30 Kasım 2012 Cuma

Bi Celallendim Ben!

Dün; benim o çalkantılı dönemlerimden sonra hava durulup da, herkes işine gücüne varıp, ekmeğinin derdine düşüp, günleri eklerken birbiri ardına, gazete okurcasına kocaman açtım sayfaları baktım şöyle bir, bütüüüün olana bitene etraflı...
Dedim ki; tevekkül etmek lazım...
O olmazsa kalbini Yaradan' a bağlamazsan, her hayrın da şerrin de O' ndan geldiğine inanmazsan, güçlükler için bile hamd etmezsen, buna sınav gözüyle bakmazsan, en kıytırık sıkıntıda bile yok olur, çürür gidersin...
Allah' ın senin kalbini kıran için yapacaklarına kanaat getirir, O' nun adaletine teslim edersen en ufak hadiseyi bile, sonra tecelli eden adaletini duyunca bir şekilde işte o zaman için de soğur sen de...
Sadece sabırdır yapman gereken, Rabbim sen bilirsin demektir...
Öyle boş bedava da yaşamayacaksın...
Verilen aklı iyiye kullanacaksın her daim, aklında bir gün o mezarlıkların üzerinde yazanı iyice belleyip gidileceğini o tadılacak "ölümü" tadıp hele hele verilecek olan hesabın ödeneceğini o küçük aklından çıkarmayacaksın...
Kimselerin ekmeğiyle oynamayacaksın, evini yurdunu yıkmayacaksın, kimseler hakkında ileri geri konuşmayacaksın, bir gün o yaptıklarının beş beterini çekebileceğinin idrakına varacaksın...
Herkesin yardımına koşmakla mükellef,  iyi insan, ahlaklı insan, vicdanlı insan, merhametli insan olmakla, ahiretteki kazanımına katkısı olacağını unutmayacak, ona göre ekleyeceksin o birbiri ardına ne de çabuk geçiyor günler dediğin günleri...
Mal, mülk, alma, verme, giyinme, süslenme, kibir, dış güzellik kavramlarına itibar etmeyecek; iç güzelliğinin tam olması durumunda, o kalbinin yüzüne yansıyan aksinin nurunda, kozmetikte bile olmayan pırıltının olmasına bakıp şaşıracaksın...
Çivi çakmış gibi oturacağın o koltuktan, asla kalmayacakmış gibi havaya girmeyeceksin...
Adaletli bir insan evladı olup NE KADAR BÜYÜRSEN, O KADAR KÜÇÜLECEKSİN!
Çok genel geçer söylemdir; sonunda iki metrelik kumaşla, iki metrelik yerde ya kıvranacak, ya cennet bahçelerini seyredeceksin kabre açılan pencerenden...



29 Kasım 2012 Perşembe

İzinliyim Aslında...

Esas itibariyle izinliyim...
Durum gereği bizim izinler bir sonraki seneye devrolunmayacağından, biz çocuklu anneler son beş on günü çocuk hasta olur düşüncesiyle sona bırakırız...
Çok şükür kullanmak da nasip olmaz da kalanlar hep son aylarda kullanılır...
Tıpkı şimdi benim yaptığım gibi...
Bir sonraki beş günü de Aralık son haftası almak düşüncesiyle bu hafta da olursa bitecekti...
Şimdiyse iş yerindeyim...
Arkadaşımın ihtiyacı olunca benim gelmem hasıl oldu...
Aksilik de dün gece acildeydik Rengin Hanımla...
Dokuz gün antibiyotik kullanıp da dün öksürük krizlerine girmesi ve her yediğini istifra etmesi sonucu ciğerlerine iner diye korkumdan gittik, zaten yavru çok halsizdi öksürmekten karnı sürekli ağrıdığından, yemek yese sürekli çıkardığından...
Şükürler olsun ki ciğer temiz ama nefes alış ritmi değişirse getirin dediler...
Sağlık ocağı doktorumuza çok güvendiğimizden şimdiye kadar da boşa çıkaracak ters bir durum olmadığından teşhislerine ve verdiği ilaçlara güvenmişimdir her zaman...
Yalnız o da ben de notumuzu aldık ki Prefix 250mg bu seferki hastalığımıza fayda getirmedi...
Şimdi okula da gidemedi annemle evdeler...
Buna da şükür Allah beterinden saklasın...
İş yoğunluğundan dolayı kalan iznimin aksamaması için duacı olup en azından bu seferkini aldığıma şükredip oturmak icap eder tarafımdan...

22 Kasım 2012 Perşembe

Mesela...

Mesela;
Yılbaşı hediyeleri için karar verdim daha da ucuzlamasını bekliyorum...
Mesela;
İki ay daha hiç bir şeye karar verme denileni tutmadım, verdim, yılbaşından sonra uygulanmaya koymak üzere taslaklarıma kaydettim...
Mesela;
Haftaya iznimi aldım, kağıdı elimde, dinlenmiş beden gözümün önünde...
Mesela;
Aşure zamanında kafamda aşuremi yaptım, hallettim, tabaklara koyma işi kaldı geriye...
Mesela;
Hala hayalim bir koşu bandına sahip olamadım ama iş yerinde her gün otuz dakika yürüme/koşma eylemine geçeceğim umuyorum...
Mesela;
O kadar güzel iki kitap okuyorum ki, biri başucumda, biri serviste gidiş gelişte, hele okunmayanları düşündükçe daha da heyecanlanıyorum...
Mesela;
İşe yaradılar bir ay daha benimleler...
Mesela;
Yoğun mu yoğun iş akışı bile o kadar keyifli ki, arada soğumadan içilen kahveye bile seviniyorum...
Mesela;
Netice itibariyle seneyi gayet güzel kapatıyorum bir ay öncesinden...




19 Kasım 2012 Pazartesi

Teşekkür Etmem Lazım...

Lazım olan iki teşekkürüm var...
Bir tanesi Filizza Ev Yapımı Doğal Ürünler' in o güzel ürünleri yapıcısı Filiz Hanıma...
Kendisinden aldığım o güzel taze ürünler için kendisine mail yoluyla teşekkür etsem de defalarca, buradan da teşekkür etmek isterim sizler de arzu ederseniz adres belli diye...
Kendisine de aynı zamanda facebook sayfasından da ulaşabilirsiniz...



Bir tanesi de Uykum Geldi  internet sitesi yetkilisi Derya Hanıma...
Kendisi bir fırsat indiriminde, katalogda olmayan battal yorganı benim için diktirmiş, katoloğa eklemiş, bir sürü mail trafiğinden sonra yorganı bana ulaştırmıştır...
Kendisine de huzurlarınızda teşekkür etmek isterim bir kez daha...


Bir de twitterden takip ettiğim bir hanımefendi var ki kendisi Buse Ünal, bir roman yazdı "Can Veren Aşk" nicedir aklımda kitabı edinip okumak kısmet olmadı o hala aklımdadır okunup buraya da yazılacaktır inşallah tabi...

17 Kasım 2012 Cumartesi

Bugünü, haberini aldığım günden beri iple çekiyordum...
Deniz kızının evinde kendi kendilerine gün adı altında toplaştıklarında tesadüfen bulunup, yüksek sevimliliğimle tavladığım kızlar aralarında beni de görmek isteyince balkon olarak kendilerine katılır oldum...
Ama ne kızlar, aşk/ nefret/ kin/ ihtiras/ şamata/ geyik her birinin yüzsek dozda yaşandığı o saatler, her birimize terapi gibi...
Şu hayatta kendimi hep şanslı ve kısmetli addedmişimdir ...
İyileri karşıma çıkarıyor Allah...
Arkadaşlarımda da aynı şekilde, iş yerinde olsun, iş dışı olsun içi dışı bir, iyilerle dolu etrafım çok şükür...
Bugünse yedik, içtik, gülüştük, düşündük yine bir "günü" devirdik...
 29 Aralık Deniz kızında ara tatilin hemen başlangıcı bende olsun dedik...
Şimdiyse evimin en güzel zamanındayım...
Baba-kız başbaşalar, evde yoklar ve bense ortamın yüksek ayar keyfini çıkarıyorum...
Var mı bundan daha güzeli :)



Üç "F"

Bir "R"

15 Kasım 2012 Perşembe

Bugün haybeden tiyatro izledim...
Rengin'in geçen haftadan gidileceği belli Boğaçhan isimli çocuk oyunu Altındağ Tiyatrosu' ndaydı. 
Tutturdu kızım gel seni bir göreyim oyuna girmeden önce...
İş yerimle arası 100-150 metre...
Tesadüf de öğretmenimizde fazladan bilet de varmış girdim ben de üç-dört okuldan gelmiş bir salon dolusu çocuk, az veli karışımı izledik oyunumuzu...
Çok keyifli bir bir saat geçirdik...
Hatta 27 Kasım gösteri tarihi olan Bir Delinin Hatıra Defteri oyununun yarın bilet alma günü, gişedeki hatuna sordum bugün 06:00 da girmişler sıraya, on bir kişi varmış sırada ilk beşi bilet alabilmiş...
Hayır şeytan diyor git, gideyim tamam da sıra bana geldiğinde üzgünüz derse gişedeki hatun...?
Umarım iki senedir beklediğim oyun için bilet bulur giderim...
Bugünkü oyunda Rengin Hanım arka taraftan görmekte zorlanınca ona önden ikinci sıradan yer buldum, gitti oturdu, kurtlu benim kızım, oyunun yarım saati oldu olmadı elini kolunu sallaya sallaya geldi oyun devam ediyor, bu sıpa gelmiş başımıza " eee nasıl gidiyor" diyor...
Ev sahibi ya sanki halimizi sormaya gelmiş...
Sonra sahneye bir savaş sahnesi için çocuk çıkardılar bir an geçti aklımdan tiyatro sanatçısı olsa ne yakışırdı diye yok dedim sonra hakim olsun hakim...
Koş dedim koş yerine, anası kılıklı diyebilirim fazla yer görmeye gelemiyor totolar ne hikmetse!
Nedense bugünü cuma gibi hissediyorum...
Bir basiretsizlik iş yapmama isteği...
Allahtan cumartesi günü Deniz kızını göreceğim de ondan cumartesiyi iple çekesim var...



13 Kasım 2012 Salı

Temizlik yaptım enine boyuna...
Hayatımızda yapamıyoruz dedik meydanı temizleyeyim o halde'den yola çıkarak; bir baktım ki onlarca blog taşınmış, onlarcası kapanmış, onlarcası kapısını kapatmış iznin var mı da giriyorsun kardeşime bağlamış...
Ben de sessizce çekildim oralardan...


Bu arada yanlış bilgilendirme yapmak istemem, sağ kenarda okuyorum dediğim kitap hala elimdedir, kendisi okunurken araya arkadaş tavsiyesiyle Beki İkala Erikli' nin iki kitabı sıkıştırılmıştır.
Kitap hala okunmakta yenileri sabırsızca sıralarını beklemektedirler...



Derim hep fotoğraflarımın olduğu çantam kayıp diye geçen kardeşim paylaşmış instagram dan... Bana da güzel bir sürpriz oldu...


Burası masamdır efendim, her sabah 10:00 / 10:15 arası içilen sabah kahvesiyle...

 Bu sene Kurban Bayramı Çeşme' si amca evi terasından...


Kurban Bayramı öncesi kızımızı everdiğimiz güğün gecemizden...


Cuma günleri baba ziyareti dönüşü sık sık uğranılan o kenardaki seralardan edinilen çok sevdiğim çiçeğim sundaville...

11 Kasım 2012 Pazar

Uzun ara verince kafayı uzatıp en başından nasılımı anlatmak lazım neler yaptın nerelerdeydin bre tembel derler insan evladına...
Bir kere en büyük mazeretim işimin çok yoğun olması...
Depodaki esaret vakti son bulup da akıllı binaya diyeyim merkeze diyeyim çekilince yeter oturduğun elin iş tutsun dediler anne kedinin yavrusunu ensesinden tutup taşıması gibi beni de aldılar oturttular...
Kritik ve maksimum dikkat isteyen bir yer velhasıl bende de bu iki özellik olmadığından dolanıyorum öyle koşturuyorum...
Dolayısıyla blog yazmak bir kenara okumak bile ultra lüks oluyor benim için...
Son yazmamın ardından bayram geldi geçti bayram her zamanki gibi ailemle Çeşme' de geçti sonra babamdan ayırmadığım amcamın ortanca kızını everdik gelin ettik İzmir' e...
Sonra ben kazık kadar kadın bayram harçlığı aldım duygulandım filan...
Bebişim üçüncü sınıfta bu yıl daha rahat daha iyi...
Sırdaşım arkadaşım en yakınım...
Biraz bizden kaynaklı inanılmaz olgun yeri geliyor beni teselli ediyor...
Efendim onun dışında şehr-i Ankarama kış geldi, akşamları sıcak evlerden dışardaki soğukta kalanlara yürekten dualar edip, geceyi ödevdi haydi çiş-el-diş üçlemesini Rengin hanıma onlarca kez tekrar etmeydi derken sonlandırıyoruz...