27 Şubat 2013 Çarşamba

Çok karanlık...
Işık da yok yol da...
Yolumu seçebileceğim hiç birşey...
Ay da ya bir bulut arasında ya da arada bir o güzel yüzünü göstermekte...
İlerliyorum ama neyin üzerindeyim bilmiyorum...
Deve, at, eşek...
Çöldeyim belki haliyle de devenin üzerinde...
Gecenin simsiyahında ilerlemekteyim...
O arada yüzünü gösteren ay, yine göründü...
İlerledikten nice sonra karşımda bir karaltı, seçemiyorum...
İlerliyorum...
Korkmuyorum da...
Demek ki zararsız o karşımdaki, içim ürpermediğine aksine tuhaf bir huzur duyduğuma göre...
Yaklaşıyorum...
İniyorum deveden...
Karaltı kıpırdamıyor...
Bana mı bakıyor acaba..?
Kesin...
Yaklaşıyorum daha da...
Kokusu geliyor burnuma...
Tanıdık bir koku, geçmişten sanki...
Şimdi yanındayım...
Hava hafif esiyor mu ne...
Kumların hışırtısı kulağımda...
Burnumda o tanıdık koku...
İçimde tuhaf huzur...
Hareketsiz duruyor öylece...
Yürürken küçüldüğümü hissediyorum...
Çocuk oluyorum...
Şimdi yanındayım...
Dizlerine başımı koydum...
Elleri saçımda geziyor, yüzümü okşuyor...
Dünya dursa şimdi fırtınalar kopsa etkilemeyecek bizi...
Çocuğum...
Kafamı kaldırmaya cesaretim yok...
Kokusunu çekiyorum içime, huzur dalgası yine...
Kafamı kaldırıyorum neden sonra, yüzünü de göreyim istiyorum...
Gülümsüyorum...
Biliyordum diyorum...
Babam...??
Dönüyorum ...
Elleri saçlarımda, kokusu burnumda...

22 Şubat 2013 Cuma



Çizdiğimiz gibi değil mi zaten yaşadığımız..?
Bir tarafı beyaz bir tarafı siyah...
Ara renkleri barındırmadan...
Ya şahane her şey bardağın dolusu  gibi...
Ya melankoli batağında debelenme çaresizce...
Her ne olursa olsun var olmanın en dayanılmaz meziyeti durum...
Safça, oyun oynamadan, açıkça...


16 Şubat 2013 Cumartesi

İyidir Cuma...

Bir başka durum yoksa cumaları işe arabayla giderim...
O sabah Rengin' i okula ben bırakır, oradan işe geçerim...
Yüksek sesle müzük dinleyerek sürüş vaktidir benim için 15 dakika...
Daire, cuma günü mayışıktır, rehavettir...
Nasılsa yarın hafta sonudur gazıyla geçer...
Öğlen tatili  arkadaşımı da alır, onun anne-babasına, benim de rahmetli babama, Karşıyaka'ya gideriz...
Sıralıdır, önce onun annesi, sonra benim babam, sonra onun babası...
Gider gelirken de daireyi, işi, evi, havayı, suyu konuşuruz...
Yemek vaktine yetişmişsek yemekhanede de karnımızı doyurur, yerimize gelince çayları da söyledik mi...
Dönüş için servis beklemeye gerek olmadığı gibi, eve en az kırk beş dakika erken gitmek demektir Cuma...
Çıkışta içinden geçtiğim mahallenin, meyve sebze çeşitliliğine/tazeliğine hayran, marketine uğramazsam döverler beni diyerek pazar alış verişini tamamlar eve kaçarım hemen...
İyidir Cuma...
Uyku baskın gelmezse istediğin kadar oturduğun Behzat Ç. yi tamamlayıp, hep birlikte televizyon karşısında mayıştığın, rehavetli, huzurludur...
İyidir Cuma...