Bina yıkılmış altında kalmışım haberim yok, bir ağırlık, boğazlarda yanma, hatta bademciklerim, iki iri kıyımın kapıdan beraber geçme çabalarının durumu gibiler boğazımda... Biri diyor ben çıkacağım ağzından öbürü diyor hayır ben...
Ben seviyordum onları minik minik...
Bu durumlar için bir hayat kurtarıcım var, Kongest Fort...
Geçen kış telef olmuştum, gözlerimi açamadan geçti, bu kış onun sayesinde hiç hasta olmadım...
Şimdi de attım bir tane(minicik bir ilaç bile içemem de, bunu da 15 dakikada anca yutabildim), yalnız gözlerim de bir korelininkinden farksız, ya da ne bileyim bir çinliyle aynı kıvamdayım...
Anneannem olsaydı şimdi, Kayserice "zat gözel oldun" derdi halimi görüp :)))
Bugünün cuma olmasının da hiç bir faydası yok benim için, ben de her çalışan gibi iş yerinde dinlenenim...
Hafta sonları hele tam kabus...
Rengin' in gönlünü yapmak için, bir öküz ağırlığındaki bisikleti indir kaldır, parka bahçeye çık, onu eyle...
Ev de iş ister, onu da benden ister, onlarla ilgilen, bademciklerimin aralarındaki sürtüşmeden bahsetsem ya da gözlerime baksa da nafile, ruhsuz bizim ev anlayışsız anacım...
Bey desen, o da Rengin den beter, herşeyin önüne gelmesini bekler...
Nerdeeee....
Ben de deseydim olmaz mıydı :)
"Sevgilim/balım /böreğim/nartanem /nurtanem, yemekle-içmekle/temizlikle/çamaşırla/ütüyle sen uğraşma, aman da haniş benim karım sen yaşa ben ölem" diyecek ....
Durum ultra vahim, anlayacağınız...
Allahtan bura olmuş da, derdimi döktüm gidiyorum...
Size sağlıklı güzel hafta sonları olsun o zaman, bana olmasın size olsun...