24 Eylül 2008 Çarşamba

Oldum ben Spor Uzmanı...

...oldum hem de 2002 Aralık sonu girdim başladım daha sigortam da o gün başladı sonraları çok kızdım babama sitemlendim neden 18'imi bitirdiğimde yaptırmadın be babam bak 58 yaşımda emekli olacağım :(
Neyse ne diyeyim var bunda da bir hayr diyerek hikayeme geçeyim... Çalışmaya başladık heyecanla içler pır pır 500 kişiyiz ingilizce sınavdan geçmişiz devlet dairesi para az ama olsun titri sağlam...
Yerim de öyle güzel ki Genel Müdür Yardımcısının yanında asistanım böyle de kısmetliyimdir valla her işim kolay yürür (maşallah :)) ...
Aradan günler aylar geçiyor arkadaşlıklar dostluklar derken derken ileride kocam olacakmış haberim yok bir spor uzmanı "bey" geliyor bizim odaya (Genel Müdür Yardımcısının yanındayım ya imzaya bütün Genel Müdürlük geliyor) bey de bey nasıl tatlı namızsız o gülüş o dişler o güldüğünde yüzünde açan çiçekler ben herkese öyle geliyor sanıyorum yok bana öyleymiş sadece o çiçeği bir ben görüyormuşum...
Kapıdan girdiğinde değişen kalp çarpıntısı Allah Allah doktora mı görünsem var birşey var sanıları ama yok tabi anladınız siz...
Sonra sonra buluşmalar karşılıklı göz süzmeler fakat önceleri çok keyifli bir arkadaşlık o zaman benim hayatımda biri var ben kendisini oda arkadaşıma düşünür şekilde kızın da "bey" in de aklına girmek suretiyle hayata geçirmeye çalışır durumdayken "bey" in sürekli ret edişleri benim ısrarım ....
Gel zaman git zaman benim hayatımdaki gitti sayfası kapandı bu şeker "bey" le bir iddiaya girip bir yemek yedik (iddia da kendi planladığı bir şeymiş sonradan öğrendim hınzır) Tunalı Tadı Pizza da...
Nasıl keyifli geçiyor zaman nasıl sohbet muhabbet üzerinize afiyet çok sohbetliyimdir hele havamdaysam filan keyifli olduğumu söylerler hatta ufacık bir anektot geldi hemen aklıma aktarayım vakit kaybetmeden :
"Sene 94 başları ya da 93 sonu kış zamanı Türk Amerikan Derneği'ne gidiyorum ingilizce kursuna sınıf süper hoca süper kulakları çınlasın Filiz Özdemir (hala ararım kendisini) çok gülüyoruz zaten beni tanıyanlar bilir ay zil gibiyim bir başladım mı oooo...
Dersler şahane geçiyor öğrenmek anlamında değil yanlış anlaşılmasın şamata eğlence...
Filiz hocam derdi "sen ne kadar eğlenceli birisin seninle evlenecek olan yaşadı ne kadar şanslı olacak haberi yok"...
Yaaaa öyle de tescillenmiş bir eğlenceliğim var o kadar :)"
Nerde kalmıştık yemeği yedik sonrasında kendisinin Ankara'ya yeni gelmiş olmasından kaynaklanan yer bilmeme durumunu göz önüne alıp ev sahibesi kimliğimi taktım sırtıma Arjantin caddesinde cafe kahve vardı bir zamanlar oranın da sıcak şarabını pek severdim oraya yemek sonrası şeklinde götürdüm ama bulutların üzeriymiş orası o an anlamamışım sonradan fark etmişim...
Hala o günleri düşündükçe de şu an gibi,
tebessüm ederim şimdiki gibi...
Derken biz ...
6 Mart 2003 Perşembe akşamı nişanlandık
7 Haziran 2003 cumartesi 11:15 te evlendik...

inadım inat...

Hayır kendi kendime şu verdiğim mücadeleye bakar mısınız? Kronolojik olacak diye tuttur sen içinden hayat ak geç sürüklen sel ol, ben halaaaa keyfim yerine gelecek iş güç ev işi gönül işi keyif işi derken sanal yavruyu ihmal et...
Kızıyorum kendime evet yapmamalıyım al geçti pazartesi günü kızının 4. doğum günü hani yazsana şöyle hissediyorum aman da aman nasıl da şeker şerbet kızım varmış süpermiş diye...
Az önce Sardunya yazmış ellerine sağlık demiş ki (benim anladığım özet) analı çocuklu yazıyorlar süper çocuklar çok seviyorum evladımı falan filan ama bu psikopat yetişkinler nereden çıkıyor herkes mi melek?
Nasıl haklı dibine kadar yok ben demeyeceğim yavruya benim yavruya öyle şeyler tamam sevgisinin tasviri yok ama babayla beni taktı parmağına oynatıyor valla...
Elinde oyuncak olduk kafa kafaya verip ağlamadığımız kaldı kocamla o dereceyiz...
Bunu ziyadesiyle girmiş olduğu yaşına bağlamakla birlikte böyle giderse de şimdiden dizimizi döveceğimizin kanıtıdır şeklinde bakıp bakıp duruyoruz birbirimize....
Sonuç itibariyle nasıl gelişir olaylar kız yeni yaş gelişiminden çıkar mı bilinmez ki çıksa hayırlısı olur iyi ki doğmuş ta iyi ki doğurmuşum koca kız oldu da çıktı meydana :)
İyi ki varsın benim ceylan kızım :)

17 Eylül 2008 Çarşamba

havalar...

Her sabah uyandığımızda Nickelodeon kanalını açmadan önceki ilk iş hava durumuna bakmak ki Rengin i ona göre giydireyim beyzadeye ona göre giyin diyeyim tabi kendim de...
Yine bu sabahki mutat bakmam sonrası yüzümdeki gülümsemeye elim gitmiş aa dudağım kaymış her iki yana istemsiz :)
Neden? Çünkü yağmur geliyor hoşgeliyor her zaman dursa her zaman kalsa susuz kalmasak ...
Herkes benim kadar duyarlı olsa ileride susuz kalacağız korkusunu hep yaşasa daaa bizim komşu apartmanlarınki gibi her gün çayır çimen boşa sulanmasa...
Büyükler hep "eskiden" ile başlayan cümle çok kurarlardı ya şimdi o büyükler silsilerine ben de dahilim ki bakıyorum "eskiden" lafı benim de silime pelesenk...
İşte tüm zorum şudur ki "SU" ile ilgili konularda da "eskiden" dememek...
(Şimdi şu an yazıyı tam kaydedip yayınlayacağım sırada aklıma Emel Sayın ın yanağından bir damla yaş süzülerek söylediği "Yağdır Mevlam Su" şarkısı geldi o halde haydi hep beraber bütün elleri havada istiyorum...)

16 Eylül 2008 Salı

Nerede kalmıştım...

Baktım gerilere yazayım hemen hemen de kızı doğurayım bir de resimlerle şenlensin alem...
Bakıyorum komşu hatunlara ohooo doğurmuşlar kızları oğlanları büyütmüş onları anlatıyorlar...
Nizami ben de evveliyattan gidiyorum sıralı ola herşeyler hayatım da öyle mi ki bilmem bana göre öyle çıkmasın tiz sesler aradan :))
Bolu hadisesini ayrı bir başlıkta ya da ayrı bir blogda desem de yeri olan bir durumda halledeceğim dedikten sonra okul bittiiiii...
Eeeee ne çıktım beden eğitimi öğretmeni diplomada öyle yazıyor çünkü...
Fakat felek sille tokat girişecek ya bu mazluma ki o ben oluyorum bitirdiğim sene ki uzattım oldu sana hazırlıkta dahil 6 yıl...
Neyse devlet baba dedi ki bir zamanlar öğretmen yeterlilik sınavı vardı kaldırmıştık çıkaralım koyduğumuz tozlu raftan da tekrar piyasaya sürelim mazlumların ahını teker teker alalım...
Yeterlilik te ne yeterlilik sorsana bana sporu okuduklarımı bana neden sordun coğrafyayı matematiği fiziği kimyayı unuttum ben onları çok oldu göreli...
Derkeeen o sınav taş oldu engel oldu ayağıma dolandı sıkmadım kendimi hoş ta zora gelmez narin bünyem :)
Ankaralılar bilir Sıhhıye köprü altında (hala var yani o dükkan şimdi bizim değil) bir Metro Kuruyemiş vardı yarısı da bizimdi ben ne yaptım leblebi çekirdek çikolata bisküvi derken derken 2 sene çalışmışım kuruyemişçi oldu bayan örtmen...
Gerçi hakkını da verdim ha çekirdeği tarz yaptım tartarken filan böyle ben patronun kızıyım bakmayın böyle olduğuna okudum da geldim bugüne bugün öğretmen çıktım ama ne çare yapamıyorum kısmet leblebicilikteymiş edalarında görseniz ...
Tüh be tezgah arkasında elimde kesekağıdı bir fotoğrafım olaydı da konu pekişseydi...
Neyse derken derken kulakların çınlıyor mu komşumuz İsa Abi...
Şimdiki çalıştığım kurumda şube müdürü kendisi aynı zamanda apartman komşumuz...
Geldi bir gün kapıya gel dedi Spor Uzmanı alacaklar kuruma gir sınavına ohoooo tamam dedim sağolasın İsa ağabey...
Girdim sınava pazar günü sabahtan sonra geldim dükkanıma tarttım yine kuruyemişlerimi daldırdım avucuma aldım bademleri götürdüm çeşit çeşit çerezlerle unuttum sınavı...
Derken sınavı haber vermeye gelen İsa ağabey bu sefer kazandığımı haber vermek için geldi ...
Aaaaa şimdi bitti mi kuruyemişçilik maceram ne güzel de ailenin de leblebicisi titrini kazanmıştık...
Var bunda da bir hayr diyerekten o gün bugündür halen bir fiil yapıyorum ben bu spor uzmanlığını...
Haaa bakmayın isminin böyle (dilime başka bir şey geliyor tasvir için ama anladınız is onu :) ağız dolusu olduğuna memuriyetin modernize olmuş hali kasa farklı muhteviyat aynı yoksa...
Durumun başka bir hayr kısmı da orada koca bulacakmışım da haberim yokmuş yaaaa :)
Şimdi satırlarıma son verirken okuyan herkesi teker teker kucaklar şöyle sırtlarını sıvazlar en güzel günler en güzel geceler sizlerin olsun der bir başka yazıda görüşmek ümidiyle geri geri çekilmek suretiyle huzurlarınızdan ayrılırım...

bu sabah...

Yağmur var Ankaramda deseydim de keşke sizlere de
"Yağ yağ yağmur teknede hamur ver Allahım ver sel gibi yağmur"
deseydim de bir de türkü tuttursaydım :) Yok ama değil öyle...
SSK kuyruğundaydım halka karıştım uzun süredir yapmadığım onlarca ya da yüzlerce olabilecek sayıda kalabalıkta her çeşit insanın barındığı yılan misali kıvrılan o renkli kuyruktaydım...
Bayılıyorum kuyruk müddetince öğrenilen hayatlar dertler dinlemeler öne geçen uyanıklarla yapılan takışmalar :)
Ben eksik kalır mıyım ben de daldım bir hatun kişiyle ağız dalaşına ama diyorum size o güruh sadece uzaktan güzel izlemesi güzel ...
Çoook uzun ve malesef sonuçsuz bekleyişten sonra çıkışı Ayşegül arkadaşımıza diğer arkadaşlarımız gidecekmiş beni de çağırmak suretiyle ben de sevk olundum mekana kuyruk beklemesi sonuçsuz iş mi o ne diyerek çok keyifli bir öğleye kadar vakti geçirdim...
Notum: Neden mi kuyruktaydım? Rapor aldım marifet ya onun kesilen parasını almaktı niyetim şimdi tekrar kuyruklara dalacağım ama bu sefer o kuyruğu resmedeceğim size :)

İkinci TV

Baktım da şöyle bir 4 Ağustosta girmiş yazmışım en son 4 Eylül de 1 ay bugün de 16 sı hııı 42 gün mü olmuş? Olmuş valla ama nasıl derler bizim dilde çok ta özlemişim be :)
Neyse başlık neydi ikinci tv...
Evet yok bizde efendim yani var da yok çalışmıyor anteni yok görüntü zayıf eskilerden hoş süper olsa da istemem çalışmasın gitmeyeyim içeriye ben içerde sevdiğim diziyi izleyeyim koca da maçlara takılsın spor kanalları gezsin eee zaten evde toplasan kaç saat hasbihal ediyoruz ki ...
Tamam şimdi misal maç seyrediyor o ben de bunun başındayım ama olsun aynı mekandayız arada gider sırnaşırım iki şımarırım derken yine ne yapıyorsak ona dalarız...
Ama odalar tv yüzünden ayrılmasın ne o öyle tv yi ayır yatak ayırma gibi evlerden ırak aman aman :)

4 Ağustos 2008 Pazartesi

Yüreğinden Öpebilir miyim...

Seninle kumsalda,
Aniden karşılaştığımızda
Denizden yeni çıkmıştın,
Saçların da kumluydu,
Dudaklarındaki tuz tadıyla,
Beni öptüğünü, sımsıkı sarılıp
Canım Can diyip boynuma,
Sarıldığını, hayal edip,
Bu Can senindir diyerek.
Yüreğinden öpebilir miyim?

Senin icin yazdığım şiirleri,
Çektigim fotoğraf karelerini
Şu mutsuz dünyamda
Seninle mutlu olacağımı,
Sana sımsıkı sarılıp,
Sen benimsin, canın canısın
Diyeceğimi ve seni hayal edip,
Bu Can senindir diyerek.
Seni yüreğinden öpebilir miyim?

Birden, karşına çıkıp,
Seni kollarımla sarıp,
Yalnızlığından kaçırıp,
Seni seviyorum demeyi,
Hayal edip, mutlulukla,
Bu Can senindir diyerek.
Seni yüreğinden son kez öpebilir miyim?

Mr Can Akin
1979 Kelebek Gazetesi

1 Ağustos 2008 Cuma

diş...

Şu diş mevzu her zaman germiştir beni hep gideceğim hep gideceğim... Bir cesaret gelsin olacak o da yoksa ağzımdaki dişler sinyali çoktan verdiler bekletiyorum kendilerini... Mustafa şu saat itibariyle koltukla dişçiyle ve dişleriyle muhabbette kolay gelsin canım bütün dişlerini hallettir gel özledim hem kapıdan çıktığından beri...

30 Temmuz 2008 Çarşamba

bu sıcakta...

Gribin ne işi var bünyede anlasam bir ...
Kuru öksürük boğazını deşmek istercesine kaşıntı isteği herşeyden önemlisi de kafanın on katı yükünün artıp ta taşıyamama hali :(
Olsun keyfim yerinde ya :))
Grip te ne o neki?

29 Temmuz 2008 Salı

Yazık...

Memlekette hepimiz aynı havayı soluyalım aynı kaptan yemek yiyelim ama sen bizden olanı öldür bombala, yazık sana-sizlere verilen emeklere yazık sizi büyüten anaların babaların, öğreten öğretmenlerin emeklerine...
Yazık çok yazık...
Yazıklar olsun sizlere...

Küs...

Küsme... sakın... Çok üzülürüm küstürmekten küsmem de zaten o ayrı...
konuşmadan küs duramam çok içime işleyecek bir zararı incitmesi olacak ta öyle...
Var hayatımda çok gönül kırgınlığım olduğu 3 kişi onlarla da bugün karşıma çıksalar yine konuşurum küs kalamam kin bilmem...
Balık hafızalıyım iyi ki de öyleyim unuturum iyiyi de kötüyü de...
Ama küsmeyelim ya hayat öyle hızlı akıyor ki geçmesin hayat böyle sus pus konuşmayı kıkırdamayı severim ben ölmesin içimdeki çocuk öldü ölecek te...
Yazık tutunsun hayata...

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Bolu AİBÜ...

Ankara'daki beden eğitimi bölümleri kırıldı (kırılmadı da kazanamadım:)) bir ihtimal yakınlığı ile cazip hale gelen Bolu kaldı...
Fakat babamın o zamanlar çocuklara baskı konusunda durumu feci ali kıran baş kesen kıvamında esip yağıp gürlemeler devri.
Eee nasıl gidilecek duysa keser Canım annemin kulakları çınlasın zorla beni kayda sınava gönderdi babamdan habersiz bendeki de cesarete bak daha Bolu'ya giden firma ismi bile bilmiyorum o zaman eski terminal var tandoğana giderken sora sora Bolu'yu buldum...
En enteresanı da sen Ankara'da onca sınava gir kazanama gel Bolu'ya o kadar kişinin içinde -üstelik hepsi sporcu- birincilikle kazan :)
Babamın haberi oldu sevinçli durum tabi kızı kazandı üstelik birincilikle, okul bursunu haketti övünç kaynağı :)
Ne güzel günlerdi hey babam hey :)
Hala şimdi bile özlemle anar o devirlerin o zamanda donup hep yaşanmasını dilerim...
Çok doluydu neşeliydi terslikleri bile o zamanda üzerken bu zamanda baldan tatlı anılar oldu...
O devir ayrı başlık altında incelenecek kadar da değerli nezdimde :)
Sonra...

dönüm noktası...

Lise bitiminde oldu ilk erkek arkadaşım ben lise mezunu üniversiteye girmeye çalışan genç o ise en iyi üniversitede hazırlıkta...
O zamanın acemiliğinde devam eden aşk nedense ÖSS - ÖYS sonuçlarının açıklandığının akabinde sessizce habersizce bitiyordu...
İlk zaman adını koyamıyor insan üzüntüyle geçiyor aşk acısı ya...
Sonra sonra beni sınıf arkadaşlarıyla tanıştırmaması köşe bucak kaçmalar filan...
Sonra Zülal bana hiç unutmam luki tırol bebekleri vardı onlardan hediye etmişti. Bebeğin tüy tüy saçları var ilk eline geldiğince yani sahip olduğunda rivayete göre saçını okşayarak dilediğin dilek kabul oluyor...
O zaman üniversiteli aşık yine sebepsiz habersiz gittiği sıra ben tabi saç okşayıp üniversiteye girme şeklinde bir dilek dileyeceğime onu görsem şeklinde içimden geçirmiş olup ardından geçen 10 dakika içinde bir kıza sarılmış bir şekilde önümüzden yürür vaziyette görüp hayatımın ilk ihanetiyle karşı karşıyaydım...
(Allahtan sonrasında ihanet mevzu hayatımda hiç olmadı, ya da oldu da ben anlamadım olur olur :)
Hayatımda hiç birşeye hırs yapmam yapamam bilmem sıkılırım hem ben dedim ya maymun iştahlıyım gaza gelsem hırs yapsam yarısında sıkılırım başladığımla kalırım ama bu hırs demek ki nasıl oturduysa içime...
Baktım çalışmayla üniversiteye girilemiyor dedim gireyim beden eğitimine iyi kötü fizik yerinde çalışırsam da olur...
Başladım çalışmaya koş babam koş kondüsyon çalış canım çıktı derken derken epey bir uğraş deneme sonucu oldu girdim sayesinde :))

Hikayeme devam...

Nerede kalmıştım hah huzur bulduğum ev isim hikayem derken 3 sene sonunda Maltepe' ye taşındık... Oradaki hayat ta muhteşem komşular eğlence gırla Kayseri'den teyzeler kuzenler gezme tozma derken 6 yaşımda (30 Ocak 1980) ailemize bir kardeş geldi kardeş de Kadir gecesi geldi mübarek kardeş FULYA :) sonra anaokulu Maltepe ilkokulunda sonrasında ilk üç sınıfı orada okudum ki değinmeden geçemeyeceğim Leylüfer Özkan öğretmenimdir bana eğitim-öğretim hayatımın temelini atan rahmetli nurlarda yatsın çok dayağını yedim ama üzerine de öğretmen tanımadım onca yıl hala... Nur içinde yat canım öğretmenim...
Sonra sonra yine Aydınlıkevlere geldik epey sonrasında arada bir 3 yıl bodrum yerleşmemiz oldu sonrasında bunlar...
Aydınlıkevler son durak oldu...
Evlenene kadar...

Yine Rüya :(

Cumartesi gecesi bir rüya gördüm bomba atılacakmış bir yere ama yer belli değil ben, kuzu oradayız kaçmak için çaba sadece dilde ama... Sonra bomba atılıyor hatta iş yerinden arkadaşımın bacakları yokmuş dürmüş bükmüşler kocaman da bir çengelli iğneyle tutturmuşlar... İki kız çocuğu zarar görüyor kuzuyla onların ellerinden tutup annelerine haber verecekmişiz giderken çok ta üzülerek diyorum ben nasıl haber vereceğim annelerine kendi kızım da sağlam ...
Sabah kalkınca Mustafa'ya anlattım hatta rüyamda bacakları olmayan arkadaşımın eşi doğum yaptı yapacak çok telaşlandım ki aman birşey olmasın diye...
Ama bu sabah öğrendim ki İstanbul da bombalama olayları olmuş bir sürü günahsız ............
:(( elleriniz kırılsın benim de zarar görenlerin de gözyaşlarının hesabı fazla fazla sorulsun :(((
Hamiş: Arkadaşın eşi doğum yapmamış aman sağlıkla gelsin de...





13. Yüzyılda Zalifre 'ymiş Safranbolu'nun ismi...

Adı gibi güzel ve gizemli,
"tarih barınıyor içimde" diyor evleri...

24 Temmuz 2008 Perşembe

Rüyamda...

Dün gece bir rüya gördüm güya bir yazımın altında 7 tane yorum varmış açıp okuyorum diyorum ki içimden de kimsede yok ki adresi ve de kimse bilmiyor ki Sardunya dan başka blogum oldugunu diye neyse efendim yorumların hepsi güzel iltifatlar ancak bir tanesi diyor ki "bize de senin hayat hikayenden doğduğundan nasıl yaşadığından bize havadan sudan bahset" ay diyorum ne fena...
Uyanmışım sonrası :)

21 Temmuz 2008 Pazartesi

"SANANE" "BANANE"

21:40... Kuzuyu uyuttum ilham geldi yine düşünceler sardı etrafı hemen geçtim başına ekranın, yarını beklersem unutuyorum demek ki bana karanlık ve sessizlik iyi geliyor... Bir de şimdi Sezen Aksu dinliyorum benim şarkıma gelecek sıra "Yol Arkadaşım" a, hüzünleneceğim kendimce dinleyip çoşup eskiyi yeniyi karıştırıp açılacağım içimde sonra beynime kramp girmesin açıklarda boğulmayayım diye kıyıya yine döneceğim dönmesem ne çağırırlar çağırırlar mı ki...? Aman ne hüzün kaplı blog oldu heyt be "içim" sen neymişsin...
Döneceğim sana sık sık merak etme belki de bu blog benim "lustral" ım olur olmaz mı?
Ha ilham geldi demiştim ya ne alakaysa "sanane" "babane" valla bence de...
İlkokuldan beri sevmem bu iki kelimeyi kullanmayı ya da işitmeyi... Çok rencide edici iki kelime hele "sanane"... Hadi "banane" bir nevi şımarıklık barındırsa da içinde "sanane" hepten beter... Büyüdükçe de işitir olunca ne zavallı insan derdim kullanandan için kendimce demek ki derdim kelime yok beyninde fazla kullanabileceği hemen "babane"yle "sanane"yle sıvışıyor ... Hala kullanana kızarım üzülürüm duyunca içerlerim...
En korktuğum kalp kırmak hoş yapıyorumdur ara sıra çok sivri dilliyim malesef fakat "sanane" "banane" basitliğinde değil benimki balta misali dilim karşımdakini dövsem daha az etki bırakırım herhalde o yüzden hep düşünürüm ama bir türlü de yapamam hani derler ya "Boğaz 9 boğum, 8 yutkunup 1 konuşacaksın" ben direk dokuzunu birden Allah ne verdiyse...
Ama herşey duruluyor yaşla yaşananla şimdi kedi gibiyim miyavvvvvvvvvvv...
Çalıyor benimki...