28 Ocak 2009 Çarşamba

Adaletin Terazisi Hassas mı?

Rengin dört aylık, o dönem lohusalık malum başımda puslu bulutlar, arada şimşekler yıldırımlar tabi zor süreç...

Kasım ın sonu sene 2005 ama o tarihte de Rengin 1 yaş 2 aylık... Sadede gelirsek

Suç tarihi ve saati : 12/11/2005 geçiyor kayıtlarda...

O dönemlerde bir taciz benim cep telefonuma ama yaklaşık bir ay gece, gündüz, sabaha karşı, alakasız saatlerde nasıl rahatsız ediliyorum sessiz telefonlar sonra bir seferinde bir küfür silsilesi ki rap şeklinde, emek verilmiş uğraşılmış...

Allahtan bizim Bey şahsına münhasır gerçekten adam gibi adam çok olgun davrandı hep beni teselli etti...

Fakat bende de bir huy var tövbe bir davranışın, yanlışın altında kalmam susup oturmam...

Üşenmeden adliyeye gittim şikayette bulundum... Turkcell den arayan numaralar ve saatleri belirlendi... Derken ileri zamanlardan birinde mahkemeye çıktım hakime söyledim onda da "bir cep telefonu rahatsızlığından bu kadar tantana yapılır mı " tavrı...

Malesef ki numara ve sahibi tespit edildi, fakat isim var cisim yok... Savcı da diyor ki bana bu işin peşini bırak, bu birşey değil millette ne dertler var onlar çözülemiyor bundan ümitli olma...

Veeeee dün posta kutumda bir kağıt, muhtara bırakmışlar zarfı bu sabah elime aldım beni dehşete düşüren şu satırları okuduk Beyimle dikkatle:

"Sanık Nurten İlknur Civan savunmasında; üzerine atılı suçu kabul etmediğini, iddianamede belirtilen 537 8218231 nolu telefonu olay tarihine yakın dönemde kullandığını, ancak müşteki Funda' yı tanımadığını, küçük oğlu Efe'nin rahatsız olup telefonla oynarken müştekiyi arayabileceğini, olayda bir yanlışlığın söz konusu olduğunu ve müştekiyi araması için bir nedenninin olmasığını, suçsuz olduğunu savunmuştur."

PES!!!!

Sen nasıl bir annesin ki küçük oğlun Efe sabaha karşı elinde telefon benim numaramı tuşlayıp sürekli aradı? Bu nasıl küçük oğlan ki gecenin o vakti ayakta? Peki madem beni tanımıyorsun tüm bu olaylar olurken ki aradan üç koca sene geçmiş madem aç bir telefon bana bir pardon de özrü de geçtim....?

Sonuç:

HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle:

Sanığın üzerine atılı suçı sabit olmadığından CMK' nun 223/2-e maddesi uyarınca BERAATINA.........

O zaman sevgili terazi, zaten senin hassasiyetine hep şüpheyle yaklaştım şimdi hepten beni haklı çıkardın...

***** Tacizde bulunan madem beraat, gıcık olduğunuz herkesi taciz ediniz, suçlu bulunursanız ki tamamen masumane, zira emsal teşkil edecek belge elimde veririm size...

26 Ocak 2009 Pazartesi

Hayat Bu Ara...

... bana kazık atmakla meşgul...
Ev mev yok yattı elli lira da depozitom yandı, nasıl ağır yükü kalbimde...
Sadece elli lirası değil tabi yok ya o da var al ben yiyemedim sen ye :(
Ayrıca da herhangi bir kontrattan dönme durumu yok ki sadece evvelki gün ben bakmışım bugün Bey le ve arkadaşlarla bakmışız o kadar...
Bir de benim bir olay karşısında eğer elim kolum kalkmaz ise böyle bir "kalmışsam" sadece ve sadece bakıyorsam o işten hayır gelmiyor...
Aslında bu evde de öyle oldu baktım sadece...
Denizden korkup yılana sarınmaydı belki bu ev sonra onu da bıraktım...
Olmadı...
Hala bakmaya devam...
Bugün eve girerken ne maymunluklar yaptım ya hırsız evdeyse diye...
Ama düşünsenize bir deprem oluyor herkes dışarı sonra eve geri dön nereye kadar dışarıda beklenecek...
Bu da o hesap, nihayetinde parkta yaşanmayacak ya da anne evinde...
Offf bilmiyorum ki dert bir o mu?
Alma beni kuyu dibine dibine...
Sonra çıkması zor oluyor...
Ne güzel ben
"Allahım her işinde bir hayr var, kızım, beyim, anam, babam, kardeşim, kendim, sevdiklerim sağlıklıyız hayattayız şükürler olsun"
diyorum hep.....................

25 Ocak 2009 Pazar

Bir Ev Buldum Bakalım...



Öncelikle hepinizin desteğine çok teşekkür ederim...
Cuma günü internetten, cumartesi de kuzenim sağolsun "yağmurda ev gezme" diye bana eşlik etti onunla ev aradık....
Sonunda kendi evimin sokağında ama cephesi güney bir ev bulduk... Hiç olmazsa güneşe hasretliğimiz bitecek öbür evde sadece camdan görüyorduk en ufak bir içeri girme durumu yoktu...
Bu ev şu zemin sayılma meselesi vardır ya kimisi zemine birinci kat der ki ben demiyorum zemin zemin işte ama diyenlere de açıklama yapıyorum dünden beri yani şöyle zeminden sonra ikinci kat, en azından hırsız tırmanamaz diye düşünüyorum (umarım)...
Bir arkadaşımın kardeşi bir güvenlik şirketinde çalışıyor o gelecek eve keşif yapıp fiyat çıkaracak ama en önemlisi kiracıyım sonuçta bir daha ki eve taşınma durumunda teçhizatın da taşınabilirliğinin durumu...
Yeni evin içinde şu an kiracı var bir hafta on güne çıkacaklar evi de gezerken onların eşyalarıyla gördüm çok aman aman içime sinmese de bilmiyorum hayırlısı ne ise o olsun diyorum belki benim eşyalar yerleştiğinde havası değişir...
Asıl gözümde büyüyen işler bundan sonra...
Desteğinize tekrar teşekkür ederim :)
Yazıma burada son verirken ben de içinde bütün kira derdiyle uğraşanlara bir an önce ev sahibi olmamızı can-ı gönülden diliyorum...
Amin...

23 Ocak 2009 Cuma

Evimin Hırsızdan Sonraki Hali :(

Dün Beyle beraber girdik eve, daha doğrusu giremedik çünkü anahtarı çevirip kapıyı itince -itmeye çalışınca- baktık ki arkadan zincir -değil de demir- çekili... Allah Allah eve giremiyoruz aradan ufacık aradan baktık ki yerlerde bir dağınıklık içerden cereyan....
Sonra ev bu halde :(








Şimdi harıl harıl ev arıyorum giremem o eve, zaten ısınamıyorduk o bahaneye uygun bir ev bakıyorduk, şimdi çabuklaştırıyoruz ki...

22 Ocak 2009 Perşembe

Öylesine...

Bugün yazma isteğini içimde barındırmıyorum...

Sordum İdare' ye "boşver yazma o zaman konu-komşu oku hatta yeni komşular edin yorum yaz takıl bugün izinlisin" dedi...

Resim mi? Haa hiç birşeyle alakası yok sırf beğendiğimden...

21 Ocak 2009 Çarşamba

"Kuvvetim"

Dün akşam bu iki resim gibiydim ruhum, içim, iç organlarım, bütünüm.. Bir uçurum var kocaman, o kadar dik ki ucuna geldim yine, düşmekten korkuyorum kıyısında olmaktan da... İki sene önceydi o uçurumdan düştüm ben, dört ay sürdü yukarı tırmanmam, şimdi gücüm yok düşmekten düştüğüm yerden ve ötesi tırmanmaktan, çıkamamaktan...

Sonra aşağıdaki resim gibi oldu aydınlandı etraf / bütünüm... Düşmekten alıkoydu "kuvvetim"... Önce o da kıyıya sürdü beni, beraber atlayacaktık neredeyse, sonra tuttu kolumdan, geri çekildik kıyısından...
Bir daha ne orayı görelim ne de kıyısından aşağıya bakalım...
Şimdi iyiyim hatta aşağıdaki resim gibi açık ruhum, tatlı bir esinti var, nasıl da mis gibi deniz kokuyor...
Ben böyleyken sen de aynı mısın?
Mühim Not: Resimler çok sevdiğim bir dostumdan Onur Kıratlı' dan... Kendisinden izinsiz kullandım ama müsade vereceğinden emin...
Teşekkür ederim arkadaşım ellerine sağlık...

20 Ocak 2009 Salı

Çek Beni Gizliden Gizliden...

Mağazalardaki giyinme kabinlerini ya da umuma açık lavaboları kullanırken özellikle en çok korktuğum bir yerlere gizlenmiş kamera var mı ve şu an çekiliyor muyum korkusu ... Olası bir durumu düşünemiyorum da -kabus oluyor sonra- olsa hele Allahım ne menem bir kötülüktür bu insan evladına yapılan... Elde edilen görüntülerden ne anlanılır, nedendir bu bitmez tükenmez sapıklıkta sınır tanımayan bozuk küflenmiş beyin(siz)ler...
Bugün sabah Nihat'la Curcuna programında dinledim de oradan aklıma geldi, Çorum' un bir ilçesinde bir okulun hizmetlisi adam -insan müsfettesi- bayan öğretmenlerinin kullandığı tuvalete kamera yerleştiriyor... Sonra yakalanıyor ne oluyor biliyor musunuz? Başka bir ilçe okuluna sürülüyor...
Ne sürgünü adama ödül bu!
"Al kardeşim şimdi de sıra bu okulda, bak teknolojini yenile, al sana yeni yüzler pardon vücutlar haydi Allah ne verdiyse artık!"
Ah benim güzel Yurdum!
Ah benim güzel Yurdumun pür akıllı güzel insanları...

18 Ocak 2009 Pazar

Gül Gitsin ...






Devrelerin karıştığı anlar oluyor zaman zaman... Kablo uçları birbirine değiyor, ışıklar saçılıyor uçlardan, nefes kesen gösteri, havai fişekler... Alabildiğine rengarenk, alabildiğine karışık, bu ihtişamın altında da sıkıntı var aslında... İyi birşey gibi anlatıldığına bakmamalı... Devrelerin düzelmesi, değen uçların yerlerine yerleşmesi, gösterinin de sonlanması lazım... Çünkü hayat devam ediyor, eski düzeni tutturmak lazım... Arada olan bu gösteri de gerekli "devam" için "devinim" için...


Bu ara "devam-devinim" boşver amaaaaan hayata bakıp gülümsemeli yine de...

Sonuçsuz kalan herşeye, buna başlasaydım ucundan buna tutunsaydım dediğimiz her öyküye, yanlış seçimlerin acısıyla kıvranmanın her "boş" luğuna, gidenlerin hepten gitmesine, muhteviyatı ne olursa olsun kocaman hayata gülümse gitsin...

Gül gitsin, olana - gidene - kalana...

Köfte... Hem de En İçlisinden...


Perşembeden beri Rengin' le annemde konuğuz...
Bey seyahatte, hayatımızdan da memnunuz arada iyi oluyor, Rengin zaten tam bir anneanne delisi ben de sağolsun annemin üzerine deyim yerindeyse yıkılıyorum...
Pazar günü öylesine geçmekteyken aklımıza içli köfte yapsak acep ne olur halimiz şeklinde bir soru geldi annemle...
Yaparım dedim ben atladım can siperane, teyzeme telefon açıldı dışı nasıl oluyor ne konuyor şekline...
Yaptım yapmasına da ekmek gibi oldu :) kabuk kalın tabi, ama bu ilk deneme ikinciye üçüncüye tuttururum diye düşünüyorum...
(süslemede de bu kadar rezil olunur :))

17 Ocak 2009 Cumartesi

Nokta Atışı Dua...

Allah ne diyor "iste kulum iste benden"... Ama hayırlısını, her zaman diyorum hayrın da şerrin de hayırlısı, hepimiz için...
Aslında şunu öğrendim genel itibariyle istiyoruz ama dedim ya nokta atışı yapıp hedefi isteği iyi belirlemek lazım... Diye düşünüyorum naçizane...
Ben bunu keşfettikden sonra olaya özel açıyorum ellerimi Yaradan'a... Ve bilmiyorum tabi takdir O'nun ama gönlüme göre oluyor çoğu da...
Hani kitabı basıldı, filmi çekildi, diyorlar ya evrene atın üzerinde yoğunlaşın, yatın kalkın onu düşünün de düşünün, işte bu da benim dediğimin ecnebicesi...
Hiç unutmuyorum bizim Bey' le nişanlıyız... Bir akşam Gençlerbirliği tesislerinde halı saha maçında oynuyor ben de seyirci dedim ki kendi kendime "Allahım burada ona antrenörlük yapmayı nasip et" ve enteresandır nasip oldu ve 2-3 sene -yanlış yazmayayım- çalıştı...
Sonra buna benzer birçok olay ne şasnlıyım dedim hala da derim...
Şimdi de aynen öyle yapıyorum her daim...
O yüzden sırrımı sizinle paylaşmak istedim...
Hepimizin de gönlüne göre olsun herşeyler hayırlısıyla...

16 Ocak 2009 Cuma

Sevgili Günlük...





Dün Dobi den ayrıldık özlemle anıyorum kendisini çok severdim çok da işimize yaradı... yeni sahibini de kazasız taşı olur mu Dobi:)




Dün olumsuzluklar üzerine kurulu bir gündü zahir... Kreş öğretmenimizin özel hayatıyla alakadar bizleri hiç ilgilendirmeyen, çocuklarımıza hiç bir yansıması olmayan bir sebepten dolayı kızımızı ayırdılar başka bir yere sürdüler resmen :(
O kadar uğraştık ki müdürlere çıktık ama peşini bırakmayacağız daha olmadı basına vereceğiz...
Öğretmenimizi geri isteriz :(

Bugün güzel geçsin umuyorum hepimiz için...

14 Ocak 2009 Çarşamba

Çok Fenayım Biliyorum...

Akşam üzeri tatlısı, müdiremin ikramı... Gerçi ben sütlü tatlı severim ama bundan da bir tane yedim güzel değildi kalmasın gözünüz :P

Bak bu kardeş gibi yaprakların yemyeşil olsun kendine gel emi :)

Tevkif Edecekler Beni O Değil De...

Bunu da buradan buyrun :)
Haydi hep beraber "arı vız vız vız..."

Aman da Aşuremiz Olmuş mu :)

Ben ne zaman akıllanacağım bilemedim bu gidişle de zor görünüyor...
Geçen sene ilk aşure denememde içine incir atıp kaynatmak suretiyle rengini kararttım koydum...
Bu sene de tövbeliydim içine karartıcı madde koymayacağım...
Ama geçen gün yemekteyiz programında adanalı bir adam aşure yaptı içine pekmez koydu rengi altın sarısı rengi oldu safran koymuşsun gibi çok nefis görünüyordu...
Dün geceki kaynatmam sırasında dürt beni şeytan içine pekmez koydum benim kaderim ya karardı :(
Tadı güzel oldu Allahtan...
Ama kendi bildiğimce gidemeyeceğim ben herhalde nerden ne görürsem deneyeceğim illa...
***İş yerine getirdiğim aşureyi kareledim o yüzden plastik kaptır kusura bakılmaya...

13 Ocak 2009 Salı

Çocuk Şarkıları...

Buradan buyrun dokuz tane şarkı var ...

Rar şifresi : axiteam

Cak Cak Cak.... Paaaat!

İş yeri servisi ihale yenileme bahanesine şu ara yok, otobüse talimiz... Halkın arasına karışmış vaziyette, sabah o hengameyi çekme sıkıntısına katlanırken, tam arkamda bizim Bey oturuyor, yanında da bir hatun kişi, nasıl bir sakız çiğneme ama döğüşüyor sanki sakızla... Bir de otomatiğe bağlamış gibi cak cak cak, ne varyasyonlar o ağzındakiyle aman Allahım tam kabus! Kafamda kuruyorum şimdi, döneyim şuna söyleneyim diye ama kelimeleri de net seçmek lazım, sakız seviyesine inmeden cıvımadan, en önemlisi ben de kendime güvenemedim şimdi terslenirim hararetlenir ortam, derken bakıyorum anlamıyor neyse indi sonrasında ama hala kulaklarımda cak cak cak paaat sesi :((
Ne süper güne başlama ama ....

Siz Hiç...?

... iki arada kaldınız mı? Hem de arada "dere" si de var bunun... Ben çok fena kaldım, bunun üzerine bir sürü de sözü var belki ilk aklıma gelen yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal, ee yandan gidecek hali yok ya... Kaldım, ciddiyim yapacak birşey yok, ölmüşle olmuşa çare olmadığı gibi... Ama oldu, yaptım, özür dilesem, başta söyleseydim desem, kendimce mantıklı açıklamaları saysam sana desem..
Affeder misin?

12 Ocak 2009 Pazartesi

Sarraf...? Hem de İnsan...? Yok Canım Nerdeee?

Enteresanım ben karar verdim, sizde de böyle midir bilmiyorum ama varsa saklamayın yalnız hissetmeyeyim kendimi...
Şimdi efenim şöyle başlayayım, bir insan evladıyla tanışıyorum aaa diyorum ne kadar şekerdi aman şöyleydi çok sevdim, sonra bir olumsuzluk Allah o muydu şeker de hemen de karar verirsen böyle olur diyerek söv dur kendine... Eğer ki o insan evladıyla diyalog olumsuzsa ve ben hiç önemsemediysem ki suratım da düştü mü amanın... Ama sonrasında o olumsuzluk bozulur, süt liman olur herşey... Velhasıl durum şudur ki tersim ben demek ki iyi başlayan muhabbet sonlanıyor, kötü başlayansa yani bakıp ta haz etmediğimse sonrasında yağlı ballı oluyorum... Hatta geçen gün bir arkadaşla tanıştım nasıl tersim, elektrik alamadım sürekli bir kısa devre hali hasıl bende, ama içimden de diyorum ki "ters olacak nasılsa fazla da soğutmayayım içimi" :)
Hani ne derlerdi ya büyük aşklar kavgayla başlar bu da böyle birşey ama kasdettiğim aşk anlamında değil pek tabi...
Bir de ben hemen içini ortaya dökenlerdenim :( bazen isterdim ketum olayım herşeyimi sermeyeyim olmuyor huy demek ki... Rahmetli Hüseyin abi "delisi dışarda" derdi benim için...
Artık delim mi dışarda aklım mı bilemedim çok çektim bu huyumdan çünkü:)))

10 Ocak 2009 Cumartesi

Amerika' dan...

...halam geldi...

Geldi kızımın küçük halası Amerikalardan, ani bir geliş oldu, iyi ki de geldi, eve misafir geldi mi seviyorum ben gelinsin gidilsin kalınsın büyük olalım, kalabalık olalım...

Kızıma da bir sürü şey getirmiş yakalayabildiklerimi kareledim...

Bugün de giremedim meydana devamsızlık yapmışım gibi geliyor konu komşu da okuyamadım okurum şimdi bir çırpıda...

9 Ocak 2009 Cuma

Çok Güldüm :) Güzel Yurdumun Güzel İnsanları...

Bir sürü böyle maille karşılaşıyorsunuzdur eminim... Gecenin 21:34 ünde ancak böyle birşey beni bu kadar güldürürdü herhalde :)
"Garanti leasing'te çalışanlar,bir pastaneye, telefonla pasta siparişi vermiş. Pastanın üstüne "garantileasing' den sevgilerle " yazılması istenmiş. Telefondaki adam " leasing" kelimesini anlamamış. Onlar da harf harf kodlamışlar."

Evladın Hayırlısı...

Rengin' le ilgili milyonlarca duamın ilk sıralarında "hayırlı" bir evlat olması var...
Dün gece babasıyla hayırlı evlat konulu -yakın akraba, ordan burdan- konuşmasını yaparken babası sordu Rengin' e "kızım sen biz yaşlanınca bakacak mısın?"
Rengin ne dedi peki "duruma göre..."
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yer sonrası :)


Sardunya'nın verdiği iki sardunyadan birini bu hale getirdim

:( Üstelik henüz ne renk açtığını bile göremeden, hoş öbürü de hala boya veriyor ya onu da açtıramadık... Allahtan ki iş yerindekinin durumu iyi beyaz açacak henüz 4 yaprağı var...

Bugün evdeyim yine bol çamaşırlı bol temizlikli ve bol yorgunluk dolu geçti günün yarısı ve neyi unuttum neyi unuttum diye düşünürken yemek unuttum tabi şimdi yazarken diğer yandan da kırk tilkinin kuyruklarıyla uğraşırken aklıma geldi :(

Rengin hanım kanepede uyudular hem de uykusu olmadığı halde hayret!
Ben mi ben de kuruyan sardunya misaliyim bugünlerde hayr olsun...

8 Ocak 2009 Perşembe

2006 Temmuz' un Sonu...


Bu tarihi hatırlamaktan hem imtina etmişimdir... Zatürreden yattık 4 gece hastanede... Şükürler olsun ki daha beteri olmadı yattık çıktı geçti... Ama her öksürüğün yine o illete dönüşeceği kabusu yer etti bende... Günlerdir süren öksürükle zencefil-zerdeçal-bal ile savaşmaya çalıştımsa da buraya kadarmış demek ki... Bu sabah öyle derinden öksürdü ve göğsünden öyle bir hışırtı geldi ki yavrumun kaptım götürdüm hemen doktora... Doktorun ciğer filminden, bronşlara indiğini ama zatürre olmadığını söylediğinde çektiğim "oh" sesi Ankara' yı inletmiştir herhalde ...
Olsun buna da şükür hoşgeldi sefa geldi ateşi yok, en azından keyfi yerinde ve on günlük kürden sonra geçecek sağlığına kavuşacak...
Asıl hastanelerde yatan dermansız hastalıklarla boğuşan bütün çocuklara bütün hastalara olsun şifa duam...
* resimdekiler; ben, Rengin, Annem... Pastalı resim de taburcu olduğumuz gün evde kestiğimiz pastamız*

7 Ocak 2009 Çarşamba

Ah Be Hayat...

Ne vardı herşeye rağmen mutlu olsak?

Ne vardı belki dakikalar sonra göçüp gideceğimizi hiç aklımızdan çıkarmadan yaşasak!

Ne vardı sevdiklerimizin kıymetini bilsek!

Ne vardı kalp kırmanın kolay onu düzeltmeninse çoook zor olduğunu idrak edebilsek...

Ne vardı yitenlerin geri gelmediğini anlasak...

Ne vardı hayatta maddi değerlerin manevi değerlerin yanında beş para etmez olduğunu özümseyebilsek...

Ne vardı sanki sadece sağlığımızın birlikteliğimizin bir bütün olduğunu görüp sadece ve sadece bunlar için bile "dünyanın en zenginiyiz biz" diyebilsek...

Ne vardı tutkularımızın esiri olmasak...

Ne vardı değer versek, değer görsek...

Ne vardı tahammül sınırlarımız dipsiz kuyunun dipsizliğinden daha dipsiz olsa...

Ne vardı içimizdeki sevgi, anlayış, hoşgörü ve diğer bütün insani duyguların filizlerinin boyu arş-ı geçse...

Ah be hayat "aşkolsun" sana ...

Tatsızdım / Tatlandım

Bugün hatta dün geceden pek keyifsizdim, tatsızdım... Arada geliyorlar bana öyle kadrimi kıymetim bilen yok, saçımı süpürge ediyorum bir teşekkür yok, Yarebbim ne bahtsızım talihim yok, bahtım kara diye geliyorlar, ben onu kafamda daha da senaryolaştırıp dünyayı kendime kendi çapımda zindan ediyorum... Herkeslere küs oturuyorum gömülüyorum bilgisayarıma işlerime...
Benim ANKAN ım vardı ya hatırlasınız Ankaralı Anneler grubum... O gruptan Arzu diye bir arkadaş var, kocası doktor tayini Şırnak' a çıktı, o Ankara' ya gelmiş toplanalım demiştik dünden, öğlen bir yemek yiyelim gelebilenlerle... Şırnak' a da evlerimizde kullanmadığımız çocukların eskileri, bizim keza öyle, oraya koli koli göndermiştik... Hatta resimde gördüğünüz beyaz örgü nesne de Şırnaklı ablaların teyzelerin Arzu' nun eşine verdikleri Şırnak lifi hediyemiz :) Arzu' nun (resimde kucağında tatlı yavru olan) Şırnak anıları, araya serpiştirdiğimiz sohbetlerle bol gülmeli bol kahkahalı bir öğlen arası geçirdik... Çok keyifliydi :)
Tatlandım şimdi küs değilim dünyaya hadi barıştım :)

6 Ocak 2009 Salı

Üçümüz Bir Fidanız...

Yeni alışkanlığımız sonucu bir yatağın iki gelişmiş bir körpe fidanı şeklinde uykularımız artık...
Ben durumdan mesut diğer gelişmiş fidanı uykusuz geçen geceyle güne başlarken kuzuya sarılıp uyumanın keyfi başkadır diyerek dün gece Hansel' le Gratel masalımızı okuyup mayıştıktan sonra 21:00 de koyduk kafaları yastığa kızı uyutacağız maksatlı yanındayız...
Gözümü bir açtım 23:00 :)
Bugünün yemeği yapılacak gece bitti derken yemek bitti gelişmiş diğer fidan uyumakta olduğu kanepeden yaka paça kaldırıldı yekpare aşk gemisine... Dalındı misss uykuya kalındığı yerden çarçabuk...

4 Ocak 2009 Pazar

Hazreti "Beklenti"... (Öykü Atölyesi)

Onsuz yaşamayı çok önce öğrendim ben... Yoo sesimde serzeniş yok bilakis "aşmışım ben bunu onun haklı gururunu yaşıyorum"un vakur duruşu üzerinde sesime yansıyan işareti var... Neden onsuzluğa sevindiğimse tahmin edeceğiniz üzere tabi ki sürekli beklentili halin sisteme verdiği zarardan olsa gerek... Ama ya şimdi? Başka kulvardayım kalbimi bağladım ben Yaradana, rahat ettim en sonunda... İnandım ki her olayın bir vakti zamanı var ve O en hayırlı zamanda vuku bulduruyor ona... Bana da, rahmetli dedemin dediği gibi "tedbir senden takdir Allah'tan" deyip, yapılabilir, uğraşılabilir her etkeni yerine getirdikten sonra hayırlısıyla olsun' la arkama yaslanıp başka bir olaya yönelmek...

İşleri oluruna bırakmak durumunu özümsedim ben kimseden sevdiklerimden, çevremden, amirimden kimseden beklentim yok o halde herhangi bir olumsuz durumda da hayal kırıklığı yok...

"Beklenti" yle "hayal kırıklığı" bundan ilişkideler işte... Kraliçe "beklenti" hazretleri sopasını vurduğu zaman yere, "hayal kırıklığı" kulu yol alıyor boynunu eğip kaderinin götürdüğü yere doğru...

3 Ocak 2009 Cumartesi

Kravatsız Adam...

Olan gidene oldu ardından ihmal sonrası bir sürü kıt' ın açıklamaları baki kaldı cahillikler yobazlıklar sonucu...

En nihayetinde gitti şükür gitmesi çoktan gereken, gelen gideni aratmasın diyorum en içten samimi duygularımla sonrasında...

Şeref sahibi, dürüstlük timsali yöneticilere hasret yurdum artık kavuşsun insan gibi insanlara...

Japonya gibi olsa bizde de yöneticiler ar namus sahibi, en ufak bir aksaklık sonucu sorumluluğunu üzerlerine alan haysiyetli adamlar gibi olsa bizimkiler de...

Yurdumun yöneticilerinin harakiri ritüellerini zevkle izlerim ben gözümü kırpmadan...

İlham Şekerim Geldiysen Üç Kere Kapıya Vur...

En sevdiğim, listemdeki komşularımın listelerindeki komşularını gezinmek, yeni yazarlar, yeni yazılar keşfetmek...
Ne cevherler var siz de bilirsiniz gıpta ettim cidden, nasıl döktürmüşler, nefes almadan okuduğum, sonunda hislendiğim, hem fikir olduğum bir sürü yazı okudum...
Sonra dedim ki kendi kendime, ilham hiç ayrılmıyor kendilerinden... Bu iş zorlamayla da olmuyor yazayım bloğuma iki satır diye... İlham işi evet ilham, bazen oluyor bende de nadiren ara sıra seyrek olanından... Ama diyorum bazen yazayım kafamdaki örgüyü dağılmadan, aklımdan uçmadan...
O halde kalemi güçlü, duygusu hassas bütün blog yazarlarını tebrik eder, önlerinde şapka çıkarır ve de okumaya devam ederim :)


2 Ocak 2009 Cuma

On Yılı Aşkın Süredir Sabahları...

Nihat' ı dinliyorum...

Ta Best Fm' den itiraben şimdi Alem Fm' de...

Her sabah 07:00 de başlıyor 09:00 ' a kadar o kadar keyifli ki yurtta ne oluyor ne bitiyor böyle takip ediyorum...

Siz de edin...

Ha bir de akşam da 18:00 / 20:00 arası Nihatla sivrisinek programı var o ayrıca güzel...

1 Ocak 2009 Perşembe

Cani Doğalgaz...

Genelde haber seyretmiyorum seyredemiyorum mutfakta oluyorum ya da herhangi bir çocuk kanalını izliyorum bugün izledim dondum kaldım bizim yakınlarda olmuş hem de olay :(

Çok feci çook ailelerine sabırlar, çocuklar sizlerin de mekanı cennet olsun :(

Mim Ödevim Sorularım...

İçimden Geldiği Gibi den geldi ödevim Mim' im...

Buyrun sorularım ve yanıtlarım:

1- En sevdiğiniz kelime nedir? --- Anne...

2- En nefret ettiğiniz kelime nedir? --- Uyuşukluk...

3- Sizi ne heyecanlandırır? --- Büyük ikramiye çıksa lotodan filan çok heyecanlanırdım herhalde...

4- Heyecanınızı ne öldürür? --- O öldüren biliyor...

5- En sevdiğiniz ses nedir? --- Kızımın kahkahaları...

6- En nefret ettiğiniz ses nedir? --- Şu asfaltı deldikleri şeyin adı neydi unuttum şimdi onun sesi...

7- Hangi mesleği yapmak istemezsiniz? --- Çok yerin dibinde olan ve de çok yükseklerde çalışılan her işte olmak istemezdim...

8- Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz? --- Bir enstürmanı layıkiyle çalmak isterdim var kulak ama kısmet olmadı bateri olabilir mesela...

9- Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz? --- Çocuk olayım çocuk kalayım hep...

10- Nerede yaşamak isterdiniz? --- Önünde deniz arkasında köy olsun sağlık ekonomi modern olsun ortada kalmayalım ama huzurlu sessiz tenha olsun bahçesi olsun üzerine pembe de panjuru olsun tam olsun :)

11- En önemli kusurunuz nedir? --- Çok çabuk parlarım dağıtırım hemen ortalığı...

12- Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi? --- Çok fazla içmesem de sigara...

13- Kahramanınız kim? --- Hiç kahramanım olmadı kendimim kahramanım kızıma örnek sunduğum...

14- En çok kullandığınız küfür nedir? --- Kötü huy evet ama küfürlü konuşuyorum ama iyi küfür iyisi kötüsü olmaz tabi de stadyum küfürü değil elbet :) en çok anasını satayım diyorum...

15- Şu anki ruh haliniz nasıl? --- O kadar değişken ki iyiydi az önce kudurdu yine ruh halim...

16- Hayat felsefenizi hangi slogan özetler? --- "Baktığın yüze tükürme, tükürdüğün yüze bakma"

17- Mutluluk rüyanız nedir? --- Sevdiklerimin kendimin hayallerimizin gerçekleşmesi (akıllcı hayaller bunlar)

18- Sizce mutsuzluğun tanımı nedir? --- Bey' le kapıştığımız anlarda , bir de tabi aile içinde sevdiklerimin hastalıklarında zor zamanlar geçiriyor olduklarında...

19- Nasıl ölmek isterdiniz? --- Sevdiklerimden önce uykuda...

20- Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı' nın size kapıda ne söylemesini isterdiniz? --- "Gel kulum, söyle bakalım yanına kimleri isterdin?"...

Kabul buyururlarsa dreamland ce Camilla'nın Günlüğü' ne gönderdim en acilinden buyursunlar efendim...