28 Kasım 2008 Cuma

örerim ilmek ilmek...

yukarıda resmi bulunan ve sonunda atkı olacağını tahmin ettiğim umduğum en azından ümit ettiğim nesneyi Rengin' in kreşindeki sınıf annesine örüyorum isim sınıf annesi ama kızcağız 20 yaşında yani ne anne ne sınıf kelimelerini içinde besliyor şeker cici bir kız öğretmen yardımcısı diyelim biz ona...
Ne diyecektim ne diyorum örgü örmenin faziletlerinden bahsedecektim özellikle ruh haline olan etkilerinden...
İlmek atmak bu kadar mı insanın kafasını boşaltır gerçi boşaltmak ta demeyelim olanca tilkiler üşüşüyor önce kuyruklar birbiriyle temas halinde sonra ilmekler yavaş yavaş devam ederken bakıyorsun o tilkileri ayırıyorsun önce kuyruklarından sonra sıraya geçin bakayım deyip komut veriyorsun teker teker gelin uleyn şeklinde dinliyorsun hımmm tamam sıradaki gelsin amaan ne takıyorsun durduğun hata çık oradan gibi çeşitli konuşmalar sonrası bakmışım ki örgü epey ilerlemiş boynum tutulmuş koca karşı kanepede uyuyakalmış saat geç olmuş kafa da boşalmış eee yatmak gerek gayrı...

27 Kasım 2008 Perşembe

girdim çıkasım yok bu sefer...


170 cm boyundayım, aklım başıma toplanalı beri yazları 54 kg. kışları 55-56 kg. oldum...
Kendimi bildim bileli hep tatlandırıcı hep etimek galeta kemirdim durdum akşam saat 19:00 dan sonra ağzıma lokma atmadım...
Besyo mezunuyum 60 saniyede 62 mekik çekerek girdim okula o derece fitim(dim)...
Hamileliğimde 30 kg. aldım neden? ipinden boşalmış danalar gibi yedim de ondan, ekmeğin tadına vardım göbeğim çıkacakmış çıksın ohhhh yedim yedim yedim...
Verdim hepsini kızımın 6. ayında eski halime döndüm...
Veeeee şimdi hikayenin asıl kısmı 2 seneden beri 60 kg yim (bu sabah itibariyle 61) ve karın çevremde arkadaşlarımın simit tabir ettikleri bir kabarıklıkla dolaşıyorum, otururken midem çıkıyor artık karnımı içime çekmekten helak oldum, bir beden büyüdüm ve hala veririm türküsü çağırıyorum...
Kocam bu durumdan hoşnut (ne demekse!) annemin ve arkadaşlarımın itimadı yok o kadar iradesizim görüntüsü var ortada adımı temizlemeliyim.Annemin "kızım bir yaştan sonra verilmiyor işte ne kadar çabalasan da boş" tezini çürütmeliyim...
Veremiyorum zamanım yok spor yapmaya ve midemi büyüttüm acıkıyorum artık :(
Ama şimdi ne oldu rejimdeyim vallaha da billaha da...
Bu bloga başlarken her işte maymun iştahlı olduğumdan blogda da yarı yolda bırakacağımı düşünmüştüm, hatta emindim şimdi de kilo vereceğimden eminim hatta ve hatta an be an yazacağım nasıl gittiğini ki ben de bakayım şimdi akşam öğünü olaraktan bir fincan kahve başka da birşey yok yeter yediklerime sayayım, geceleri yemek yok, öğlen beyaz leblebi, sabah ta bir dilim etimek, ara ara meyve yiyeceğim, biliyorum sağlıksız ama yemeyeceğim hele bir zayıflayayım azar azar yerim...


ismiyle müsemma...

Bloguma ismini veren şirin hakkında en ufak bir parça yok rahatsızlık verici bana sanki onun üzerinden prim yapıyormuşum gibi...
Bu güzel, benim kızım oluyor dedesiyle aynı gün doğdular dedesine doğum günü hediyesi kendisi hatta yazısı şurdadır ...
Kendisinden yer yer bahsetmek gereği duyduğumdandır ki dönüp bakınca seneler sonra eh be anne demesin...

Ey Halkım...

Ne işin var bu havada dışarlarda hepinizin mi işi var? Otursanıza evinizde sıcacık -hoş zamlardan sıcak ev kaldı mı bilinmez de- kitabınızı okuyun, gazetenizi okuyun, hatun kişiler yemeğinizi yapın örgünüzü örün ne bileyim dışarıyı seyredin ama ortalarda ıslanmayın...
Ben mi az önceki fırtınaya yakalandım pantolonumun paçaları boyu her yanı yapıştı bedene, oturuyorum öyle demek ki bir yedek kıyafet iş yerinde durmalı dursun yaş olur yağmur olur yemek dökülür dursun...
Haftaya izinliyim evdeyim dışarı çıkarsam da neyim seviyorum ben evi gireyim çıkayım odadan odaya bilgisayar başı mutfak ora bura derken zaten nasıl geçtiğini anlamıyorum ki zamanın...
Olsun evdeyim sonrası bayram bir beş gün daha iznim var o da Aralık sonu seneyi evde kapatırım artık...



26 Kasım 2008 Çarşamba

adamla kadın...

Kadın, yüzüne güneş vurmuş kumral saçları daha da ışıldamış yüzü daha da aydınlanmış adama baktı alıcı gözle hayranlıkla, sonra dudaklarına takıldı gözü, ne kadar da çekiciydi daha önce farketmiş miydi bilmiyordu belki etmişti zamanında bakmıştı belki o gözle de şimdi de görmüyordu o baktığını...
Zaman ilerledi belki o ilk ateş kor oldu ne olduysa o sabah baktı işte dudaklarına, hissetti eski zamanki gibi belki kalbi kıpırdadı bir an ne bilsin hayat koşturması yüzünden ayrıntıları atlıyordu...
Sonra birden döndü adama gözleri dudaklarında : "dudakların çok tatlı görünüyor" dedi. Adamın dudakları hafif yana kaydı hoşuna gitmiş besbelli döndü birden -kadın baktı gözlerine- dudaklarından "dünkü aldığım pantolonun boyunu kısaltalım mı çok mu uzun acaba? Alsaydın ölçüsünü keşke..." çıktı bir anda cevap olarak...
Sonra daldı gitti kadın yola, akan trafiğe... akan hayata...

içim de...

cebim gibi bugün keyifsiz iç durumum çapraşık oturuyorum bu hava beni sinir ediyor güneşli hava kapar beni, puslu bulanık yağmur yağdı yağacak hava olmalı, kurdun puslu havayı sevmesi misali ben de seviyorum...
Ben de ayrı pusluyum belki...?

montumun cebi...

Çantam da böyle ziyadesiyle tertipliyimdir...

25 Kasım 2008 Salı

uyuyan sevgiliyi...


... hiç seyrettiniz mi ya da izlendiniz mi uyurken sevgilinizce?

Tesadüf...

Kelimenin tınısı bende hep olumluyu çağrıştırmıştır hayatımda olduğu ya da meydana getirdiği olumlu davranışlar gibi...

Üniversite son sınıfta mezuniyetime 10 gün kala 1 sene uzaklaştırma cezası aldım, hep baktım seyrettim ne olacak bu olayın hayrı ne zaman çıkacak diye sonra zaman aktı aktı şimdi çalıştığım yerin sınavı açıldı kazandım, sonra baktım şeker bir adam iş arkadaşım, o zaman hayatımda biri var ama benim sonra yine zaman suyun yolunu bulduğu gibi yolunu buldu o şeker adam kocam oldu...

Hayatımın en olumsuzu gibi görünen aslında en olumlusu olan en unutulmaz olayı tesadüf değildir de nedir?

sabah sabah...

Pek bir güneşli Ankara...

24 Kasım 2008 Pazartesi

istedim de vermediler...

Tam mezun olduk kpss çıkardılar başıma ben beden eğitimciyim ne anlarım tarihten coğrafyadan matematikten ondan bundan etmediler beni öğretmen kaybettiler kaybettiler...

Kutlu olsun öğretmenlerin günü...

23 Kasım 2008 Pazar

Empatinin de böylesi...

Bu sabah milli dizimiz bez bebek in reklam arasında zap yaparken Türkan Şoray'ı gördüm bir üniversitenin kısa film yarışması varmış aradan da Türkan Şoray' a bir ödül verelim gelsin, basın da okulumuzla yarışmamızla ilgilensin mantığıyla çağırmışlar kendisini de ...

Behzat Uygur sunucu -hiç te haz etmem kendisinden yapay insan- sonra Cahit Berkay konser vermiş onu gösterdiler ben de kilitlenmişim müzikler süper sonra sahneye çıktı Türkan Şoray, sunucunun iltifat yağmuru ödül alması filan...

Bir an Türkan Şoray oldum aldım ödülü teşekkür ettim Cahit Berkay' ı dinlerken çevirdiğim filmler geldi gözümün önüne, Cahit' e sarıldım aferin arkadaşım filmlerimi müziğinle şenlendirdin sağoalsın -ki kendisi Türkan'ım için yaptım hepsini dedi- Behzat oğlum sen de çok yakışıklıymışsın sakal da ayrıca yakışmış film çevirelim bir ara dedim sonra eğildim kalabalığın önünde...

Haberin altında gözlerinden yaşlar akacaktı Sultan'ın yazıyordu ekran karşısındaki Sultan'dan aktı bile...

Demek ki bu aralar ihtiyaç hasıl oldu gözyaşı boşaltmaya bünyeden...

"Ben de cennete gitmek istiyorum ama günahlarım izin vermiyor"

22 Kasım 2008 Cumartesi

müziğime resim...




Az önce PuCCa GÜNLÜK ' ü okurken bloguna müzik koymuş süper de bir şarkı çalan, biraz kurcaladıktan sonra ben de yaptım (eee böyle böyle öğreneceğiz) uygun da resmi olsun istedim...

21 Kasım 2008 Cuma

kabiliyet...

Hangisine kabiliyeti var acaba Rengin in resme mi halası gibi yoksa dedesi eski baterist annesinin kulağı iyidir müziğe mi?

Dün itibariyle çizmiş olduğu bu hayvan üzerine babasının yazdığı "aferin" i (bu arada kalbin içinde Funda ismi de hakgetire, ayrıca da nasıl bir aferin yazmak o öyle "m" nereden çıktı aferin in orada :)) ...

Babam dedim ya bateristi eskiden hatta o devirler "Alkadraz Beşlisi" diye de grupları vardı (onun da afişi var bulur bulmaz resmedeceğim), Barış Manço'ya çalmışlar zamanında sonra Mersin' de bir yerde çalarlarken Yurdaer Doğulu' da babamların çalıştıkları yerin karşısında çalmaya başlamış babamların işini kesmiş, sevmez babam o yüzden rahmetliyi. Hatta annemle de Kayseri' deki bir konser sırasında tanışmışlar ...

Babamın babası rahmetli dedem süper keman çalarmış denk gelmedim de besteleri bile varmış, en küçük amcam desen o da ayrı yetenek hepimizde var demek ki gen meselesi...

Annesi ki bu ben oluyorum müzik bölümü sınavına girip yedekte kalmış bir benim... Notasız (nota da bilirim hani) şarkı çıkarırım misal çok severim org çalmayı babam ilk getirdiğinde eve uyumadan bütün gece bildiğim bütün parçaları çıkarıp ertesi güne konser vermiştim bizimkilere hala da tam anlamıyla bir müzik aletini kullanmayı çok isterim...

Kızımda da istiyorum özellikle müzik alanında birşeyler yapsın, en azından bir müzik aletine hakim olsun ya da ne bileyim resim yapsın ama kendi istesin bunların hepsini, ben sunayım önüne de, şimdi istiyorum yaşı gelsin önce piyanoyla tanışsın sonra isterse devam ettirsin ne isterse işte...

Yapsın birşeyler de ya da babası gibi sporla da uğraşabilir, annesi tamam spor akademisi mezunu ama faal sporcu değilim okudum bitti babamız hem okudu hem yaptı ...

Olsun işte birşeyler ama bunların üzerine bir de "hakim" olsun derim ben :)

Çok şey mi istiyorum :) Anneyim ben yaaa en iyisi olsun benimkiyle beraber bütün yavrulara da :)

bir tomar...


...ilacımız oldu bu sabah gittik öğrendik yavru sinüzit oldu yine de buraya da yazayım sağlamlaşsın "Allahım bu derdine şükür dermansızını verme" cidden buna şükrediyorum öyle şeyler duyuyorum ki çocuk hastalıkları üzerine buna seviniyorum ...
Yine bir tomar ilacımız var iki röntgenimiz var ciğerler temiz sinüslerden biri dolu öbürü açık 10 gün kullanacağız hayırlısı bakalım...

20 Kasım 2008 Perşembe

sokakta tartışmayınız efem...

Dün otobüs durakta durdu nasıl kalabalık, bir çift takıldı gözüme oğlan saydırıyor kızın surat alı al moru mor sonra kız dönüyor etrafa da belli etmeyecek oğlana birşey söylüyor oğlan daha fazla saydırıyor hay Allah dedim ne zor durum ya düşülesi değil...
Onu dedim ya bu sabah esas oğlan da saydırdı kız da etrafa çaktırmamak gayesiyle sürekli gülümsedi :)))

her sabah...


aynı terane gel bilgisayarı aç su koy çay için ama öncesinde sıcak su al kahveni yap ilk sigarayı tellendir hemen yavrunun kreş sayfasını aç (şimdi sinemadalar o yüzden sınıf boş) bak masanın üzerine sadece bak acilleri yap sonra mail kutunu aç bak ne var ne yok blog aç konunun komşunun yazılarına bak facebook a bak var mı bir durum -var ya bu yazıyı yazmaya saat 9 u geçerek başladım şu an saat 10:50 neden bir sürü iş geldi arkadaş geldi onunla sohbet- ne diyordum hayat ne kadar aynı değil mi?


19 Kasım 2008 Çarşamba

üstü kapalı itiraf...

Çok kötü birşey yaptım öğlen arası tek başıma yine yapar mıyım bilmem uzunca bir süre yapmam bunu bile nasıl yaptım tüh tüh tüh...

Allah be...

Geldin sonunda ne iyi ettin hoşgeldin tekrar biliyor musun sensiz buranın ne anlamı var artık öyle bir hal almış ki ne zman gitsen baş sağlığına geliyor arkadaşlar seviniyorlar onlarla sohbete katılacağım için; öyle boş boş oturuyorum hayır bugün baktım boş oturuyorum bekleyen kağıtları işleyeyim dedim neyse masamın üzeri temizlendi hayrına sonra ne yaptım Rengin Hanımın kreş öğretmenlerine öğretmenler günü vesilesiyle başlamış bulunduğum yelek formatındaki örgümü bile getirdim (yuh artık filan demeyin eeee burası devler dairesi olacak o kadar ayrıca da öğlen tatilinde iki şiş dürttüm sonra gelince beklediğim, hemen bıraktım bitirince göstereceğim)...

Bir daha bırakma beni olur mu sabahın 9'undan akşamın 5' ine kadar gözlerim pörtlese de gözlerim kurusa da seni seviyorum ya olmuyor sensiz canım "İnternetim"

:))

17 Kasım 2008 Pazartesi

anamın evinde...

Bizim cadı (bu cadı da kreş öğretmenlerinden kalma) onu her kreşten almam da "anneannemi arayabilir miyiz müsayetse (aynen söylediği gibi) ona gidebilir miyim" aradık anneannemizi evler yakın bu arada müsayetmiş bıraktım kendisini ben de eve geldim bu sefer almak lazım evde de kapı cam tadilat var açılacak her yer soğuyacak ev ben gideyim dedim en iyisi sen işler bitince ara dedim kocama gelelim biz... Yavru da hasta ya en uslu en sevimli haliyle koltukta "sız" sen :) Dayanamadım soğukta dışarı çıkarmaya araba da buz gibi şimdi kıyamadım bu gece buralıyız sabah kreşe bırakıp servise yetişirim.

hastalık antibiyotik



Daha Ekim 28 de on günlük kür'ü bitirdik... Yine öksürük yine üst solunum yolları tıkanık popoyu doğrultamadık küçük cadımın :((

bir radyo buldum ki...

http://www.kanalturk.com.tr/Haber.php?Haber_id=4329

sanat müziği parçalarını aman da nasıl güzel çalarmış :)

yalandan dünyada...

ne salakça işlerdir bunlar kardeşim sizin hiç işiniz yok mu var zamanınız belli gidin Afrikaya gidin yardımlara katılın aşevlerine gidin hiç olmadı işe yaramadınız yemek servisinde kepçe tutun çorba dağıtın hadiseye bak tüye resim oldu be Allah rast getirmez valla işinizi insanlığa faydası yok bu kulumun diye var senin gibi bir salak daha dikiş iğnesinin iplik geçecek yerine faaliyet yapan bir de onları sergileyen... ikiniz ikiniz çıkmayın karşıma...

varım mı yokum mu?

"Kutuma gideyim ben söyle Hamdi'ye sağolsun üç kuruşluk teklifleri için"

Matrix kıvamı yaşadığımız şu dünyada şimdilerde izlenilir oranı tarafımdan düşse de dün Kayserili çocuğun(anne tarafından hemşehrim oluyor) bölümüne baktım öyle bir 8,5 aydan beri kutu açıyor duruyor (yorulmuyorlarda öyle saatlerce ayakta) yazık iyi para alsın gitsin istiyor insan ama diğer uzun süreli duran bir Mevlüt vardı annesi kendisinden önde, ne aldı o yazık 10 lira...

İşte böyle uyuşturulduğumuz bunu seyredin saatlerce başka da devlet memleket şehit PKK parasızlık işsizlik eğitim-öğretim onlar da neymiş biz hallediyoruz bırakın onları bakın siz buna dedikleri bu salakça programları izliyoruz işte biz de amaaan akıl yok valla...

Kaç lira aldı ki Kayserili?

Ha bu arada Nursel de ne Nurseldi öyle gözleri hele... Acun? bana hep sempatik gelmiştir niyeyse bir samimi bi mahallenin çocuğu gibi...





15 Kasım 2008 Cumartesi

bir varmış bir yokmuş...



Babam sürpriz yapmış bana araba almış Uno 1.4 SXİE öyle yaılıyordu herhalde cok da önemli değil Bolu üniversite son sınıftayım yaşamın en güzel anları erkek arkadaş yok özgürlük had safhada (şehir dışında okununca bir de erkek arkadaşın varsa hayatının bütün özgürlüğü elinden gitmiş demektir ya da sürekli dır dır dır hesap soran biri) neyse babam sürpriz yapmak için Mersin menşei olan akraba oğlu kız arkadaşıyla birlikte arabayi getiriyorlar hesapta benim haberim yok ama annemle konuşunca söyledi halt etti ona da kızdım :) ne söyledin be annem ben de dibine kadar yaşayayım her zaman denk gelir mi ...

Geldiler çiftimiz benden heyecanlılar ben biliyorum ama bilmiyor rolümün de hakkını vermek durumundayım becerdim ama :)

O günden sonra en sevdiğim gecenin 2 sinde kahveleri termosa koyup arkadaşlarla doluşup Abant'a gidip kahveleri yudumlarken Ay' ın şavkını izlemek ıssız göl kenarında uçsuz huzurun tadına varmak...
Sonrasında demiştim ya bir varmış bir yokmuş diye bu var kısmıydı anlattığımın yok kısmı da mezuniyetime 10 gün kala 1 yıl okuldan uzaklaştırma cezası aldım araba da püfff diye uçtu gitti elimden bu da bir yokmuş kısmı...

14 Kasım 2008 Cuma

Med-Cezir

Bu kelime bana "dımdızlak ortada kalmak" ı hatırlatır hani bir var su bir yok ...
Bir ortada kalmışlık bir yalnızlık ama bunda da mutlu olunacak yan bir daha gelecek su her ne kadar gidiyor olsa da...
kelime oyunlarında haftanın kelimesi)

bak Allah'ın işine

bu parasızlık bende mutat hesap kitap bilmeme unutma üzerinde durmama aramız sadece "veriş" ve "alış" kısımlarında iyi...
İki sene olmuş vakit su gibi tabi akacak yol bulmuş kendine durur mu...
Bankaya bir borç var ama enteresan iki sene uzun zaman banka iki sene değil iki ay durur mu alacağına kartal onlar, aradım ben soğuk terler dökerek fonda, sordum cevap: benim soğuk terimi sen bir daha soğut!
Ne borcu alacağın var hem de 97 lira küsuratı da var o mevzubahis değil :)) Coştum tabi ben ama dur ses etmeyeyim uyuyan yılanı uyandırmayayım...
Bu sabah dedim ne duracak param bankada yeter yattığı verin gayrı...
Aldım gözlerinin yaşına aldırmadan...
Ve de bak sen şu Allahın işine ki o 97 lira neyle neyin toplamı hem de tam tamına : su+elektrik faturasının :)
Buyur yeri hazır bile...

bu kadın...

...bana hep aynı görüntüyü verir "hüzün"
bakışlarında var
"ben mutsuzum aslında fark etmediniz mi" ifadesi...
Hep üzülürüm ona beğeniden öte... Çok beğenirim, isterdim ki o devirde onun arkadaşı olayım ona yol göstereyim fırsatçıları sahtekarları bertaraf edeyim etraftan (hayal dünyası işte) ...
Diyorum ya hep üzülürüm ifadesine kendisine yaşadıklarına...
Hala yıllar önce Tunalı'da bir pasajda siyah beyaz kocaman posterini alıp eve asmak isteğim kaybolmuş değil...

offfffffffffff

Valla bir durum yok ama nerden gördüm neyledim canım istiyor hatta aşeriyorum bahanesiz ay yazarken ağzımın kenarından akan Allahım bu ne ....

13 Kasım 2008 Perşembe

amacim yaptığım yapacağım...

Amacim mıç mıç anneler olur ya canım kızım gülüm kızım süper anne ben peh yalan külliyen bunları yazmaktı yok şu vakit bunu yaptı kaka yaptı çiş yaptı...
yaptığımda baktım biyografimle başladım ne eserseyle devam ettim aman ayol yeter demek ki fazlası çok geliyor eee "tası kadar alır insan" o kadar da verir tasta ne varsa o ...
Ben memnunum gidişattan hem kalsın kızıma bunların tümü hem de ben yazayım çizeyim gitsin böyle memnun kalalım cümle alem...

arana arana bulacağım bir gün de bakalım...


kendimi yırta yırta arana arana sonunda buldum siyah ya rengim işte bana güzel geldi yazılara anlam verdi resimleri daha bir güzel etti ...



5 x 5 foto ne için ola ki ...
Hadi hayırlısı ...

sardunyanın...

...yeni blogunu hayırlar eder cok begendimi belirtmek isterim :)

o kadar geliyorum dedi ama...




Sabah kazamız; hakkaten geliyorum der ya bazen kaza geçirene kolaylık olsun diye belki de bu da bu türden, araba bizim yola dahil olmaya ısrarla çalışıyor biz korna çalıyoruz o hala dinlemiyor bak başına ne geldi işte...
En ilginç taraf ta şoför ehliyetsiz hemen değişti ehliyetli olanla fakat biz bir servis adamız yer miyiz numarayı göz göre göre değişmedik dediler bir de pişkinlikle haydaaaa...
Neyse sonuç anlaşacaklar aralarında bizlerde taksiye bindik doğru işe...


12 Kasım 2008 Çarşamba

deli gönül uslan artık...

Kaçsak gitsek mi terk etsek mi kalsak mı çeksek mi yeniden başlasak mı yaşımız geçti mi geç mi kaldık daha mı iyi olur bilmem hala beni düşündüren ne o zaman peki ya cevaplar .........
(Resim Bolu/Gölcük'ten çeken arkadaşım)

10 Kasım 2008 Pazartesi

ekmeğim...


Bu ilk ekmeğim değil elbette ama fotoğraf çekmek yeni aklıma geldi cumartesi sabah kalvaltısı için yaptığım sıcacık ekmek kokusuna uyanıp ta haydi resimleyelim bu güzelliği dediğim an...


Yaptığım ekmeğin adı bir zamanlar çok severek tediğim francala (sütlü) ekmeğin kendisidir... geldi mi kokusu size de :)

9 Kasım 2008 Pazar

Sevgili Günlük...

Saygılar...
Yine yalandan geçen bir haftasonu akşamından saat olmuş 22:30 yavru uyudu bizim yatakta cazip geliyor demek ki hanımefendiye babası gelince kendi yatağına almamıza razı oldu olsun bu da birşey...
Derya deniz aklı var benim kuzgunumun yavrum bana güzel hakkaten hem güzel hem zeki ama duam şansının güzelliğinden yana hem dememişler mi güzelliğe 40 günde doyulur güzel huya 40 yıl doyulmaz diye... O yüzden mutat temennim duamdır şansı bahtı açık olsun önce kendine sonra herkese hayırlı insan olsun en güzel tahsilleri yapsın karşısına güzel ahlaklı insanlar çıksın bitmez benim listem başladım susmam ve de tüm bunlar artılarla olurken de benim yavrumla birlikte bütün yavrulara olsun inşallah...
Ne diyordum yalandan hafta sonu temizlik, çamaşır yemek üçgeninden ibaret ama evde olunan Rengin'le geçen hafta sonu en güzel rengi de bu işte daha ne olsun RENGİN :)

6 Kasım 2008 Perşembe


















Babaannemin kedisi (ymiş) severmiş bu kediyi...
Biz de Çeşme'ye gittiğimizde halam dedi Rengin' e "bu kediyi gördüğünde gülümse ki Ayten babaannen sevinsin"...
Rengin orada olduğumuz süre içinde bu kediyi her gördüğünde gülümsedi kediyi başka tarafa kıştlamaya çalışana da hep kızdı "o Ayten babaannemin kedisi üzmeyin onu" diye...

4 Kasım 2008 Salı

Çok severdim...

Babaannemin küçükken bana hep sanat müziği şarkıları söylemesini ilk torunuydum çünkü ailenin ilk göz ağrısı çok başkadır babaannem babamın annesi gibi değil bambaşka anne yarısı herkesten fazla üzülür(dü) benim üzüntüme herkesten fazla sevinir(di) sevincime içim rahat ona vefasızlık yapmadım her an yanında oldum olmaya çalıştım en önemlisi çok sevdim çooook...
Ne fena bir daha göremeyecek olmak fena yoksa yılın 8 ayını geçirdiği Çeşme' de gibi benim için sesini duyamıyorum sadece Halam kaldı şimdi hepimize yadigar ...
Kalabalık aile efradını seviyorum ben birbirlerine sıkıca bağlı zorda darda birbirleriyle hep keşkelerden nefret ediyorum ama keşke hep bir arada olunabilse...
Not : Benim de babaannemin bana hep söylediği sanat müziğini çok sevmem babaannemden yadigar...

...................................................

Söylenecek çok söz var ama tıkanıyorum gözyaşımın boğazımda tıkanması gibi...
Dedem (sağdaki) uzundu zaten mezarı da uzun oldu
24 Ekim 2004 te yerleştirdik yerine
4 sene 4 gün sonra da yanına babaannemi...
Koskoca devir kapandı görünürde ama içimde hala açık...
Canım dedem, tatlı tontonum babaannem sizi çok özlüyorum :(
Mekanınız cennet olsun nurlarda yatın...