Uzun uzuuun yıllar önce uzak diyarlardan bir koyun sürüsü güdücüsü bir hayır etmiş, bir öbek kuzunun boynunu kurtarmış kurttan... Kurtarmış... Derkeeeen gökten bir elması düşüvermiş daha masalın sonunu beklemeden...
Masal bu ya, her düşen elma da Alaaddin' in sihirli lambası misali dilekmiş... Bir elma bir dilek...
Bizim çoban elmadan ıssırırken aklından da geçirmiş "Kral olsam ben saraya, olmadı yaveri de olurum kralımın, ayağımı bir atsam yeter"... Bilmiyor ki elma sihirli kırmızı başlıklı kızın ki gibi değil, ıssırır ıssırmaz düşüp gitsin de gelsin biri öpsün uyandırsın... Bu elma efsunlu dedik ya dilek gelmiş yerine...
Bizim zavallı çoban birden kendini sarayda buluvermiş... Bakmış bakınmış etrafa, gözlerini alamamış her baktığı yandan, demişler sen mutfaktan sorumlu ol, oradaki işler sana emanet deyip sırtını sıvazlamış bir de güzel kral......
Yemeden içmeden anlarmış çoban, eee kuzuları güde güde anlamış etinin neresi iyi neresi kötü diye...
İyisinden anladığını bir bakışta anlayan kral da demek ki isabetli seçim yapmış olacak ki mutfağa vermiş çobanı...
Fakat günler geçtikçe çoban birden kendini şaşırmış, kavalını keçesini atınca sırtından giyinince göz alıcı kıyafetleri, birden kendini de etrafı da bir başka görür olmuş...
Çoban mutfakta diğer çalışanların başı olmuş ya birden başı dönmüş... Bir zaman sonra çoban sanmış kendini kral, çünkü öyle davranır olmuş...
Arada bir kral çekermiş kulağını, çoban da susarmış ama hemencecik unuturmuş kral tarafından kulağının çekildiğini yine devam edermiş kraldan çok kralcılık oynamaya...
Gel zaman git zaman çobanı çok üzmüş kral ama öyle böyle üzmemiş...
Çoban hem çok üzülmüş, hem çok öfkelenmiş ama kraldan büyüğü yok eh deyip oturacak yerine...
O kadar öfkelenmiş ki hırsını mutfakta çalışanlardan çıkarmış, hep kavgacı olmuş zaten kabaymış da hepten beter olmuş...
Herkes de öfke duyarmış çobana ama kimse sesini çıkarmazmış nedense, birbirlerine de hep "ne kadar iyi bir çoban değil mi iyi ki o dağı bayırı bırakmış bizim başımıza gelmiş" diyerek birbirine yalandan eşekcilik oynarlarmış...
Mutfak sakinleri çobanın yaptıklarına seslerini çıkarmazlarmış, içten içe hep birbirlerini yerler yarışır dururlarmış, o neden bunu yaptı ben neden yapmadım oyalanır dururlarmış işlerinden öte hep bunlarla...
Sonra mutfaktakilerden daha eski olanlar bir onmaz yarışa girmişler kim çobanın gözüne daha fazla girecek diye oysaki önemli değilmiş ki çobana yaranmak, çoban gidici kendileri kalıcı onu akıl edemezlermiş...
Sürekli bir hizmet, bir ihtimam tabi dağda kırda bayırda böyle ihtimamı nereden görsün çoban da şımardıkça şımarmış, gevşedikçe gevşemiş öyle ki kendini geldiği yerde sanmış da o rahatlıkta davranır olmuş...
Ama çoban üzgün ya kızgın ya kendini kapatmış mutfağın en kuytu köşesine, dinler olmuş bağırmaktan öte, arada öfkesini dindiremeyip aklına geldikçe yine saldırırmış da sonra o da bakarmış kendi kendine ne yaptığına...
Velhasıl gel zaman olmuş, git zaman olmuş...
Bakmış ki gökten elma filan düşmez hiç...
"Eee..." demiş yukardan ekolu tok bir ses ...
"Çobanım zavallı gönlü yaralı çobanım, sen geldiğin kırı bayırı unuttun, sana etin iyi yerinden anlarsın diye en güzel yere baş yaptık ama sen oranın başını sonunu bulamadın... Duuur daha iyi günlerin, her öfkeni dindirdiğin yeri cami duvarı sanmayasın o günler de gelecek" demişler...
Pısmış kalmış zavallı çoban daha ne yaptım ben deme aklını gösteremeden...
Öyle ya nereden bilsin, o aklı nereden edinsin, geldiği yerde kullanmaya gerek yoktu ki hiç....
Çobanın bekleyip de düşüremediği elmaları o halde siz okuyanlar hakedenler sizin kafalarınıza gönderiyor, aman aklınızı başınıza devşirin zavallı çobanın başına gelenlergelmesin kimselerin başına demeyi de ihmal etmiyorum...
Haydi kalın sağlıcakla...
16 yorum:
zavallı çoban rüyasında bile göremiyeceği konumlara geldi.
Hakkım varsa ben helal etmiyorum...
Sevgili funda;
2010 Model masalına cevabımdır:Yüreğine sağlık.
Gökten düşen elmayla alınan icazetin ömrü az olurmuş dedim ben, haketmek, çalışıp çabalamak gerek.Bir ayda mümkün ama çimen yetiştirmek, esas dalında sallanan bir yılda emekle büyüyen gonca gül olmak gerek.Sevgilerimle.
işte her daim o çobanla muhattap kalmak aslında en acısı bir mutfak elemanı olarak ben hiç hakkımı helal etmiyorum...
her çıkışın bir de inişi var demişler, eğer sen yazdıysan yine döktürmüşsün valla....
sufim senin de okuyan yüreğine sağlık :) sevgilerimle :)
Elifcim evet ben yazdım sağol canım benim :)
Ahhhhhhhhh Fundam ah....Ne diyeyim eline ,diline,yüreğine sağlık!
ne bileyim;içi dolu başaklar gibi olmayı nasip etsin Mevla!
İçi doldukça,eğilen...
Bir yazım konusunda değerli yorumlarınıza ihtiyacım var, eğer kabul ederseniz sizi bloguma davet edebilirmiyim.
Teşekkür ederim..
Ahhh Dijlem içi doldukça eğilen işte bu diyoruz ya özü değil mi kendimizi paralayarak aklı selimlere hep?
yok nerdeeee??
UFUK ÇİZGİSİ estağfurullah utandırıyorsun bak elim ayağım dolandı ben kim değerli yorum kim...
hemen geldim ...
çok teşekkür ederim :)
BU NE GÜZELLİK BÖYLE YİNE ....
Yorumuza çok teşekkür ederim.
Böyle olabilen birine pek iyi şeyler söyelebileceğini sanmıyorum.
İnsan her ne olursa olsun onurlu olabilmeli, bir duruşu olabilmeli, mide olmalı insanda.. Katlanana söz yok, katılana, hiçbirşey olmmaış gibi iğrenç bir erkeğe katarak yaklaşabilene, kendini hiç edene ne denebilir..zavallı olmamalı kadınlar, bu kadar düşürmemeli kendini. Aldatılmak, sokağa atılmak bir insanı yaralamazmı hiç, birşey yokmuş gibi olabilirmi insan bu kadar aşağılandıktan sonra
Bayıldım bu masala ben..
Günümüzde ne kadar çok var bu çobanlığını unutup da milletin burnundan getirenler. Koltuktan başka hedefleri yok.
''Aslını unutan soysuzdur'' diye bir deyim var. İşte aynen öyle..
Kıssadan hisse tabii bunun diğer adı. Mesajı alanlar almıştır :))
Eline sağlık sevgili Funda..
Ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür ederim. Bazı yazılanlar ağır gibi gözüküyor kelimelere dökünce, ama olan bu öyle değilmi?
Kötü bir gerçeği daha vurgulamak istedim, aslında anlaşılamayan ama yaşanan gerçeği.
Biliyorsunuz insanlar işine geldikleri şeyde kulup bulmakta üstlerine yok..ama asıl gerçek bir tane.
Sevgili sufi,nin blogunda bunu biraz daha açıklama fırsatı buldum.
Ne demek istediğimi neyi anlamak istediğimi.
Tekrar teşekkür ederim.
Ben buraya yorum yazmıştım ama??
Sakıncalı mı olmuş yoksa, koltuk vs yazmıştım :(
:)))))
:)))))
yok be Zeugmacım ne sakıncası boş meydan yazıp duruyoruz biz de :))
Yorum Gönder