Geçen seneyi kitap okumadan (neredeyse!) geçiren muhterem-i zat olarak bu sene o açığı kapatmanın mutluluğunu yaşıyorum kendi kendime...
Öyle
Leylak Dalı gibi su gibi içme değil, benimki de çapım kadar...
Fakat kendilerinden referans aldığım üç kitaptan ikisini bitirdim, üçüncüsündeyim...
En çok da üçüncüsünden keyif alıyorum...
Benim durum facia kitap konusunda, okuduğunu hop diye unutur mu insan...
Ben, o işte...
Birine edilebilecek en güzel dua bence okuduğun hiç bir şeyi unutmayasın inşallah denmeli belki de...
Gerçi bu da göreceli bak yazarken bile bir sürü muhalif mevzu geldi aklıma...
O halde daha lokal düşünürsek, işinize gelen istediklerinizi şeklinde başlayabilir cümleniz...
Ya da netice itibariyle ne yaparsanız yapınız ben girizgahı yaparım devamını getirmek hayal gücüne kalmış...
Çok konuşkan, yazışkan, pır pır bir yapı göstermeme rağmen, gel gör ki içimdeki benlerle sürekli çarpışma halindeyim...
Ben ben de olmayabilirim bu durumda...
Onların beni ele geçiriyormuş gibi davranmalarına izin veriyorum bir müddet, tıpkı Rengin' in yürümeye başladığında bırakıp nereye kadar yürüyebilecek bakalım diye testim gibi...
Hoş benim ipim kimin elinde onun da ayırımında değilim ya...
Saymadım kaç kişiler diye de epeyceler; mız mızı var, kadın kadın olanı var, çocuk olanı var, har vurup harman savuranı var, koy g. rahvan gitsin diyeni var, efesi var, küfürbazı var, siyasetçisi var, dini bütün olanı var...
Bütünleşsek diyorum kendileriyle, oluştursak edebiyle voltranı...
İşlerine gelmiyor mudur nedir beni de sürüncemede bırakıyorlar...
Kimin kime gücü yeterse...
Meydanı boş buldular bu ara, tepinin bakalım gidin gidebildiğiniz yere kadar elbet geri döneceksiniz beden-i geriye...