem diyorsun ödeyeceksiniz kartı kullanırken iyiydi değilmiye getirip, tamam kapatın kartımı iptal edin diyorsun hay hay memnuniyetle diyorlar...
Tamam onlar doydular da bizler soyulmaya hala doyamadık....
Seneler seneler önce şimdilerde kapanan bir hızlı yemek yenen kurumsal bir dükkanda çalışan bir tanışım bahsederdi, salatalarını yiyorlar, dibine gelince uyduruktan bir saç teli, getiriyorlar buyrun kıl çıktı, biz de el mahkum hemen yenisiyle dğeiştiriyoruz ama biliyoruz ki müşteri bilerek yaptı...
Ne denmeli ne yapmalı... 
Arada yaşın yanında yanan biz kurulara da böyle iki satır yazı yazınca rahatlamak kalıyor...


14 Kasım 2011 Pazartesi

Kara Kalem...

Kabristana gidiyorduk bizim beyle geçmiş gün, telefonda "Funda Kardeşim yardım edilecek çocuklar var sana rica etmiyorum kardeşim yapacağız" ne demek demiştim ne gerekirse...
Bugün Öykü' den okudum sonra kendi sitesine baktım karısının yanına defnedilmiş Hak' ın rahmetine kavuşmuş, çok üzüldüm... Mekanı cennet kabri nurlarla dolsun...
En çok da o güzel kızına üzüldüm sabırlar kolaylıklar versin Allahım ona ve sevenlerine...
"Kara Kalem" Ahmet Söylemez...

11 Kasım 2011 Cuma

Bir ara on kişiydik...
Sabah kas gevşetici kremimi belime sürüp, üzerine korsemi geçirip maratona başlıyordum...
Bizim Bey in ablası, çocukları ve yine bir akrabası vardı bayram tatilimizde...
Her zaman derim evimin kapısı kapanmasın inşallah diye, kalabalığı seviyorum, yorgunluğundan çok muzdarip olsam da, arada kendi kendime kudurukluk yapsam da, akşamları tabuyla gece yarılarına kadar olan kahkahaları yorgunluklara değdi tabi ki başka birçok artısıyla da...
Aradaki iki günü izin alıp, misafir sonrası temizliği, çamaşırı bitirip de kahve eşliğinde meydana yazmaksa paha biçilmez...


Tek Aşkım Sen hep aklımda kalbimdesin....

4 Kasım 2011 Cuma

Seyran-ı Bayram...

Kreşe gittiği an demiştim öğretmenine benim kızıma birşeyler öğretmek için çırpınmanıza gerek yok, griydi, kırmızıydı, kareydi, üçgendi, bak yeşildi, aktı, karaydı diye, benim kızım doya doya oynasın, gülsün, eğlensin, zaten akıl küpü hepsi şimdininkiler, kendi kendilerine halledecekler utanmasalar...
Okula başladığımızda da kasmadım hiç, velilerle konuştuğumuzda derdine düşmüşlerdi ne zaman okuyacak ne zaman yazacak diye, boşverin diyordum gözlerinde lan kadına bak nasıl da salmış bebesini de kendini de şeklinde kadın haline gelmemi hiç umursamadan...
Ne oldu bana sanki ilk okuyanlardan yazanlardan oldu...
Öğretmenine de demiştim sıkıya sokmam çocuğu, benim için önemlisi ahlaklı olsun kızım, yalan söylemesin, insan kıymeti bilsin, merhametli, vefalı, vicdanlı olsun, matematik dehası varsın olmasın, duygusu bol olsun, kendini ifade etsin, hakkını savunsun, hatta savunamayanlarınkini de o savunsun...
Ders de zaten benden çok gördüğü öğretmeninin ağzından çıkanı tahtada gördüğünü bugün olmadı ertesinde yerleştirir kafasına...
Velakin düsturum budur kızımda, gönlünün muradı olsun, hep mutlu olsun diye...
Çok mutlu Rengin, hayallerine hergün bir yenisi eklense de, o çok istediği Barbie Evi için senelerdir başımızın etini yiyip de, artık para biriktirmesi gerektiğini anlayıp yarısını bile biriktirmiş hale geldiğinden beri, sevdikleri yanında bir dediği iki edilmediğinden beri, anneannesine tüm nazını geçirtip, yemeklerini yedirdiğinden, çişini bile yakaladığında sildiren, kredisini sonuna kadar kullanan mutlu bir çocuk...
Onun gözlerindeki o ışıltısını, anneannesinin gözündeki ışıltıyla aynı olduğunu bilip, benim de ışıldamama sebebiyet veren bu birlikteliğin hiç mi hiç bozulmaması için dualar edip Rabbime hergün şükürler ediyorum...
Ve diliyorum can-ı gönülden, bütün çocuklar tabi ki önce sağlıklı, sonra çok mutlu olsunlar sevenleriyle, bizlerle...
Herkese sağlıklı, mutlu, huzurlu, sevdiklerinizle bayramlar diliyorum, tekrarlarına erişerek inşallah...



2 Kasım 2011 Çarşamba

Komşudan Bu Yazı...


ne zamana kadar?!...



ne zamana kadar tutacaksın... senden olmayanları ötekileri sana bir çift sözü olup bunu sesli ve yazılı dile getirenleri parmaklıklar arkasında...
adaletin ibresini kendine çevirdin...
at koşturuyorsun ya...
sosyal medya çığlıklar atıyor sokak bölünmüş...
gündüz "feneri" gibi apaçık ortada ya da maymunun g.tü gibi açık tüm yapılanlar söylenenler yalanlar taraflar kısımlar...
şeffaf ülkeyiz vesselam! 
midemiz ve mezhepimiz pek geniş...



‎13 yasında tecavüze ugrarsan suçlusun!!! Testere ile kafa kesersen çocuksun!!!



13 yaşındaydım deli gibi s.vişirdim...
bu mümkün mü...
13 yaşında bir kız "çocuğunun" kendi isteği ve arzusuyla 26 kişiyle birden ilişkiye girmesi...
rızasıyla... 
Allah aşkınıza 13 yaşında bir kızın evlenmesine kanunlar nasıl karşı çıkıyorsa... 13 yaşında bir kızın hadi diyelim isteğiyle de 26 adamla beraber olmasına diyecek sözü olmalı...
Ama çıkan karar da olduğu gibi değil...
13 yaşında bir kızın cinsellik olgusu daha oluşmamışken, kendinden ve karşı cinsten bi haberken... Belki onunki ne benim ki ne diye merak eder haldeyken... cinsel ilişkiye olur vermesi olacak iş mi...
hadi diyelim kızımız 21 yaşında olsun olgun olsun reşit olsun ne haltsa işte ... 
26 erkekle birden ilişkiye girmesi nasıl mümkün olur aklım havsalam almıyor...
işin içinde çıkamıyorum...
Hukuk bir anda adalet bir anda bu budur diyerek işin içinden çıkıverdi... 
Bence sadece iki hakimin insiyatifinden çıkabilecek bir karar değil... Dayanağı nedir? belli ki g.tleri...


Adres mi...

1 Kasım 2011 Salı

Kimseye İsyan Değil Meze Niyetine...

Rakının yanına meze yazım...
En azından ben öyle tahayyül ediyorum...
Rakısı eksik, alkol almamamdan dolayı o da; almak isterdim kimi zaman da işte neyse karıştırmayayım ...
Enteresan hızda akıp gidiyor benim sular, geçtiğimiz hafta bi daha enteresandı, pik yaptı, gariptir sonra o su duruldu, duruk gerçi, cismi yok bu ara...
Sonra yarının telefonunu bekleyeceğim, şu benim dava zımbırtıları vardı, en son yirmi dört bin liralık tazminat davanın duruşması var ne olacak, sakinim ama Allah büyük neyse günahımız çekeriz ,sağlıktan ötesi boş...
Sonra akrabayla, akbabalar arası gittik geldik son dilimde...
İkiye ayrıldıklarını gördük, akbabaların akrabalardan sıyrıldığını...
Hele de babamın gitmesinden, eskisi gibi musluklardan suların foşurdamamasının akbabalar üzerindeki hükmünden; ne menem bir şeymiş meğersem el kiri dediğimiz....
İçine ettiğimin parasının, yine içine ettiğimin dünyasında ne kadar tepesinde olduğunu ve insanların iki kuruş için nerelerini verebileceklerini.... YAZIK!
Babacığımı çok özlüyorum, burnumun direğinde sızısı, kulağımda sesi, rüyalarımda hep... 
Annemle kardeşimle sürekli onu konuşmamız, kah ağlamaklı, kah gülmeli işte içine ettiğimin dünyasının bir diğer cilvesi... Çok mu ettim ki içine?


Rengin Hanım ın mutluluğu sevecenliği bu ara coşkun maşallah...




Arkadaşım gibi, kedi gibi, kuzu gibi, aşk gibi, yavru gibi, ceylan gibi, yandaşım gibi, hayat arkadaşım gibi, sırdaşım gibi, ömrüm gibi, çiçeğim gibi, dünyam gibi, tüm katlandıklarımın sebebi, gözlerine baktığımda gözlerimi sulandıran, kafasını bağrıma yasladığımda oraya yapıştırdığım hiç ayrılmayalım dediğim...
Neler yazasım var neler, kendimi tutmam ortalığı yine duman etmek istemememden....
Ayarsız yazıcıyım ben, annem der, süpürgeye sıçtın dört bir yana saçtın diye...
Lüzumsuz hiç birşey kalmadı yanda yörede orası güzel oldu akrabalar kaldı akbabalar bertaraf...
Eş dost arkadaş kısmı görüşülmese de kalpler hep beraber görüşülse daha iyi olacak ya...
Mutluyum olmamak için deli olmak lazım ya da peynir ekmekle katık edilen akıl...
Şükürlerimi vakit vakit sunuyorum Allah' a daha ne isterim ki...
Ayakların yere basması aklın oturması mı gerisi sineğin vızıldaması ciddiyim boklu deredeki kurbağa vırakları...