Birşeyler karalamak için çoğunlukla efkarlı mı olmak lazım?
Yani şöyle heybetli cümlelerden ta yüreğe ulaşacak ...
Yazarken yazanı titretecek, okurken oyunanı etkileyecek...
Ne bileyim ben de durum bu aslına bakılırsa...
Bizzat efkarlıysam birşeylere kafamı yordu ise ki maşallahım var kendime verdiğim gaz konusunda, o zaman kendim de şaşırarak yazıyorum...
Hatta bu meydan sayesinde, yorumlayanların şiir dedikleri satırlar bile karalıyorum heyhat!
Sabah Savaş Ay' ın Darülaceze' ki röportajları yayınlanıyor, oranın misafirleriyle gençliklerinde neydiler şimdi neyderler konulu...
Bir şair vardı bu sabah...
"Evlendim" diyor "sonra ayrıldım bize mutlu olmak olmaz ki o zaman yazamam"
Bir sürü örnek de verilebilir aslında mutsuz şairlere, yazarlara...
Demek çoğunluk böyle, genelleme de yapıp "yok ben çatır çatır yazarım mutlu mutsuz farketmez" yorumlarına maruz kalmamak için, yazan efkarlıysa döktürür yoksa yazar yine de diye noktalayabilirim durumu...
Epey oldu, geçen de Beyaz' ın programında, Beyaz da kendiyle ilgili bir itirafta bulundu...
"Konuklarla sohbet güzel giderse, keyfim yerindeyse, duramam yerimde, sahnede dolanırım" diye...
Şimdi ben de bakıyorum, Beyaz programında dolanıyorsa, demek ki program iyi gidiyor ama yerinden kalkmıyorsa durum fena :)
Bu durumda kendini ifşa etmek de kötü mü ne?
Benim aynını yaptığım gibi...
Yazıların damara giden durumlarında kafam dumanlı, lay lay haydi eller havaya durumlarında ...
:)
Eller havaya haydi hoooobaaaa diye bitiririm ben bu yazıyı o zaman...













