29 Kasım 2008 Cumartesi

bu blog işi...

...zor zanaat canım...
Kaydı yayınlaya bastıktan sonra dedim ay rezil oldun kalk Funda... şimdi ıspanak pişiyor o gördüğünüz sehbanın üzerinde hiç birşey barınmıyor yalın halde artık...
Yarın sabah çok azimliyim paklayacağım evi ki hafta başına temiz girelim...
Haydi hayırlısı...

evdeyim evde...


10 gün iznim kaldı bu seneden ben de önümüzdeki yani iki gün sonradan itibaren beş gününü aldım bayram sonuna kadar evdeyim...
Aralığın son haftası kalan son beşi de alacağım tamamdır izinler...
Yalnız enteresandır ne yapacağımı bilemiyorum daha doğrusu nereden başlayacağımı, şöyle ki ciddi temizlik lazım ondan da öte derlenmesi lazım evin... Aşağıdaki resim sadece salonun sehpası olup evde anne köpek yavrusunu kaybetse bulamama durumuna gelmiş olmaktadır daha da ıspanak mutfakta beni beklemekte temizlesin beni de yemeğimi yapsın diye ben ne yapıyorum ..... ?
Oy tembelim tembelim...
İnsan da bu kadar kendini ifşa eder ama temiz halini de göstereceğim ki öncesi sonrası olsun ayrıca da çocuklu ev canım burası hem de evdeyim hafta içi...
(Rengin, Bez Bebek seyrederken)

"cadımızla zor günlerin ardından yaşanan keyifler"



Başlık kreş öğretmenimiz Gül' e ait...
Günlerden cumartesi evdeyiz oturuyoruz kızımla ben hala sınıf annemiz Emel' in atkısını dürtüklemekle meşgulum Rengin disney de cinderella izlemekte...
bilgisayar da açık bu arada derken msn den bir konuşma gelmiş yanıp sönmekte altta kutucuğu gösteren yer (yer yalnız tam isim uyduramadım ona :)...
2007 Şubat sonu hatta Şubat ın 22 si...
Ani bir kararla o güne kadar anneannesinin baktığı annemden kreşe terfi ettik...
Bendeki de ne akıl bir yerlerden giden birinden duymuştum Rengin'in şimdiki gittiği kreşin methini, diyordum o zamandan beri kreş çağına gelince oraya yazdırırım...
Herhalde bir tane bile kreş gezmeden kimseciklerle görüşmeden hoop haydi yazdıralım şuraya da diyen nadir annelerdenimdir. Evet yazdırdık kızımızın et kısımları sizindir girizgahıyla... Ellerine teslim ettiğimiz kreşimiz hayat kurtarıcımız oldu öğretmenlerimizle tabi.
Hani Allah yüzümüze baktı tabiri vardır ya bendeki kısmet demek ki herşey saat gibi tıkırdadı...
Yalnız işin psikolojik boyutunu anlatmadan geçemeyeceğim çünkü post'u yazmamın sebebidir konu...
Kreş hayatımız başlamamızla Rengin önce anneanneye küstü tam bir ay onunla konuşmadı evine gitmedi ve annem geldiğinde sürekli evden kovdu...
Asıl kreşte rezalet her öğlen altına işedi öğlen uykularında...
Arkadaşlarını telef etti artık her onu almaya gittiğimizde mahkemeden basın karşısına çıkarken görüntülenen suçlular gibi yüzümü kapatarak gidiyordum kreşe...Her gün ayrı vukuat... Rekorumuz bile var bu konuda 8 arkadaşını birden halletti bir günde kimini tırnakladı yüzlerini kimini itti kafalarını vurdu...
Yalnız tüm bunların yanında daha bir gün bile ağlamadı kreşe giderken gitmek istemiyorum diye...
Tam kabus, öğretmen dertli biz dertli her akşam arkadaşlarına zarar veren kızın kreş maceralarını içeren konulu mesaj kaygılı masallar mı dersiniz, cezalar mı en ufak uslu durduğunda önüne yığdığımız ödüller mi...
Kreşin psikoloğuyla konuşmamız sonucu aynen şu lafı etmişti "biz zeka geriliği olan çocukların anne babalarına da geçmiş olsun diyoruz Rengin gibi zekası çok çocukların da anne babalarına geçmiş olsun diyoruz" Haydaaa ne ki bu şimdi tamam akıllı olması gurur verici ama bu aklını şiddete neden kullanırsın a kızım?
Şu an geldiğimiz nokta mutlu sonla biten masal sonu misali hakkaten prensesin prensle evlendiğinde olan mutluluğundaki gibi ...
Şimdi süperiz (maşallah diyeyim) evde bana arkadaş sınıfta öğretmenlerine...
Sağol Gül Öğretmen, Sabişçim ve Emelcim...
Hep diliyorum Allah'tan ki eğitim öğretim hayatında hep iyi öğretmenlerle karşılaşalım...
Amin...


28 Kasım 2008 Cuma

hayalimdi...

Nedendir bilinmez hep bir hayalim vardı bir radyo programım olsun "gecenin sesi" olsun ismi, fonda derinden blues çalsın sıkıntıda olanlari kararsız kalanlar arasınlar beni sohbet edelim buğulu ses tonları vardır ya hış hış olur gerçi benim sesim tam bir borazan ciddiyim hele sabahları tam bir felaket hörül hörül... Programı gece yarısı istememin de sebebi bu belki hafif enerjisi de gitmiş olur sesimin :) şaka bir yana gerçekten olsa ne iyi olurdu iyi dinleyiciyimdir daha ötesi mantıklıyımdır duygusal verilen kararlar çok akla yatkın gelmez bana ... Neyse ne diyordum programım gece yarısı başlasın arasınlar derman olayım onlara...

rapor

Boy: 170 cm
Kilo: 61
BKİ (Beden Kitle İndeksi: 21
(kilonuz normal diyor hah!! pabucumun normali, eskiden zayıf derdi :(...)

örerim ilmek ilmek...

yukarıda resmi bulunan ve sonunda atkı olacağını tahmin ettiğim umduğum en azından ümit ettiğim nesneyi Rengin' in kreşindeki sınıf annesine örüyorum isim sınıf annesi ama kızcağız 20 yaşında yani ne anne ne sınıf kelimelerini içinde besliyor şeker cici bir kız öğretmen yardımcısı diyelim biz ona...
Ne diyecektim ne diyorum örgü örmenin faziletlerinden bahsedecektim özellikle ruh haline olan etkilerinden...
İlmek atmak bu kadar mı insanın kafasını boşaltır gerçi boşaltmak ta demeyelim olanca tilkiler üşüşüyor önce kuyruklar birbiriyle temas halinde sonra ilmekler yavaş yavaş devam ederken bakıyorsun o tilkileri ayırıyorsun önce kuyruklarından sonra sıraya geçin bakayım deyip komut veriyorsun teker teker gelin uleyn şeklinde dinliyorsun hımmm tamam sıradaki gelsin amaan ne takıyorsun durduğun hata çık oradan gibi çeşitli konuşmalar sonrası bakmışım ki örgü epey ilerlemiş boynum tutulmuş koca karşı kanepede uyuyakalmış saat geç olmuş kafa da boşalmış eee yatmak gerek gayrı...

27 Kasım 2008 Perşembe

girdim çıkasım yok bu sefer...


170 cm boyundayım, aklım başıma toplanalı beri yazları 54 kg. kışları 55-56 kg. oldum...
Kendimi bildim bileli hep tatlandırıcı hep etimek galeta kemirdim durdum akşam saat 19:00 dan sonra ağzıma lokma atmadım...
Besyo mezunuyum 60 saniyede 62 mekik çekerek girdim okula o derece fitim(dim)...
Hamileliğimde 30 kg. aldım neden? ipinden boşalmış danalar gibi yedim de ondan, ekmeğin tadına vardım göbeğim çıkacakmış çıksın ohhhh yedim yedim yedim...
Verdim hepsini kızımın 6. ayında eski halime döndüm...
Veeeee şimdi hikayenin asıl kısmı 2 seneden beri 60 kg yim (bu sabah itibariyle 61) ve karın çevremde arkadaşlarımın simit tabir ettikleri bir kabarıklıkla dolaşıyorum, otururken midem çıkıyor artık karnımı içime çekmekten helak oldum, bir beden büyüdüm ve hala veririm türküsü çağırıyorum...
Kocam bu durumdan hoşnut (ne demekse!) annemin ve arkadaşlarımın itimadı yok o kadar iradesizim görüntüsü var ortada adımı temizlemeliyim.Annemin "kızım bir yaştan sonra verilmiyor işte ne kadar çabalasan da boş" tezini çürütmeliyim...
Veremiyorum zamanım yok spor yapmaya ve midemi büyüttüm acıkıyorum artık :(
Ama şimdi ne oldu rejimdeyim vallaha da billaha da...
Bu bloga başlarken her işte maymun iştahlı olduğumdan blogda da yarı yolda bırakacağımı düşünmüştüm, hatta emindim şimdi de kilo vereceğimden eminim hatta ve hatta an be an yazacağım nasıl gittiğini ki ben de bakayım şimdi akşam öğünü olaraktan bir fincan kahve başka da birşey yok yeter yediklerime sayayım, geceleri yemek yok, öğlen beyaz leblebi, sabah ta bir dilim etimek, ara ara meyve yiyeceğim, biliyorum sağlıksız ama yemeyeceğim hele bir zayıflayayım azar azar yerim...


ismiyle müsemma...

Bloguma ismini veren şirin hakkında en ufak bir parça yok rahatsızlık verici bana sanki onun üzerinden prim yapıyormuşum gibi...
Bu güzel, benim kızım oluyor dedesiyle aynı gün doğdular dedesine doğum günü hediyesi kendisi hatta yazısı şurdadır ...
Kendisinden yer yer bahsetmek gereği duyduğumdandır ki dönüp bakınca seneler sonra eh be anne demesin...

Ey Halkım...

Ne işin var bu havada dışarlarda hepinizin mi işi var? Otursanıza evinizde sıcacık -hoş zamlardan sıcak ev kaldı mı bilinmez de- kitabınızı okuyun, gazetenizi okuyun, hatun kişiler yemeğinizi yapın örgünüzü örün ne bileyim dışarıyı seyredin ama ortalarda ıslanmayın...
Ben mi az önceki fırtınaya yakalandım pantolonumun paçaları boyu her yanı yapıştı bedene, oturuyorum öyle demek ki bir yedek kıyafet iş yerinde durmalı dursun yaş olur yağmur olur yemek dökülür dursun...
Haftaya izinliyim evdeyim dışarı çıkarsam da neyim seviyorum ben evi gireyim çıkayım odadan odaya bilgisayar başı mutfak ora bura derken zaten nasıl geçtiğini anlamıyorum ki zamanın...
Olsun evdeyim sonrası bayram bir beş gün daha iznim var o da Aralık sonu seneyi evde kapatırım artık...



26 Kasım 2008 Çarşamba

adamla kadın...

Kadın, yüzüne güneş vurmuş kumral saçları daha da ışıldamış yüzü daha da aydınlanmış adama baktı alıcı gözle hayranlıkla, sonra dudaklarına takıldı gözü, ne kadar da çekiciydi daha önce farketmiş miydi bilmiyordu belki etmişti zamanında bakmıştı belki o gözle de şimdi de görmüyordu o baktığını...
Zaman ilerledi belki o ilk ateş kor oldu ne olduysa o sabah baktı işte dudaklarına, hissetti eski zamanki gibi belki kalbi kıpırdadı bir an ne bilsin hayat koşturması yüzünden ayrıntıları atlıyordu...
Sonra birden döndü adama gözleri dudaklarında : "dudakların çok tatlı görünüyor" dedi. Adamın dudakları hafif yana kaydı hoşuna gitmiş besbelli döndü birden -kadın baktı gözlerine- dudaklarından "dünkü aldığım pantolonun boyunu kısaltalım mı çok mu uzun acaba? Alsaydın ölçüsünü keşke..." çıktı bir anda cevap olarak...
Sonra daldı gitti kadın yola, akan trafiğe... akan hayata...

içim de...

cebim gibi bugün keyifsiz iç durumum çapraşık oturuyorum bu hava beni sinir ediyor güneşli hava kapar beni, puslu bulanık yağmur yağdı yağacak hava olmalı, kurdun puslu havayı sevmesi misali ben de seviyorum...
Ben de ayrı pusluyum belki...?

montumun cebi...

Çantam da böyle ziyadesiyle tertipliyimdir...

25 Kasım 2008 Salı

uyuyan sevgiliyi...


... hiç seyrettiniz mi ya da izlendiniz mi uyurken sevgilinizce?

Tesadüf...

Kelimenin tınısı bende hep olumluyu çağrıştırmıştır hayatımda olduğu ya da meydana getirdiği olumlu davranışlar gibi...

Üniversite son sınıfta mezuniyetime 10 gün kala 1 sene uzaklaştırma cezası aldım, hep baktım seyrettim ne olacak bu olayın hayrı ne zaman çıkacak diye sonra zaman aktı aktı şimdi çalıştığım yerin sınavı açıldı kazandım, sonra baktım şeker bir adam iş arkadaşım, o zaman hayatımda biri var ama benim sonra yine zaman suyun yolunu bulduğu gibi yolunu buldu o şeker adam kocam oldu...

Hayatımın en olumsuzu gibi görünen aslında en olumlusu olan en unutulmaz olayı tesadüf değildir de nedir?

sabah sabah...

Pek bir güneşli Ankara...

24 Kasım 2008 Pazartesi

istedim de vermediler...

Tam mezun olduk kpss çıkardılar başıma ben beden eğitimciyim ne anlarım tarihten coğrafyadan matematikten ondan bundan etmediler beni öğretmen kaybettiler kaybettiler...

Kutlu olsun öğretmenlerin günü...

23 Kasım 2008 Pazar

Empatinin de böylesi...

Bu sabah milli dizimiz bez bebek in reklam arasında zap yaparken Türkan Şoray'ı gördüm bir üniversitenin kısa film yarışması varmış aradan da Türkan Şoray' a bir ödül verelim gelsin, basın da okulumuzla yarışmamızla ilgilensin mantığıyla çağırmışlar kendisini de ...

Behzat Uygur sunucu -hiç te haz etmem kendisinden yapay insan- sonra Cahit Berkay konser vermiş onu gösterdiler ben de kilitlenmişim müzikler süper sonra sahneye çıktı Türkan Şoray, sunucunun iltifat yağmuru ödül alması filan...

Bir an Türkan Şoray oldum aldım ödülü teşekkür ettim Cahit Berkay' ı dinlerken çevirdiğim filmler geldi gözümün önüne, Cahit' e sarıldım aferin arkadaşım filmlerimi müziğinle şenlendirdin sağoalsın -ki kendisi Türkan'ım için yaptım hepsini dedi- Behzat oğlum sen de çok yakışıklıymışsın sakal da ayrıca yakışmış film çevirelim bir ara dedim sonra eğildim kalabalığın önünde...

Haberin altında gözlerinden yaşlar akacaktı Sultan'ın yazıyordu ekran karşısındaki Sultan'dan aktı bile...

Demek ki bu aralar ihtiyaç hasıl oldu gözyaşı boşaltmaya bünyeden...

"Ben de cennete gitmek istiyorum ama günahlarım izin vermiyor"

22 Kasım 2008 Cumartesi

müziğime resim...




Az önce PuCCa GÜNLÜK ' ü okurken bloguna müzik koymuş süper de bir şarkı çalan, biraz kurcaladıktan sonra ben de yaptım (eee böyle böyle öğreneceğiz) uygun da resmi olsun istedim...

21 Kasım 2008 Cuma

kabiliyet...

Hangisine kabiliyeti var acaba Rengin in resme mi halası gibi yoksa dedesi eski baterist annesinin kulağı iyidir müziğe mi?

Dün itibariyle çizmiş olduğu bu hayvan üzerine babasının yazdığı "aferin" i (bu arada kalbin içinde Funda ismi de hakgetire, ayrıca da nasıl bir aferin yazmak o öyle "m" nereden çıktı aferin in orada :)) ...

Babam dedim ya bateristi eskiden hatta o devirler "Alkadraz Beşlisi" diye de grupları vardı (onun da afişi var bulur bulmaz resmedeceğim), Barış Manço'ya çalmışlar zamanında sonra Mersin' de bir yerde çalarlarken Yurdaer Doğulu' da babamların çalıştıkları yerin karşısında çalmaya başlamış babamların işini kesmiş, sevmez babam o yüzden rahmetliyi. Hatta annemle de Kayseri' deki bir konser sırasında tanışmışlar ...

Babamın babası rahmetli dedem süper keman çalarmış denk gelmedim de besteleri bile varmış, en küçük amcam desen o da ayrı yetenek hepimizde var demek ki gen meselesi...

Annesi ki bu ben oluyorum müzik bölümü sınavına girip yedekte kalmış bir benim... Notasız (nota da bilirim hani) şarkı çıkarırım misal çok severim org çalmayı babam ilk getirdiğinde eve uyumadan bütün gece bildiğim bütün parçaları çıkarıp ertesi güne konser vermiştim bizimkilere hala da tam anlamıyla bir müzik aletini kullanmayı çok isterim...

Kızımda da istiyorum özellikle müzik alanında birşeyler yapsın, en azından bir müzik aletine hakim olsun ya da ne bileyim resim yapsın ama kendi istesin bunların hepsini, ben sunayım önüne de, şimdi istiyorum yaşı gelsin önce piyanoyla tanışsın sonra isterse devam ettirsin ne isterse işte...

Yapsın birşeyler de ya da babası gibi sporla da uğraşabilir, annesi tamam spor akademisi mezunu ama faal sporcu değilim okudum bitti babamız hem okudu hem yaptı ...

Olsun işte birşeyler ama bunların üzerine bir de "hakim" olsun derim ben :)

Çok şey mi istiyorum :) Anneyim ben yaaa en iyisi olsun benimkiyle beraber bütün yavrulara da :)