8 Ocak 2009 Perşembe

2006 Temmuz' un Sonu...


Bu tarihi hatırlamaktan hem imtina etmişimdir... Zatürreden yattık 4 gece hastanede... Şükürler olsun ki daha beteri olmadı yattık çıktı geçti... Ama her öksürüğün yine o illete dönüşeceği kabusu yer etti bende... Günlerdir süren öksürükle zencefil-zerdeçal-bal ile savaşmaya çalıştımsa da buraya kadarmış demek ki... Bu sabah öyle derinden öksürdü ve göğsünden öyle bir hışırtı geldi ki yavrumun kaptım götürdüm hemen doktora... Doktorun ciğer filminden, bronşlara indiğini ama zatürre olmadığını söylediğinde çektiğim "oh" sesi Ankara' yı inletmiştir herhalde ...
Olsun buna da şükür hoşgeldi sefa geldi ateşi yok, en azından keyfi yerinde ve on günlük kürden sonra geçecek sağlığına kavuşacak...
Asıl hastanelerde yatan dermansız hastalıklarla boğuşan bütün çocuklara bütün hastalara olsun şifa duam...
* resimdekiler; ben, Rengin, Annem... Pastalı resim de taburcu olduğumuz gün evde kestiğimiz pastamız*

7 Ocak 2009 Çarşamba

Ah Be Hayat...

Ne vardı herşeye rağmen mutlu olsak?

Ne vardı belki dakikalar sonra göçüp gideceğimizi hiç aklımızdan çıkarmadan yaşasak!

Ne vardı sevdiklerimizin kıymetini bilsek!

Ne vardı kalp kırmanın kolay onu düzeltmeninse çoook zor olduğunu idrak edebilsek...

Ne vardı yitenlerin geri gelmediğini anlasak...

Ne vardı hayatta maddi değerlerin manevi değerlerin yanında beş para etmez olduğunu özümseyebilsek...

Ne vardı sanki sadece sağlığımızın birlikteliğimizin bir bütün olduğunu görüp sadece ve sadece bunlar için bile "dünyanın en zenginiyiz biz" diyebilsek...

Ne vardı tutkularımızın esiri olmasak...

Ne vardı değer versek, değer görsek...

Ne vardı tahammül sınırlarımız dipsiz kuyunun dipsizliğinden daha dipsiz olsa...

Ne vardı içimizdeki sevgi, anlayış, hoşgörü ve diğer bütün insani duyguların filizlerinin boyu arş-ı geçse...

Ah be hayat "aşkolsun" sana ...

Tatsızdım / Tatlandım

Bugün hatta dün geceden pek keyifsizdim, tatsızdım... Arada geliyorlar bana öyle kadrimi kıymetim bilen yok, saçımı süpürge ediyorum bir teşekkür yok, Yarebbim ne bahtsızım talihim yok, bahtım kara diye geliyorlar, ben onu kafamda daha da senaryolaştırıp dünyayı kendime kendi çapımda zindan ediyorum... Herkeslere küs oturuyorum gömülüyorum bilgisayarıma işlerime...
Benim ANKAN ım vardı ya hatırlasınız Ankaralı Anneler grubum... O gruptan Arzu diye bir arkadaş var, kocası doktor tayini Şırnak' a çıktı, o Ankara' ya gelmiş toplanalım demiştik dünden, öğlen bir yemek yiyelim gelebilenlerle... Şırnak' a da evlerimizde kullanmadığımız çocukların eskileri, bizim keza öyle, oraya koli koli göndermiştik... Hatta resimde gördüğünüz beyaz örgü nesne de Şırnaklı ablaların teyzelerin Arzu' nun eşine verdikleri Şırnak lifi hediyemiz :) Arzu' nun (resimde kucağında tatlı yavru olan) Şırnak anıları, araya serpiştirdiğimiz sohbetlerle bol gülmeli bol kahkahalı bir öğlen arası geçirdik... Çok keyifliydi :)
Tatlandım şimdi küs değilim dünyaya hadi barıştım :)

6 Ocak 2009 Salı

Üçümüz Bir Fidanız...

Yeni alışkanlığımız sonucu bir yatağın iki gelişmiş bir körpe fidanı şeklinde uykularımız artık...
Ben durumdan mesut diğer gelişmiş fidanı uykusuz geçen geceyle güne başlarken kuzuya sarılıp uyumanın keyfi başkadır diyerek dün gece Hansel' le Gratel masalımızı okuyup mayıştıktan sonra 21:00 de koyduk kafaları yastığa kızı uyutacağız maksatlı yanındayız...
Gözümü bir açtım 23:00 :)
Bugünün yemeği yapılacak gece bitti derken yemek bitti gelişmiş diğer fidan uyumakta olduğu kanepeden yaka paça kaldırıldı yekpare aşk gemisine... Dalındı misss uykuya kalındığı yerden çarçabuk...

4 Ocak 2009 Pazar

Hazreti "Beklenti"... (Öykü Atölyesi)

Onsuz yaşamayı çok önce öğrendim ben... Yoo sesimde serzeniş yok bilakis "aşmışım ben bunu onun haklı gururunu yaşıyorum"un vakur duruşu üzerinde sesime yansıyan işareti var... Neden onsuzluğa sevindiğimse tahmin edeceğiniz üzere tabi ki sürekli beklentili halin sisteme verdiği zarardan olsa gerek... Ama ya şimdi? Başka kulvardayım kalbimi bağladım ben Yaradana, rahat ettim en sonunda... İnandım ki her olayın bir vakti zamanı var ve O en hayırlı zamanda vuku bulduruyor ona... Bana da, rahmetli dedemin dediği gibi "tedbir senden takdir Allah'tan" deyip, yapılabilir, uğraşılabilir her etkeni yerine getirdikten sonra hayırlısıyla olsun' la arkama yaslanıp başka bir olaya yönelmek...

İşleri oluruna bırakmak durumunu özümsedim ben kimseden sevdiklerimden, çevremden, amirimden kimseden beklentim yok o halde herhangi bir olumsuz durumda da hayal kırıklığı yok...

"Beklenti" yle "hayal kırıklığı" bundan ilişkideler işte... Kraliçe "beklenti" hazretleri sopasını vurduğu zaman yere, "hayal kırıklığı" kulu yol alıyor boynunu eğip kaderinin götürdüğü yere doğru...

3 Ocak 2009 Cumartesi

Kravatsız Adam...

Olan gidene oldu ardından ihmal sonrası bir sürü kıt' ın açıklamaları baki kaldı cahillikler yobazlıklar sonucu...

En nihayetinde gitti şükür gitmesi çoktan gereken, gelen gideni aratmasın diyorum en içten samimi duygularımla sonrasında...

Şeref sahibi, dürüstlük timsali yöneticilere hasret yurdum artık kavuşsun insan gibi insanlara...

Japonya gibi olsa bizde de yöneticiler ar namus sahibi, en ufak bir aksaklık sonucu sorumluluğunu üzerlerine alan haysiyetli adamlar gibi olsa bizimkiler de...

Yurdumun yöneticilerinin harakiri ritüellerini zevkle izlerim ben gözümü kırpmadan...

İlham Şekerim Geldiysen Üç Kere Kapıya Vur...

En sevdiğim, listemdeki komşularımın listelerindeki komşularını gezinmek, yeni yazarlar, yeni yazılar keşfetmek...
Ne cevherler var siz de bilirsiniz gıpta ettim cidden, nasıl döktürmüşler, nefes almadan okuduğum, sonunda hislendiğim, hem fikir olduğum bir sürü yazı okudum...
Sonra dedim ki kendi kendime, ilham hiç ayrılmıyor kendilerinden... Bu iş zorlamayla da olmuyor yazayım bloğuma iki satır diye... İlham işi evet ilham, bazen oluyor bende de nadiren ara sıra seyrek olanından... Ama diyorum bazen yazayım kafamdaki örgüyü dağılmadan, aklımdan uçmadan...
O halde kalemi güçlü, duygusu hassas bütün blog yazarlarını tebrik eder, önlerinde şapka çıkarır ve de okumaya devam ederim :)


2 Ocak 2009 Cuma

On Yılı Aşkın Süredir Sabahları...

Nihat' ı dinliyorum...

Ta Best Fm' den itiraben şimdi Alem Fm' de...

Her sabah 07:00 de başlıyor 09:00 ' a kadar o kadar keyifli ki yurtta ne oluyor ne bitiyor böyle takip ediyorum...

Siz de edin...

Ha bir de akşam da 18:00 / 20:00 arası Nihatla sivrisinek programı var o ayrıca güzel...

1 Ocak 2009 Perşembe

Cani Doğalgaz...

Genelde haber seyretmiyorum seyredemiyorum mutfakta oluyorum ya da herhangi bir çocuk kanalını izliyorum bugün izledim dondum kaldım bizim yakınlarda olmuş hem de olay :(

Çok feci çook ailelerine sabırlar, çocuklar sizlerin de mekanı cennet olsun :(

Mim Ödevim Sorularım...

İçimden Geldiği Gibi den geldi ödevim Mim' im...

Buyrun sorularım ve yanıtlarım:

1- En sevdiğiniz kelime nedir? --- Anne...

2- En nefret ettiğiniz kelime nedir? --- Uyuşukluk...

3- Sizi ne heyecanlandırır? --- Büyük ikramiye çıksa lotodan filan çok heyecanlanırdım herhalde...

4- Heyecanınızı ne öldürür? --- O öldüren biliyor...

5- En sevdiğiniz ses nedir? --- Kızımın kahkahaları...

6- En nefret ettiğiniz ses nedir? --- Şu asfaltı deldikleri şeyin adı neydi unuttum şimdi onun sesi...

7- Hangi mesleği yapmak istemezsiniz? --- Çok yerin dibinde olan ve de çok yükseklerde çalışılan her işte olmak istemezdim...

8- Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz? --- Bir enstürmanı layıkiyle çalmak isterdim var kulak ama kısmet olmadı bateri olabilir mesela...

9- Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz? --- Çocuk olayım çocuk kalayım hep...

10- Nerede yaşamak isterdiniz? --- Önünde deniz arkasında köy olsun sağlık ekonomi modern olsun ortada kalmayalım ama huzurlu sessiz tenha olsun bahçesi olsun üzerine pembe de panjuru olsun tam olsun :)

11- En önemli kusurunuz nedir? --- Çok çabuk parlarım dağıtırım hemen ortalığı...

12- Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi? --- Çok fazla içmesem de sigara...

13- Kahramanınız kim? --- Hiç kahramanım olmadı kendimim kahramanım kızıma örnek sunduğum...

14- En çok kullandığınız küfür nedir? --- Kötü huy evet ama küfürlü konuşuyorum ama iyi küfür iyisi kötüsü olmaz tabi de stadyum küfürü değil elbet :) en çok anasını satayım diyorum...

15- Şu anki ruh haliniz nasıl? --- O kadar değişken ki iyiydi az önce kudurdu yine ruh halim...

16- Hayat felsefenizi hangi slogan özetler? --- "Baktığın yüze tükürme, tükürdüğün yüze bakma"

17- Mutluluk rüyanız nedir? --- Sevdiklerimin kendimin hayallerimizin gerçekleşmesi (akıllcı hayaller bunlar)

18- Sizce mutsuzluğun tanımı nedir? --- Bey' le kapıştığımız anlarda , bir de tabi aile içinde sevdiklerimin hastalıklarında zor zamanlar geçiriyor olduklarında...

19- Nasıl ölmek isterdiniz? --- Sevdiklerimden önce uykuda...

20- Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı' nın size kapıda ne söylemesini isterdiniz? --- "Gel kulum, söyle bakalım yanına kimleri isterdin?"...

Kabul buyururlarsa dreamland ce Camilla'nın Günlüğü' ne gönderdim en acilinden buyursunlar efendim...

31 Aralık 2008 Çarşamba

Blog Hediyem :)

"Renginle Renkli Hayat; Susamıyorum, su içmiyorum diye yakınıyordu da bu seksi ve güzel bardakla belki su içmek ister..."
Primarima yazmış biraz önce gördüm... Herkesi teker teker düşünmüş hediyeler seçmiş...
Yarebbim sen ne düşünceli bir kadınsın nasıl mutlu oldum nasıl sevindim :))))
Sağol sağol sağol :)

İki Sıfır Sıfır Dokuza...

Bir kere şunu belirtmeliyim ki herkesin gittiği yoldan gitmeyi sevmiyorum ben uyumsuz deyin ne derseniz artık...


Hele şu Aralık sonu malum zamana yaklaşıldığında her evin camına konan ışıldayan çam ağaçlarına deli oluyorum tamam ağacınız var ne güzel süsleyin benim de var 2002 senesi alıp hevesimi geçirdiğimiz fakat neden cam kenarı herkes görsün ay ne süper ağacı var hemi de nasıl güzel süslenmiş bak bizimki böyle değil derhal olmalı sendromuna sokmak için mi insanları...

Bir kere christmas nedir kendi tabirimiz yok mudur bizim herşeyini mi almamız lazım kızımın deyimiyle niyel babayı da bekleyelim çoraplarımızı asalım olmayan şönimelerimizin kenarına hoş şöminesi olanlar çoktan yapmıştır da...

Aslında kimseyi kınamak kızmak değil ne bileyim benim naçizane düşüncelerim bu "ben lafımı ortaya koydum beğenen alır gider beğenmeyen bırakır kaçar" misali :)

O yüzden yine de tabi yeni bir yıla giriyoruz temennilerimiz ortak dileklerimiz bir...

  • Bir kere bunları maddelemek lazım aklımdaydı kaç gündür tam gününü yakalayayım dedim hatta makinanın aktarma kablosunu evde unutmuşum akşama resimleyeceğim yazıyı şimdi lalettayin bir resim koydum...
  • Yeni yılda ayrıca her zaman hep sağlıklı olalım...
  • Güne hep sağlıkla başlayalım...
  • Sevdiklerimizin acılarını yokluklarını görmeyelim...
  • Evimizin cebimizin bol bereketi olsun...
  • Kötü huylarımızdan islah olalım...
  • Evlerimiz hep dirlik huzur mutlulukla dolsun...
  • Her yanda barış olsun insanlar hiç uğruna ölmesin...
  • Çocuklarımıza bol su' lu yeşillikli güzel bir dünya kalsın...
  • Kardeşçe yaşayalım...
  • Tahammül sınırlarımız en geniş ekran televizyondan daha da geniş sınırlarda olsun...
  • Bu tarihten itibaren en en en dürüst yöneticilerle yönetilsin hatta mümkünse öyle biri çıksın ki yeniden hayat bulsun yurdum...
  • Bütün dargınlar küslünlükler bıçak gibi kesilsin gitsin...
  • Her daim iyi insanlarla karşılaşalım...
  • Kötülerin şer'inden saklasın Yaradan hepimizi...
  • Herkesin işleri rast gitsin bol bereketli kazançları olsun hepimizin...
  • Sıkıntıların üstesinden gelecek kocaman yüreklerimiz olsun dayanma gücümüz çoğalsın...
  • HEPİMİZİN GÖNLÜNÜN MURADI OLSUN HER DAİM...
    aklıma gelince daha yazarım :)

annesiylen kızı...

Send your own ElfYourself eCards




Tabiat Ana' ya teşekkür ederim...

30 Aralık 2008 Salı

Elleriniz kırıla...

İlgili haberlerini seyredemiyorum yüreğim acıyor biz karda buzda ısınmayı düşünürken insanlar ne halde insan olmayanların yüzünden...

sıralayamadım...

Aslında bu bloğu kızımı anlatmak ona kalan bir hatıra şeklinde düşünmüştüm ilk zamanlarda sonra benim içimi dökeceğim "meydan" ım oldu böylesi de iyi oldu... İlerde kızımın, annesini, babasını hayata dair herşeyi okuyacağı esaslı bir hatıra olarak kalacak inşallah... O yüzden de hem içimi dökmek hem de kendisinin de tanıması açısından kafamda babamı anlatmak var önce... Sonrasında sene sonu ya geçen zamanın muhasebesini iki sıfır sıfır dokuzdan beklentilerimi dileklerimi dualarımı yazacağım ama önce sıra babamda...

Babam canım dünyamın yakışıklısı can parem... Her zaman erkeklerin en yakışıklısıdır benim için herkesin kendi babasında olduğu gibi... En özel insan... Bu kadar sevdiğim saydığım can paremle de hiç anlaşamayız esasında kuma gibi de didişiriz aslında :)

Babam sessiz adamdır, konuşmaz, sohbet etmez öyle sorarsın söyler ötesi yok... Çok kızıyorum ona aslında sağlığına gereken önemi vermiyor diye, aslında kendimiz için değil ki büyük çoğunluğu kendimiz tabi ama geride olan sorumluluklarımız için de bakmalıyız bedene diye düşünüyorum...

Babama olan aşkım her kız çocuğunun babasına olan aşkı gibi benimki hele anne olduktan sonra da daha da anne şefkati gibi...

Çok hızlıdır babam hızlı da yaşamış şimdi duruldu :) Çok ama çok yakışıklıdır bir kere şeytan tüyü ziyadesiyle fazla arkadaşın, hatun kişiler de pek severler kendisini :) Karizması konuşması sohbeti (sohbet de bizden hariç herkesle tabi :) aladır...

Acayip vicdanlıdır kendisi, beraber dükkanda çalıştığımız iki sene içinde yakinen yaşadığım için kapıya kim gelirse çevirmez mi insan dükkanı bırakıp milletin her işine koşacak kadar hizmet adamı, gerçi hep bunlar yüzünden hiç darda kalmadığını düşünürüm verilmiş sadakası varmış deriz ya babamınki de o hesap... Gerçi bizim aile işlerimize koşma işini hep bana devretse de bilir ki o işler yapılacak neticelenecek...

Ticari zekasının ziyadesiyle fazla olmakla beraber birçok işe girmiş sonucu hüsranla sonlansa da toz kondurmaz insan babasına işte :) canım benim...

İlk dansımı onunla yaptım mesela en iyi dans partnerimdir kendisinden öğrendiğim için de ben de iyi dans ederim vesselam... Sonra... İlk sinemaya babamla gittim Top Gun filmine :) Öpüşme sahnesi vardı da ne utanmıştım :)

Çok düşüncelidir ilk çocuğu olduğum için bütün zulümleri kendi üzerimde denemiş kızkardeşime birşey bırakmamıştır :) Bir zamanlar askılı bluz giydirmezdi mesela o gittikten sonra giyerdim bende :) Sonra ilk cep telefonları çıktığı vakit istediğimde "sen tele-kız mısın ki cep telefonun olacak?" demişti böyle onlarca da süper lafları vardır :) Sonrasında da bir hafta sonu Bolu' dan eve geldiğimde terminalde saatlerce birbirimizi bulamayınca kendi elleriyle verdi cep telefonumu :)

Üniversiteyi kazanırsam araba alacağını söylerdi sebebi de erkeklerin arabasına binmeyip kendi arabama binmemem içinmiş :) Sonrasında aldı da :)

Arkadaşlarımın evlerinde töbe kalmama müsade etmezdi ne yalvarırdım olmadı :) Olsun hiç kızgınlığım kırgınlığım yoktur ki şimdi hepsini gülümsemeyle hatırlıyorum...

Babamı koluma takıp gezmeye bayılırdım eeee aslan gibi babam var yakışıklı her daim grantuvalet (takım elbisenin ismi oluyor) giyinir kokuları bütün apartmanı sarar hatta komşular babamın işe gittiğini apartmandaki kokulardan anlarlardı...

Saçları her daim uzun onun yüzünden ben de kocamda uzun saç istiyorum o da bakımı zor diye ikide bir kuş gibi kestirip kestirip geliyor :(

Çocukken beni "çıtırığım" diye severdi hala da hayatım der sevgilim der... Canım benim...

Çok seviyorum çok yazdıkça daha da kanım kaynadı olsa da sarılsam akşam gideyim de sarılayım ona doya doya Allahım acısını göstermesin hiç bir evlada babasının annesinin sevdiklerinin yokluğunu acılarını amin...

Çok süper bir ev babası süper bir koca olamasa da anneme göre :) bence yapabileceği herşeyi yaptı işte burada yalan mı söyleyeceğim kendisine de söylüyorum mıç mıç süper babam diye anlatıyorum da sezarın hakkı sezara, ama babam o benim can babam can parem...

Seni çok seviyorum yakışıklım bitanem...

29 Aralık 2008 Pazartesi

Bugün...

Artık işe başlama zamanı gelmişse zamandan, hazırlanmak lazım tez zamandan ...
Dedim veee dışarıya baktım geceden hatta cumartesi gecesinden olul oluk yağan kar sen bizim sokağı kapat, demiştim ya Ankara'nın tepeliğinde oturuyoruz diye üstelik Renginimin kreşi bizim tepeden daha tepede yani at araba çıkmaz geçmez ee bizde de 4X4 yok ki rın rın gidelim...
Annemi aradım annem yetiş diye geldi can parem sabahın kör şafağında...
Bıraktık karı-koca kızımızı koştuk servisimize geldim kuruldum masamın başına...
İşlerim çok birikmiş tabi ama arkadaşlarla sohbet daha da birikmiş müdürüm özlemiş beni işler bekliyor yığıldım masada işlere koyuldum hala nefeslenmiş değilim, meydanımı özledim komşularımı okumadım daha yeni yorum bırakan sonraları takipleyeceğim yeni komşularıma iade-i ziyaret yapamadım akşama evde inşallah halim kalırsa...
Benden bu kadar dedim kaçtım ben dosyalarımın arasına, içine, heryerine...

28 Aralık 2008 Pazar

İki Küçük Damlacık...

Bizim mesai Rengin'den dolayı erken başlar, yine bir pazar sabahı ve yine de benim için geç sayılabilecek bir saat olan sekize doğru uyandık ve süper vazgeçilmez dizimiz Bez Bebek' i(!) ararken TRT2' de sanat arşivi diye bir program var sunuculuğunu Uğur Dündar yapıyor konuk da kim? Adile Naşit...
Hatırlar mısınız bir zamanlar Yasemin'in Penceresinden programı vardı konuğun eşi dostu gelip ne süper arkadaşımızdır edebiyatı yaparlardı...
Bu program bir kere sunucusuyla edepli ve de konuklarıyla...
İzleyeyazdım hemen tabi bir görseniz sabah sabah nasıl iyi geldi gelen arkadaşlarını görseniz hele bir Gazanfer Özcan, Münir Özkul, Sezen Aksu, Müjde Ar ve Adile Naşit' in 13 yıllık bir arkadaşı...
Çok keyifle ama bir o kadar da hüzünle izledim çünkü hatırlıyorum "Uykudan Önce" programını izler öyle uyurdum...
Sonra bilmiyordum tek çocuğu olan Ahmet' in açık kalp ameliyatı sırasında vefat ettiğini hem de annesi Adile Naşit' in doğum günü olan 17 Haziran'da...
Annesi Amelya Hanım' ın bağırsak düğümlenmesinden kendisinin de bağırsak kanserinden vefat ettiğini de programdan sonra dolaştığım siteden öğrendim...
Çok hüzünlü bir sabah oldu iki küçük damlacığın gözlerimden aktığı kısa süreli de olsa hüzünlü bir sabah...
Nur içinde yat Adile Teyze...

27 Aralık 2008 Cumartesi

Ah Yurdum Caanım Yurdum...

Bu işi gerçekten anlamadım nasıl iki yüzü farklı bir Türkiye burası, batan hepten batıyor tepedekilere zaten deprem bile kar etmiyor...

Tabi ki istemem kimse gördüğünden geri kalmasın ama uçurum da bu kadar olmasın...

Bugün Ankaramın Tunalı Hilmi caddesindeydim, o mağazaların kasa önlerindeki uzayan dükkan dışına taşan kuyruklarına baktım bir daha baktım şaştım da kaldım...

Sonra akşam ajansı (rahmetli benim derdi benim de dilime pelesenk oldu) seyrettim seyretttim de şaştım kaldım...

Yine de bugünümüzü aratmasın Allah bütün aşılması güç uçurumlara rağmen... Amin...