3 Mart 2015 Salı

Ya Sabır...



Mesaj mı dolu etraf yoksa algıda seçicilik mi burnuma sokulan sürekli...
Bugünkü de SABIR...
Sabır abidesi annemi biliyorum en yakınımdaki...
Kendi hayatına nakşettiği yetmezmiş gibi etrafına da verdiği salıktır sürekli...
"Sabret geçecek sabır sabır sabır" diye de bastırır en sonunu üç kez...
Bana da demedi mi sanki de anne lafı batıyor mu insana dinlemedim ki dinleseydim diye taşlara vuruyor muyum başımı... 
Malesef...
Eski mahallemizdeki komşu ablalara annemin telkinleri çok işe yarar dert döktüklerinde annemin verdiği öğüt sabır olmasına rağmen...
Enini boyunu anlatır sabıra bağlar işin sonunu "haaa tabi doğru ne yapalım sabır" der karşısındaki...
Şimdi annemden aldığım düsturu sürdürürüm ben de sabretmememin ceremesini çekmiş olarak...
Sabır diyorum ben de etrafıma var bunun da bir hayrı elimizden sabretmekten başka ne geliyor...
Dost meclislerinde muhabbet az maaş, sert hayat koşulları, hastalık sağlık konuşulduğunda sonuç hep aynı yerde kesişiyor "Allah bugünümüzü aratmasın, çok şükür, bin şükür"
Tabi ki öyle dertlenmekten bile imtina eder olduk, bu derde de ediyoruz şükür sayısızca defalarca...
Sabır başka bir mertebe...
Küçüklüğümde disiplin yükü annem illa o öğlen uykusuna yatıracak insanı...
Ben de yatmamak için direneceğim de kime debeleniyorsun karşında adamı kaşıyla gözüyle yola getiren bir anne var...
Sokardı odama haydi uyu...
Ne ağlardım, duvarları, kendimi yırta yırta...
Sonrasında bitap düşerdim ağlamaktan bir de içerden "gel haydi" sesi alamayınca sızar kalırdım...
Şimdi de ona benzetiyorum kendimi, ağlıyorum dertleniyorum fiili olarak olmasa da neler yapasım geliyor da sonunda bitap düşüp sızıyor bakıyor kalıyorum geriden...
Sonuç mu yine sabır yine sabır yine sabır... 


26 Şubat 2015 Perşembe

7 Şubat 2015 Cumartesi

Bülbülün Çektiği Dili Belası...



Yaşam zamanla öyle bir ayar veriyor ki, eskinin o fütursuz savurduğun koca laflarını, kınadığın meselelerini  çıkardığı için peyderpey, temkin senin başucu kitabın oluveriyor sonrasında bir anda...
Ruh kendinin hiç bir zaman yaş almadığını hissettiği ama takvim filmin forward tuşuna basıp da sardırılmış halini oynadığı için gençlikte diyeceğim okur, yaşlandın mı deme evet yaşlanmadım belki de AMA anlatımda eski deyince de aynı manaya geliyor kimi kimi .......
Evet "eskiden" fütursuzca savururduk bütün ayıplamaları, bütün kınamaları, bütün büyük konuşmaları ha bir gayret...
Süreç içinde bütün  bunları yediğimiz hasılı ile şimdilerde bir saba makamı dilimizde, hoş sohbet bütün benliğimizde...
Tamam gıybetin dibine vurmazdık belki de cahildik diyelim büyük büyük laflar ederdik o ettiğimiz lafları teker teker yemeden önce....
Kınardık ayıplardık eşi dostu, akraba talukatı her birini sonraları yaşamadan önce...
Akıl artık dizimi kırayım oturayım oturduğum yere dediği dönemdeyse geriye bakıp da vay be kimi kınadıydam çatır çatır başıma geldi, kime büyük laf ettiysem iki adım ötede yedim o lokmayı misliyle...
Birebir gördük de açık açık, kimi kınarsan verdi başına kim seni kınadıysa aynını yaşadığını seyrettin...
Şimdilerde hep bir korkaklık çekiniklik hali "aman estağfurullah büyük konuşmak gibi olmasın", "kınamıyorum tabi canım benim de evladım var"
"hayat tabi kimin başına ne gelir normal karşılamak lazım şaşırmamalı artık"
kılıflı cümlelerle bezeli geziniyoruz...
Sonra sevinçlerimizi gizler olduk müjdelerimizi paylaşamaz olduk büyüdükçe...
Çünkü nazarı kaçar, ecri gider diye ve evet gidiyordu da... 
Karşındaki belki en yakınındaki sana seninle sevindi göründü ama o filmdeki kötü karakterin gözlerindeki o yıldırım çakması ışığını da çaktırmayı gizleyemedi...
Belki de biz aynını yaptık bir an gıpta ettik elimizde olmadan...
Uzayan kol bizden yanadır lafını düstur edinmiş, karşımdakinin müjdelerine her zaman sevinmiş, fazlasını dilemiş biri olarak kime ne anlatıp paylaştıysam plan olsun, proje olsun, ne bileyim bir müjde olsun hep elimde patlamıştır yaşadığım örneklerle...
Dolayısıyla ne olmuştur bir derin sessizliğe bürünme hasıl olmuştur sonrasında bir ketumluk sarmıştır etrafı kendinle alakadar hadiseleri paylaşmada...
Bugün kendime uyguladığım, geçmişte gazı boşalmış araba gibi fırıl fırıl attırdığım o lafları sonrasında yemesin diye kızıma şimdiden fren sistemini öğretmeye çalışıyorum kendimde nice sonra basmayı akıl ettiğim...
Aman kızım büyük konuşma, kimseleri kınama başımıza gelir sonra koca nineler gibi ablukaya almış devamlı bir nasihat hali...
Yaparken sevimli olmaya kendimden örneklendirmelerle anlatmaya çalışıyorum ki etkisi büyük, nasihat kisvesinden de uzak olsun...
Velhasılı efendim bizler frene basmayı öğrenmiş şimdilerde de evladımıza da öğretir olduk...
Devir aslında kötü de değildi belki de bizler temkini elden bırakmaz olduk...