3 Aralık 2008 Çarşamba

Keşkelerle Hayat...

Benim hayatım mı olmaz mı...

Var fazla sayıda haşmetli "keşke" lerim... ... Olmaz mı "şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler" durumunda dönüp de seyrini değiştireceğim olaylar ... Fakat insanız misal illa sürteceğim burnumu acısın kanasın sonra anlayacağım... Amcam hep der ki: "keşke şeytandandır." Çoğu zaman diyorum o "keşke" ler bana "iyi ki" lerin kapısını açmış, her "keşke" bir "iyi ki" ye gebe...

Ama yine de inanmıyorum delikanlı gibi çıkıpta(güya) insanların "yaptıklarımdan pişman değilim" kilerine... Tabi yok dönüşü ki, düzeltilesi değil durum iyisi mi kabul edeyim hem altında hem üzerinde bilincimin, inanayım bütün olarak her duruma... Az "keşke" li çok "iyi ki"li günlere...

Fikir Şeysi...

Saat 08:31 komşuları okudum sabahın kör vakti, Bey' le yavru gittiler ben de evdeyim işlere dalmadan bakayım bir dedim ...

İçimden geldiği gibi arkadaşımız yazmış ki ondan esinlendim yorumuna yazmayayım dedim meydana atıvereyim... Bende de bir icat fikir adı neyse ondan var...

Bir tekerlek yapılsın ama öyle olsun ki bu tekerlek aslında dört mevsim olsun ama karda kışta ihtiyaç hasıl olduğunda basılsın düğmeye bııııızzzzzzzzz diye çıksın tekerleğin içinden çiviler ...

Ne süper olur ama yaz kız değiştir uğraşı yok :)

2 Aralık 2008 Salı

çok lüzumsuz ama bilgileniniz...

Ne alaka diyeceksiniz deyin deyin çekinmeyin, ama burası benim meydanım değil mi yazıyorum rahatlıyorum :)
Evde kokuyu çok severim mis gibi her yerden koku gelsin banyodan tuvaletten salondan arabada, misal her yerde ayrı şarkı çalar bizim evde...
Efendim uzatmayayım tuvalette sıvı jel kullanırken meret bakıyorum sürekli içindeki sıvıyı akıtıyor bakıyorum hooop akmış bitmiş evde de en ufak bir aksilikte dellenirim herşey tam tekmil olacak aksaklıklar tez giderilecek öyle zaman kaybolmadan, çok kızar bizim bey bu halime o rahat adam yaparız ederiz ooo yaz var güz var yok ben de anında olacak her iş kafama taktım mı bitti...
Rengin de yavrum kendine iş edindi "anneee bu yine bitmiş söyleyelim babama tamir etsin" oldu tam adamı, söylesen yapar bakar ama canı ne zaman isterse :)
Oturdum mail döşendim firmaya böyleylen böyle şöyleyken şöyle (şöyle böyle bir mail oldu :) ...
Hemen geri döndüler Renginin durumu bile yazdım :) Bir bayan aradı "atın onu dedi ben gönderirim merak etmeyin" Allah arzı olsun dedim sağoluuun ilgilendiniz en azından :)
Bugün bir dolu mamul geldi sağolasın firma :)
(ben böyle arızalı ürünlere mail atıp durunca bizim iş yerinde müdür dalga geçiyor artık benimle bugün ne geldi eşantiyon diye, hey Yarebbim :) Bilinçli tüketici olmak diyoruz biz bunun adına sayın müdürüm siz de olun :)

Bolu, Deprem,Bolu...


Nereden aklıma gelmişse bilinmez Bolu depremi geldi aklıma bugün ...

O zaman yani 99 senesi mezun olacağım ama uzaklaştırma aldığım sene dolayısıyla 4. sınıfın birinci dönemini değil 2. dönemini okuyacağım 2000 in Şubat' ında gideceğim yani Bolu'ya...

Gittiğimde kalacak yer var hem ev arkadaşım Pınar yaşıyor hala orada, bir de kuzenim kimya bölümünde araştırma görevlisi...

Zaten kuzenimle ev arkadaşıydık son 1 sene o ev hala duruyor (-du depremden önce)... Odam tam takım beni bekliyor evimizin de yeri nasıl güzel bilir Bolu' yu bilenler Atatürk Caddesinde Bulvar apartmanıydı...

Hatta o apartmanda biz Pınarla beraber de kalmıştık yine bir seneden fazla iki bile olabilir üst katındaydık bir de apartmanın bir özelliği vardı, sağ taraf evleri 140 m2 sol atraf evleri 90 m2. Bizim Pınarla kaldığımız ev 140 m2 lik olandı (Sonrasında kuzenle 90 lık olandaydık)... Biz bir temizliğe kalkardık akşama kadar bitmezdi temizle temizle Allahtan fazla eşya yoktu da :) Ama en çok da temizlik sonunda yenen soğuk yoğurtlu makarna tam bir ödüldü, geleneksel hale geldi sonrasında her temizlik sonunda koca birer tabak yedik :)

Neyse ne diyordum ha deprem oldu bizim ev darmadağın apartman zaten şu an yok ta...

Depremden yaklaşık 2-3 hafta sonra ben tutturdum illa gideceğim Bolu' ya onca senenin birikimi defterim kitabım var eşyalarım var onları alacağım diye...

Canım babam benim gibi delinin lafına uydu arkadaşından bir minibüs buldu annem babam ben o zamanki erkek arkadaş doluştuk gittik Bolu' ya eşya almaya :)

Eve / Bolu' ya geldiğimizde durum içler acısıydı bizim apartmanın merdivenleri yer yer kalmış, ev facia, tv nin bağırsakları dışarda, benim odanın da kapı oturmuş kilitli gibi töbe açılmıyor...

Babam o an aşağıda mutfakta da elektirikli eşyalarım var onları indiriyor annemle minibüse, eks arkadaş ta baktı kapıya açılmıyor bir tekme kapıya :) Sonrasında babam nasıl kızdı evi eyrinden oynatacaksınız çökecek diye ki o dereceydi balkon filan hep aşağıda :(

Biz alacaklarımızı aldık defterimi kitabımı bir iki eşyamı kurtardım, iki gün sonra da evi talan etmişler :(

Bu sene Bolu' ya gittiğimde bulunduğum süre içinde kaldığım evlerin resmini çekmiştim (5 ev) fotoğraflar iş yerindeki bilgisayarda olduğu için koyamıyorum bayram sonuna halledeceğim...

1 Aralık 2008 Pazartesi

www.afiseediyorum.com

Bu hayallerle yaşamak da nereye kadar, bir fikrim daha vardı...
Bir internet sitesi oluşturup kim kimden dertliyse yazsın abi'den yola çıkarak düşündüm bunu...
Çok sinirleniyorum böyle haksızlık durumlarında herkes duysun cezasını çeksin istiyorum kim yapmışsa yanına kalmasın istiyorum...
Zaten tam bir ispiyoncu edasıyla hangi firma arıza yapmış hangi mal bozuk çıkmış illa yazacağım gerekli yerlere...
Siteyi oluşturamadım bilmiyorum tabi hukuki boyutu nedir insanların ya da firmaların ismi verilerek yapılacak "ifşa" ların durumunu bir de elim değmedi olmadı kısmet değilmiş oldu ama hala aklımın kıyısında korur yerini...
Kimbilir belki bir gün...?
Bende hazır konu açılmışken bir yaram var onu ifşa edeyim bari...
Yıl 2003 Mayıs ayı Haziran başı evleneceğiz günü almamışız daha da o tarihlerde aklımız...
Ev lazım annem -Ankaralılar bilir- Aydınlıkevlerde oturuyor yani oturuyoruz evlenene kadar neyse aradık taradık o zamanlar tabanlar açılana kadar gezersin ya, zaten elde var üç kuruş para kiralar beş kuruş...
Derken Çankaya Oyak sitesinde ev bulduk teyzem de orada oturuyor kışın çok sıcak oluyor evleri merkezi sistem ama ne sıcak kışın aç pencereleri şort-tişört otur benim gibi sıcağı sevene de ala bir ev...
Tuttuk evi, ev sahibi (nasıl sayasım var kendine de hukuki boyutunu bilmiyorum :) başıma iş açmayayım diye) asker rütbesi ne halt bilmiyorum ama insani rütbesi yok yazık (olmadı laf sokayım bari kıyısından ) kirayı da nasıl düzgün yatırıyoruz titizimdir şahsen bizzat kendim olarak her faturayı saklar dosyalar o vaziyet...
Üçüncü senenin sonunda bu rütbesiz, kızını da takmış koluna geldi kira artımı zamanı eee neymiş efendim (kızına da yalandan nişan yüzüğünü taktırmış) kızım nişanlandı evlenecek burada oturacak... Nişan da olmazsa ben bu evi tamamen tadilat yaptıracağım satacağım... İşin türkçesi çıkın pürüz çıkarmadan...
İşte basireti bağlanır ya insanın kira kontratına da yazdık imza attık mı?
Gerçi sonrasında kocamla evi ayrı ayrı terkettik te neyse konumuz o değil...
Sonra bu rütbesiz evi baştan yaptırdı ettirdi derken kiraya verdi :(
Bu rütbesizin adı HÜS- A-ÖZ...
Sonra cumartesi maliyeden geldiler eve kira tespiti mi varmış neymiş verdim neyse bilgileri sonra adam dedi ki bundan önce oturduğunuz evin bilgilerini de hatırlıyor musunuz oooo dedim hatırlamaz mıyım hatta dedim çıkmadan son senemizde kira makbuzlarını göstererek aldığımız vergi iadesini kendi vergi vermesin diye bize beyan ettirmedi kiradan kestik o parayı... Dedim ohhh ettim zaten görevli de bilgisayara girince ne yaptığı anlaşılır dedi...
Çok sinir oluyorum bak anlatınca hala...

İzinli olmam münasebetiyle evde bir ev hanımı edasıyla sekiyorum ordan oraya buyrun kahveye beklerim :)

şok şok şok flaş flaş flaş :)

Gitti ayol 1 kg. Şu bir kilonun gitmesinin insana verdiği mutluluğa bak! Yarebbim nasıl bir insansam artık 1 kg a bile nasıl seviniyorum :)

29 Kasım 2008 Cumartesi

bu blog işi...

...zor zanaat canım...
Kaydı yayınlaya bastıktan sonra dedim ay rezil oldun kalk Funda... şimdi ıspanak pişiyor o gördüğünüz sehbanın üzerinde hiç birşey barınmıyor yalın halde artık...
Yarın sabah çok azimliyim paklayacağım evi ki hafta başına temiz girelim...
Haydi hayırlısı...

evdeyim evde...


10 gün iznim kaldı bu seneden ben de önümüzdeki yani iki gün sonradan itibaren beş gününü aldım bayram sonuna kadar evdeyim...
Aralığın son haftası kalan son beşi de alacağım tamamdır izinler...
Yalnız enteresandır ne yapacağımı bilemiyorum daha doğrusu nereden başlayacağımı, şöyle ki ciddi temizlik lazım ondan da öte derlenmesi lazım evin... Aşağıdaki resim sadece salonun sehpası olup evde anne köpek yavrusunu kaybetse bulamama durumuna gelmiş olmaktadır daha da ıspanak mutfakta beni beklemekte temizlesin beni de yemeğimi yapsın diye ben ne yapıyorum ..... ?
Oy tembelim tembelim...
İnsan da bu kadar kendini ifşa eder ama temiz halini de göstereceğim ki öncesi sonrası olsun ayrıca da çocuklu ev canım burası hem de evdeyim hafta içi...
(Rengin, Bez Bebek seyrederken)

"cadımızla zor günlerin ardından yaşanan keyifler"



Başlık kreş öğretmenimiz Gül' e ait...
Günlerden cumartesi evdeyiz oturuyoruz kızımla ben hala sınıf annemiz Emel' in atkısını dürtüklemekle meşgulum Rengin disney de cinderella izlemekte...
bilgisayar da açık bu arada derken msn den bir konuşma gelmiş yanıp sönmekte altta kutucuğu gösteren yer (yer yalnız tam isim uyduramadım ona :)...
2007 Şubat sonu hatta Şubat ın 22 si...
Ani bir kararla o güne kadar anneannesinin baktığı annemden kreşe terfi ettik...
Bendeki de ne akıl bir yerlerden giden birinden duymuştum Rengin'in şimdiki gittiği kreşin methini, diyordum o zamandan beri kreş çağına gelince oraya yazdırırım...
Herhalde bir tane bile kreş gezmeden kimseciklerle görüşmeden hoop haydi yazdıralım şuraya da diyen nadir annelerdenimdir. Evet yazdırdık kızımızın et kısımları sizindir girizgahıyla... Ellerine teslim ettiğimiz kreşimiz hayat kurtarıcımız oldu öğretmenlerimizle tabi.
Hani Allah yüzümüze baktı tabiri vardır ya bendeki kısmet demek ki herşey saat gibi tıkırdadı...
Yalnız işin psikolojik boyutunu anlatmadan geçemeyeceğim çünkü post'u yazmamın sebebidir konu...
Kreş hayatımız başlamamızla Rengin önce anneanneye küstü tam bir ay onunla konuşmadı evine gitmedi ve annem geldiğinde sürekli evden kovdu...
Asıl kreşte rezalet her öğlen altına işedi öğlen uykularında...
Arkadaşlarını telef etti artık her onu almaya gittiğimizde mahkemeden basın karşısına çıkarken görüntülenen suçlular gibi yüzümü kapatarak gidiyordum kreşe...Her gün ayrı vukuat... Rekorumuz bile var bu konuda 8 arkadaşını birden halletti bir günde kimini tırnakladı yüzlerini kimini itti kafalarını vurdu...
Yalnız tüm bunların yanında daha bir gün bile ağlamadı kreşe giderken gitmek istemiyorum diye...
Tam kabus, öğretmen dertli biz dertli her akşam arkadaşlarına zarar veren kızın kreş maceralarını içeren konulu mesaj kaygılı masallar mı dersiniz, cezalar mı en ufak uslu durduğunda önüne yığdığımız ödüller mi...
Kreşin psikoloğuyla konuşmamız sonucu aynen şu lafı etmişti "biz zeka geriliği olan çocukların anne babalarına da geçmiş olsun diyoruz Rengin gibi zekası çok çocukların da anne babalarına geçmiş olsun diyoruz" Haydaaa ne ki bu şimdi tamam akıllı olması gurur verici ama bu aklını şiddete neden kullanırsın a kızım?
Şu an geldiğimiz nokta mutlu sonla biten masal sonu misali hakkaten prensesin prensle evlendiğinde olan mutluluğundaki gibi ...
Şimdi süperiz (maşallah diyeyim) evde bana arkadaş sınıfta öğretmenlerine...
Sağol Gül Öğretmen, Sabişçim ve Emelcim...
Hep diliyorum Allah'tan ki eğitim öğretim hayatında hep iyi öğretmenlerle karşılaşalım...
Amin...


28 Kasım 2008 Cuma

hayalimdi...

Nedendir bilinmez hep bir hayalim vardı bir radyo programım olsun "gecenin sesi" olsun ismi, fonda derinden blues çalsın sıkıntıda olanlari kararsız kalanlar arasınlar beni sohbet edelim buğulu ses tonları vardır ya hış hış olur gerçi benim sesim tam bir borazan ciddiyim hele sabahları tam bir felaket hörül hörül... Programı gece yarısı istememin de sebebi bu belki hafif enerjisi de gitmiş olur sesimin :) şaka bir yana gerçekten olsa ne iyi olurdu iyi dinleyiciyimdir daha ötesi mantıklıyımdır duygusal verilen kararlar çok akla yatkın gelmez bana ... Neyse ne diyordum programım gece yarısı başlasın arasınlar derman olayım onlara...

rapor

Boy: 170 cm
Kilo: 61
BKİ (Beden Kitle İndeksi: 21
(kilonuz normal diyor hah!! pabucumun normali, eskiden zayıf derdi :(...)

örerim ilmek ilmek...

yukarıda resmi bulunan ve sonunda atkı olacağını tahmin ettiğim umduğum en azından ümit ettiğim nesneyi Rengin' in kreşindeki sınıf annesine örüyorum isim sınıf annesi ama kızcağız 20 yaşında yani ne anne ne sınıf kelimelerini içinde besliyor şeker cici bir kız öğretmen yardımcısı diyelim biz ona...
Ne diyecektim ne diyorum örgü örmenin faziletlerinden bahsedecektim özellikle ruh haline olan etkilerinden...
İlmek atmak bu kadar mı insanın kafasını boşaltır gerçi boşaltmak ta demeyelim olanca tilkiler üşüşüyor önce kuyruklar birbiriyle temas halinde sonra ilmekler yavaş yavaş devam ederken bakıyorsun o tilkileri ayırıyorsun önce kuyruklarından sonra sıraya geçin bakayım deyip komut veriyorsun teker teker gelin uleyn şeklinde dinliyorsun hımmm tamam sıradaki gelsin amaan ne takıyorsun durduğun hata çık oradan gibi çeşitli konuşmalar sonrası bakmışım ki örgü epey ilerlemiş boynum tutulmuş koca karşı kanepede uyuyakalmış saat geç olmuş kafa da boşalmış eee yatmak gerek gayrı...

27 Kasım 2008 Perşembe

girdim çıkasım yok bu sefer...


170 cm boyundayım, aklım başıma toplanalı beri yazları 54 kg. kışları 55-56 kg. oldum...
Kendimi bildim bileli hep tatlandırıcı hep etimek galeta kemirdim durdum akşam saat 19:00 dan sonra ağzıma lokma atmadım...
Besyo mezunuyum 60 saniyede 62 mekik çekerek girdim okula o derece fitim(dim)...
Hamileliğimde 30 kg. aldım neden? ipinden boşalmış danalar gibi yedim de ondan, ekmeğin tadına vardım göbeğim çıkacakmış çıksın ohhhh yedim yedim yedim...
Verdim hepsini kızımın 6. ayında eski halime döndüm...
Veeeee şimdi hikayenin asıl kısmı 2 seneden beri 60 kg yim (bu sabah itibariyle 61) ve karın çevremde arkadaşlarımın simit tabir ettikleri bir kabarıklıkla dolaşıyorum, otururken midem çıkıyor artık karnımı içime çekmekten helak oldum, bir beden büyüdüm ve hala veririm türküsü çağırıyorum...
Kocam bu durumdan hoşnut (ne demekse!) annemin ve arkadaşlarımın itimadı yok o kadar iradesizim görüntüsü var ortada adımı temizlemeliyim.Annemin "kızım bir yaştan sonra verilmiyor işte ne kadar çabalasan da boş" tezini çürütmeliyim...
Veremiyorum zamanım yok spor yapmaya ve midemi büyüttüm acıkıyorum artık :(
Ama şimdi ne oldu rejimdeyim vallaha da billaha da...
Bu bloga başlarken her işte maymun iştahlı olduğumdan blogda da yarı yolda bırakacağımı düşünmüştüm, hatta emindim şimdi de kilo vereceğimden eminim hatta ve hatta an be an yazacağım nasıl gittiğini ki ben de bakayım şimdi akşam öğünü olaraktan bir fincan kahve başka da birşey yok yeter yediklerime sayayım, geceleri yemek yok, öğlen beyaz leblebi, sabah ta bir dilim etimek, ara ara meyve yiyeceğim, biliyorum sağlıksız ama yemeyeceğim hele bir zayıflayayım azar azar yerim...


ismiyle müsemma...

Bloguma ismini veren şirin hakkında en ufak bir parça yok rahatsızlık verici bana sanki onun üzerinden prim yapıyormuşum gibi...
Bu güzel, benim kızım oluyor dedesiyle aynı gün doğdular dedesine doğum günü hediyesi kendisi hatta yazısı şurdadır ...
Kendisinden yer yer bahsetmek gereği duyduğumdandır ki dönüp bakınca seneler sonra eh be anne demesin...

Ey Halkım...

Ne işin var bu havada dışarlarda hepinizin mi işi var? Otursanıza evinizde sıcacık -hoş zamlardan sıcak ev kaldı mı bilinmez de- kitabınızı okuyun, gazetenizi okuyun, hatun kişiler yemeğinizi yapın örgünüzü örün ne bileyim dışarıyı seyredin ama ortalarda ıslanmayın...
Ben mi az önceki fırtınaya yakalandım pantolonumun paçaları boyu her yanı yapıştı bedene, oturuyorum öyle demek ki bir yedek kıyafet iş yerinde durmalı dursun yaş olur yağmur olur yemek dökülür dursun...
Haftaya izinliyim evdeyim dışarı çıkarsam da neyim seviyorum ben evi gireyim çıkayım odadan odaya bilgisayar başı mutfak ora bura derken zaten nasıl geçtiğini anlamıyorum ki zamanın...
Olsun evdeyim sonrası bayram bir beş gün daha iznim var o da Aralık sonu seneyi evde kapatırım artık...



26 Kasım 2008 Çarşamba

adamla kadın...

Kadın, yüzüne güneş vurmuş kumral saçları daha da ışıldamış yüzü daha da aydınlanmış adama baktı alıcı gözle hayranlıkla, sonra dudaklarına takıldı gözü, ne kadar da çekiciydi daha önce farketmiş miydi bilmiyordu belki etmişti zamanında bakmıştı belki o gözle de şimdi de görmüyordu o baktığını...
Zaman ilerledi belki o ilk ateş kor oldu ne olduysa o sabah baktı işte dudaklarına, hissetti eski zamanki gibi belki kalbi kıpırdadı bir an ne bilsin hayat koşturması yüzünden ayrıntıları atlıyordu...
Sonra birden döndü adama gözleri dudaklarında : "dudakların çok tatlı görünüyor" dedi. Adamın dudakları hafif yana kaydı hoşuna gitmiş besbelli döndü birden -kadın baktı gözlerine- dudaklarından "dünkü aldığım pantolonun boyunu kısaltalım mı çok mu uzun acaba? Alsaydın ölçüsünü keşke..." çıktı bir anda cevap olarak...
Sonra daldı gitti kadın yola, akan trafiğe... akan hayata...

içim de...

cebim gibi bugün keyifsiz iç durumum çapraşık oturuyorum bu hava beni sinir ediyor güneşli hava kapar beni, puslu bulanık yağmur yağdı yağacak hava olmalı, kurdun puslu havayı sevmesi misali ben de seviyorum...
Ben de ayrı pusluyum belki...?

montumun cebi...

Çantam da böyle ziyadesiyle tertipliyimdir...

25 Kasım 2008 Salı