13 Ocak 2009 Salı

Çocuk Şarkıları...

Buradan buyrun dokuz tane şarkı var ...

Rar şifresi : axiteam

Cak Cak Cak.... Paaaat!

İş yeri servisi ihale yenileme bahanesine şu ara yok, otobüse talimiz... Halkın arasına karışmış vaziyette, sabah o hengameyi çekme sıkıntısına katlanırken, tam arkamda bizim Bey oturuyor, yanında da bir hatun kişi, nasıl bir sakız çiğneme ama döğüşüyor sanki sakızla... Bir de otomatiğe bağlamış gibi cak cak cak, ne varyasyonlar o ağzındakiyle aman Allahım tam kabus! Kafamda kuruyorum şimdi, döneyim şuna söyleneyim diye ama kelimeleri de net seçmek lazım, sakız seviyesine inmeden cıvımadan, en önemlisi ben de kendime güvenemedim şimdi terslenirim hararetlenir ortam, derken bakıyorum anlamıyor neyse indi sonrasında ama hala kulaklarımda cak cak cak paaat sesi :((
Ne süper güne başlama ama ....

Siz Hiç...?

... iki arada kaldınız mı? Hem de arada "dere" si de var bunun... Ben çok fena kaldım, bunun üzerine bir sürü de sözü var belki ilk aklıma gelen yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal, ee yandan gidecek hali yok ya... Kaldım, ciddiyim yapacak birşey yok, ölmüşle olmuşa çare olmadığı gibi... Ama oldu, yaptım, özür dilesem, başta söyleseydim desem, kendimce mantıklı açıklamaları saysam sana desem..
Affeder misin?

12 Ocak 2009 Pazartesi

Sarraf...? Hem de İnsan...? Yok Canım Nerdeee?

Enteresanım ben karar verdim, sizde de böyle midir bilmiyorum ama varsa saklamayın yalnız hissetmeyeyim kendimi...
Şimdi efenim şöyle başlayayım, bir insan evladıyla tanışıyorum aaa diyorum ne kadar şekerdi aman şöyleydi çok sevdim, sonra bir olumsuzluk Allah o muydu şeker de hemen de karar verirsen böyle olur diyerek söv dur kendine... Eğer ki o insan evladıyla diyalog olumsuzsa ve ben hiç önemsemediysem ki suratım da düştü mü amanın... Ama sonrasında o olumsuzluk bozulur, süt liman olur herşey... Velhasıl durum şudur ki tersim ben demek ki iyi başlayan muhabbet sonlanıyor, kötü başlayansa yani bakıp ta haz etmediğimse sonrasında yağlı ballı oluyorum... Hatta geçen gün bir arkadaşla tanıştım nasıl tersim, elektrik alamadım sürekli bir kısa devre hali hasıl bende, ama içimden de diyorum ki "ters olacak nasılsa fazla da soğutmayayım içimi" :)
Hani ne derlerdi ya büyük aşklar kavgayla başlar bu da böyle birşey ama kasdettiğim aşk anlamında değil pek tabi...
Bir de ben hemen içini ortaya dökenlerdenim :( bazen isterdim ketum olayım herşeyimi sermeyeyim olmuyor huy demek ki... Rahmetli Hüseyin abi "delisi dışarda" derdi benim için...
Artık delim mi dışarda aklım mı bilemedim çok çektim bu huyumdan çünkü:)))

10 Ocak 2009 Cumartesi

Amerika' dan...

...halam geldi...

Geldi kızımın küçük halası Amerikalardan, ani bir geliş oldu, iyi ki de geldi, eve misafir geldi mi seviyorum ben gelinsin gidilsin kalınsın büyük olalım, kalabalık olalım...

Kızıma da bir sürü şey getirmiş yakalayabildiklerimi kareledim...

Bugün de giremedim meydana devamsızlık yapmışım gibi geliyor konu komşu da okuyamadım okurum şimdi bir çırpıda...

9 Ocak 2009 Cuma

Çok Güldüm :) Güzel Yurdumun Güzel İnsanları...

Bir sürü böyle maille karşılaşıyorsunuzdur eminim... Gecenin 21:34 ünde ancak böyle birşey beni bu kadar güldürürdü herhalde :)
"Garanti leasing'te çalışanlar,bir pastaneye, telefonla pasta siparişi vermiş. Pastanın üstüne "garantileasing' den sevgilerle " yazılması istenmiş. Telefondaki adam " leasing" kelimesini anlamamış. Onlar da harf harf kodlamışlar."

Evladın Hayırlısı...

Rengin' le ilgili milyonlarca duamın ilk sıralarında "hayırlı" bir evlat olması var...
Dün gece babasıyla hayırlı evlat konulu -yakın akraba, ordan burdan- konuşmasını yaparken babası sordu Rengin' e "kızım sen biz yaşlanınca bakacak mısın?"
Rengin ne dedi peki "duruma göre..."
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yer sonrası :)


Sardunya'nın verdiği iki sardunyadan birini bu hale getirdim

:( Üstelik henüz ne renk açtığını bile göremeden, hoş öbürü de hala boya veriyor ya onu da açtıramadık... Allahtan ki iş yerindekinin durumu iyi beyaz açacak henüz 4 yaprağı var...

Bugün evdeyim yine bol çamaşırlı bol temizlikli ve bol yorgunluk dolu geçti günün yarısı ve neyi unuttum neyi unuttum diye düşünürken yemek unuttum tabi şimdi yazarken diğer yandan da kırk tilkinin kuyruklarıyla uğraşırken aklıma geldi :(

Rengin hanım kanepede uyudular hem de uykusu olmadığı halde hayret!
Ben mi ben de kuruyan sardunya misaliyim bugünlerde hayr olsun...

8 Ocak 2009 Perşembe

2006 Temmuz' un Sonu...


Bu tarihi hatırlamaktan hem imtina etmişimdir... Zatürreden yattık 4 gece hastanede... Şükürler olsun ki daha beteri olmadı yattık çıktı geçti... Ama her öksürüğün yine o illete dönüşeceği kabusu yer etti bende... Günlerdir süren öksürükle zencefil-zerdeçal-bal ile savaşmaya çalıştımsa da buraya kadarmış demek ki... Bu sabah öyle derinden öksürdü ve göğsünden öyle bir hışırtı geldi ki yavrumun kaptım götürdüm hemen doktora... Doktorun ciğer filminden, bronşlara indiğini ama zatürre olmadığını söylediğinde çektiğim "oh" sesi Ankara' yı inletmiştir herhalde ...
Olsun buna da şükür hoşgeldi sefa geldi ateşi yok, en azından keyfi yerinde ve on günlük kürden sonra geçecek sağlığına kavuşacak...
Asıl hastanelerde yatan dermansız hastalıklarla boğuşan bütün çocuklara bütün hastalara olsun şifa duam...
* resimdekiler; ben, Rengin, Annem... Pastalı resim de taburcu olduğumuz gün evde kestiğimiz pastamız*

7 Ocak 2009 Çarşamba

Ah Be Hayat...

Ne vardı herşeye rağmen mutlu olsak?

Ne vardı belki dakikalar sonra göçüp gideceğimizi hiç aklımızdan çıkarmadan yaşasak!

Ne vardı sevdiklerimizin kıymetini bilsek!

Ne vardı kalp kırmanın kolay onu düzeltmeninse çoook zor olduğunu idrak edebilsek...

Ne vardı yitenlerin geri gelmediğini anlasak...

Ne vardı hayatta maddi değerlerin manevi değerlerin yanında beş para etmez olduğunu özümseyebilsek...

Ne vardı sanki sadece sağlığımızın birlikteliğimizin bir bütün olduğunu görüp sadece ve sadece bunlar için bile "dünyanın en zenginiyiz biz" diyebilsek...

Ne vardı tutkularımızın esiri olmasak...

Ne vardı değer versek, değer görsek...

Ne vardı tahammül sınırlarımız dipsiz kuyunun dipsizliğinden daha dipsiz olsa...

Ne vardı içimizdeki sevgi, anlayış, hoşgörü ve diğer bütün insani duyguların filizlerinin boyu arş-ı geçse...

Ah be hayat "aşkolsun" sana ...

Tatsızdım / Tatlandım

Bugün hatta dün geceden pek keyifsizdim, tatsızdım... Arada geliyorlar bana öyle kadrimi kıymetim bilen yok, saçımı süpürge ediyorum bir teşekkür yok, Yarebbim ne bahtsızım talihim yok, bahtım kara diye geliyorlar, ben onu kafamda daha da senaryolaştırıp dünyayı kendime kendi çapımda zindan ediyorum... Herkeslere küs oturuyorum gömülüyorum bilgisayarıma işlerime...
Benim ANKAN ım vardı ya hatırlasınız Ankaralı Anneler grubum... O gruptan Arzu diye bir arkadaş var, kocası doktor tayini Şırnak' a çıktı, o Ankara' ya gelmiş toplanalım demiştik dünden, öğlen bir yemek yiyelim gelebilenlerle... Şırnak' a da evlerimizde kullanmadığımız çocukların eskileri, bizim keza öyle, oraya koli koli göndermiştik... Hatta resimde gördüğünüz beyaz örgü nesne de Şırnaklı ablaların teyzelerin Arzu' nun eşine verdikleri Şırnak lifi hediyemiz :) Arzu' nun (resimde kucağında tatlı yavru olan) Şırnak anıları, araya serpiştirdiğimiz sohbetlerle bol gülmeli bol kahkahalı bir öğlen arası geçirdik... Çok keyifliydi :)
Tatlandım şimdi küs değilim dünyaya hadi barıştım :)

6 Ocak 2009 Salı

Üçümüz Bir Fidanız...

Yeni alışkanlığımız sonucu bir yatağın iki gelişmiş bir körpe fidanı şeklinde uykularımız artık...
Ben durumdan mesut diğer gelişmiş fidanı uykusuz geçen geceyle güne başlarken kuzuya sarılıp uyumanın keyfi başkadır diyerek dün gece Hansel' le Gratel masalımızı okuyup mayıştıktan sonra 21:00 de koyduk kafaları yastığa kızı uyutacağız maksatlı yanındayız...
Gözümü bir açtım 23:00 :)
Bugünün yemeği yapılacak gece bitti derken yemek bitti gelişmiş diğer fidan uyumakta olduğu kanepeden yaka paça kaldırıldı yekpare aşk gemisine... Dalındı misss uykuya kalındığı yerden çarçabuk...

4 Ocak 2009 Pazar

Hazreti "Beklenti"... (Öykü Atölyesi)

Onsuz yaşamayı çok önce öğrendim ben... Yoo sesimde serzeniş yok bilakis "aşmışım ben bunu onun haklı gururunu yaşıyorum"un vakur duruşu üzerinde sesime yansıyan işareti var... Neden onsuzluğa sevindiğimse tahmin edeceğiniz üzere tabi ki sürekli beklentili halin sisteme verdiği zarardan olsa gerek... Ama ya şimdi? Başka kulvardayım kalbimi bağladım ben Yaradana, rahat ettim en sonunda... İnandım ki her olayın bir vakti zamanı var ve O en hayırlı zamanda vuku bulduruyor ona... Bana da, rahmetli dedemin dediği gibi "tedbir senden takdir Allah'tan" deyip, yapılabilir, uğraşılabilir her etkeni yerine getirdikten sonra hayırlısıyla olsun' la arkama yaslanıp başka bir olaya yönelmek...

İşleri oluruna bırakmak durumunu özümsedim ben kimseden sevdiklerimden, çevremden, amirimden kimseden beklentim yok o halde herhangi bir olumsuz durumda da hayal kırıklığı yok...

"Beklenti" yle "hayal kırıklığı" bundan ilişkideler işte... Kraliçe "beklenti" hazretleri sopasını vurduğu zaman yere, "hayal kırıklığı" kulu yol alıyor boynunu eğip kaderinin götürdüğü yere doğru...

3 Ocak 2009 Cumartesi

Kravatsız Adam...

Olan gidene oldu ardından ihmal sonrası bir sürü kıt' ın açıklamaları baki kaldı cahillikler yobazlıklar sonucu...

En nihayetinde gitti şükür gitmesi çoktan gereken, gelen gideni aratmasın diyorum en içten samimi duygularımla sonrasında...

Şeref sahibi, dürüstlük timsali yöneticilere hasret yurdum artık kavuşsun insan gibi insanlara...

Japonya gibi olsa bizde de yöneticiler ar namus sahibi, en ufak bir aksaklık sonucu sorumluluğunu üzerlerine alan haysiyetli adamlar gibi olsa bizimkiler de...

Yurdumun yöneticilerinin harakiri ritüellerini zevkle izlerim ben gözümü kırpmadan...

İlham Şekerim Geldiysen Üç Kere Kapıya Vur...

En sevdiğim, listemdeki komşularımın listelerindeki komşularını gezinmek, yeni yazarlar, yeni yazılar keşfetmek...
Ne cevherler var siz de bilirsiniz gıpta ettim cidden, nasıl döktürmüşler, nefes almadan okuduğum, sonunda hislendiğim, hem fikir olduğum bir sürü yazı okudum...
Sonra dedim ki kendi kendime, ilham hiç ayrılmıyor kendilerinden... Bu iş zorlamayla da olmuyor yazayım bloğuma iki satır diye... İlham işi evet ilham, bazen oluyor bende de nadiren ara sıra seyrek olanından... Ama diyorum bazen yazayım kafamdaki örgüyü dağılmadan, aklımdan uçmadan...
O halde kalemi güçlü, duygusu hassas bütün blog yazarlarını tebrik eder, önlerinde şapka çıkarır ve de okumaya devam ederim :)


2 Ocak 2009 Cuma

On Yılı Aşkın Süredir Sabahları...

Nihat' ı dinliyorum...

Ta Best Fm' den itiraben şimdi Alem Fm' de...

Her sabah 07:00 de başlıyor 09:00 ' a kadar o kadar keyifli ki yurtta ne oluyor ne bitiyor böyle takip ediyorum...

Siz de edin...

Ha bir de akşam da 18:00 / 20:00 arası Nihatla sivrisinek programı var o ayrıca güzel...

1 Ocak 2009 Perşembe

Cani Doğalgaz...

Genelde haber seyretmiyorum seyredemiyorum mutfakta oluyorum ya da herhangi bir çocuk kanalını izliyorum bugün izledim dondum kaldım bizim yakınlarda olmuş hem de olay :(

Çok feci çook ailelerine sabırlar, çocuklar sizlerin de mekanı cennet olsun :(

Mim Ödevim Sorularım...

İçimden Geldiği Gibi den geldi ödevim Mim' im...

Buyrun sorularım ve yanıtlarım:

1- En sevdiğiniz kelime nedir? --- Anne...

2- En nefret ettiğiniz kelime nedir? --- Uyuşukluk...

3- Sizi ne heyecanlandırır? --- Büyük ikramiye çıksa lotodan filan çok heyecanlanırdım herhalde...

4- Heyecanınızı ne öldürür? --- O öldüren biliyor...

5- En sevdiğiniz ses nedir? --- Kızımın kahkahaları...

6- En nefret ettiğiniz ses nedir? --- Şu asfaltı deldikleri şeyin adı neydi unuttum şimdi onun sesi...

7- Hangi mesleği yapmak istemezsiniz? --- Çok yerin dibinde olan ve de çok yükseklerde çalışılan her işte olmak istemezdim...

8- Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz? --- Bir enstürmanı layıkiyle çalmak isterdim var kulak ama kısmet olmadı bateri olabilir mesela...

9- Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz? --- Çocuk olayım çocuk kalayım hep...

10- Nerede yaşamak isterdiniz? --- Önünde deniz arkasında köy olsun sağlık ekonomi modern olsun ortada kalmayalım ama huzurlu sessiz tenha olsun bahçesi olsun üzerine pembe de panjuru olsun tam olsun :)

11- En önemli kusurunuz nedir? --- Çok çabuk parlarım dağıtırım hemen ortalığı...

12- Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi? --- Çok fazla içmesem de sigara...

13- Kahramanınız kim? --- Hiç kahramanım olmadı kendimim kahramanım kızıma örnek sunduğum...

14- En çok kullandığınız küfür nedir? --- Kötü huy evet ama küfürlü konuşuyorum ama iyi küfür iyisi kötüsü olmaz tabi de stadyum küfürü değil elbet :) en çok anasını satayım diyorum...

15- Şu anki ruh haliniz nasıl? --- O kadar değişken ki iyiydi az önce kudurdu yine ruh halim...

16- Hayat felsefenizi hangi slogan özetler? --- "Baktığın yüze tükürme, tükürdüğün yüze bakma"

17- Mutluluk rüyanız nedir? --- Sevdiklerimin kendimin hayallerimizin gerçekleşmesi (akıllcı hayaller bunlar)

18- Sizce mutsuzluğun tanımı nedir? --- Bey' le kapıştığımız anlarda , bir de tabi aile içinde sevdiklerimin hastalıklarında zor zamanlar geçiriyor olduklarında...

19- Nasıl ölmek isterdiniz? --- Sevdiklerimden önce uykuda...

20- Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı' nın size kapıda ne söylemesini isterdiniz? --- "Gel kulum, söyle bakalım yanına kimleri isterdin?"...

Kabul buyururlarsa dreamland ce Camilla'nın Günlüğü' ne gönderdim en acilinden buyursunlar efendim...