22 Haziran 2017 Perşembe

Netce İtibariyle...

Parmaklarım dolanıyor klavyenin üzerinden de hangi tuşa bassam nasıl başlasam bilmeden kulaklıktan gelen müzik gaz olsun da özlediğim meydan-ı muhabbete dalayım.
Blogda kendi tanıtım kelamımda da yazdığı gibi işte hayat hızlıca aktı sonra bir kuruma girildi çıkıldı baba gitti dağ gitti taş gitti üst üste geldi gitti düştük kalktık derken sığındık sığınıldık...
Kanın deli aktığı -bende hiç durulmadı ya- dönemlerin ekilenlerin biçildiği tekamülden tekamüle dalındığı çıkılamadığı imtihanların yoğunlaştığı onlara hamd edilip daha zorunun olmadığına şükredildiği günlerin suyun hızını katlayıp aktığı derken derken öğrenilen ders alınan hadiselerin varlığına bile şükredilmesi elimdeki kalbimdeki en büyük kazancım.
Darmadağın olduğunu sandığın ama altının üstünden daha iyi olduğunu tecrübe ettiğim kapanan kapıların iyi ki kapanmış şükür ki dendiği en güzel en aklı başında akıllı zamana hayata...
Ez cümle iyi ki ler ne kadar çoğaldıysa artık :))







26 Ocak 2017 Perşembe

Tahlili yapılamayacak ağırlıkta 2016 ve hatta 2010 sonrası...
Elden bir şey gelmeyince hayırlısı buymuşun arkasına sığınıp teselli bulmak sağlığımız yerinde çok şüküre bağlanan...
Henüz renk siyahtan dönmedi beyaza, griye bile...
Rengin açılacağına inanç tam... 
Arada gelen hadiselerle mutlu umudu yitirmeden şükrü ağızdan bırakmadan sıkıntılara gönderenin hatrına eyvallah diye diye...

24 Ekim 2016 Pazartesi

Kaderden kaçamıyoruz nereye ayrıca
Başa geleni nasıl karşıladığımız mühim asıl
Dünya hayatında rahat yok hep bir imtihan hep sıkıntı
Sıkıntıya hep hamd gönderenin hatrına
Acizliği kabul edip en güzeli
"Rabbim iyisini bilir" deyip işi Allah' a havale etmek
Hem yormuyor hem adalet daha hızlı tecelli ediyor
Kalplerden geçeni bilen O...
O halde en iyisini en hayırlısını verecek de O...
Dilin söylediğini kalp de destekledi mi?
Yine yine yine
Rabbim iyisini bilir...
Sonrası sabır :)

13 Eylül 2016 Salı

Gidenin oldu mu
Evvela somutuna üzülürsün bütününe gidişine odaklanırsın...
Sonra o somut soyutlaşır gözünde özünde
Hatırlarsın ne var ne yok, geçmişi dökersin, eski fotoğralar gibi geçer gözünün önünden karelerle
O kareleri yaşatmaya çabalarsın zihninde
Zamanla o kareler de siliniverir kendiliğinden
Tutmaya çalışırsın elinde, somutu da gidince ne kalacak elimde diye
Soyutu da silinmeye başlar
Geçmişle ne kadar yaşadığınla ilintilidir hayata bakışın
Tutulur kalırsan kopman da zor olur
Zorlarsın hatta elimde kalan bir bu ne güzeldi diye
Hatırasına sarılayım diye
Sarıldığın da flulaştığında bir müddet sonra
Kalakalırsın
Sanırsın tutunacak bir bu kalmıştı bu da elimden gitmesin diye
Fakat o kadar debisi yüksektir ki hayatının hızı, elinde olmasa bile
Kontrol etmeye çalışsan da yetişemezsin
Zihin ne kadar yavaş aksın istesen de
Akmaz, elinden o somut kaydıktan sonra soyutuna da sahip olamazsın
Bir bakmışsın ki sonra hayalindeki kareler de akmış gitmiş
Ne kadar tutmaya çabalasan da ne çare...
Giden de gittiğiyle aldığı götürdüğüyle
Kalan da ardından hatırlamaya çabaladığıyla...
Kalan ne varsa artık bir zerre-i miskal
Ona sarılır kalıverirsin...
İstesen de istemesen de...

20 Ağustos 2016 Cumartesi



Bir savurgan oldun be hayat bu aralar...
Son zamanlarda bir sağdan bir soldan...
Tamam diyorum demesen ne olacak haşa kime isyan...
İmtihan diyorum en çalışmadığım yerlerden...
Yine de halden memnuniyet çıkarmalı mı...
Tabi ki evet, şer de hayır aranmalı mı...
Tabi ki evet...
O halde her daim şükür, her daim başa gelen istenmediğe sabır...
Zaten şöyle bir düşününce değişiklik iyidir...
Bakmak istemediğim yönden bakılınca gıpta edilen de bir durum da şimdi...
Şımarıklık yapmayayım hadi ben de...



9 Nisan 2016 Cumartesi

Ergen ya da doğuştan ergenmiş de yeni haberi olan ben için hayat ne kadar renkli olabilirdi ki daha fazla...
Artık geç yaş anne babalarız ya genele bakarsak hep diyordum ki benim menapozum kızın ergenliğine denk geldi mi değmeyin keyfe iki deli değnekleri saklarız söylemlerimi sessizce sineye çektim evin hakimiyetini verdim kıza elinde oyuncak nereye fırlatırsa oraya gidiyor muyum?
Olanda hayır vardırdan çıkıp yola bu işin hayrını da menapoza girmeden şahane bir ergenle adı gibi rengarenk bir renk döngüsü benimki...
Şikayet mi haşa ne ederim ne edeni severim benimki hal-i takdim....




5 Nisan 2016 Salı

Bırak Aksın...



Daha iyi bir hayat mı yaşamak istediğin...
Günler su gibi akıp geçiyor ya hissetmeden daha ne istersin?
Sıkıntılıya sor bak bakalım ona nasıl geçer günler yıl gibi...
Zamanın hissettirmeden akışı lütuf sana...
İyisi işte bu gör yaşa diye...


17 Temmuz 2015 Cuma

Her gün bir ders çıkarttırıyor tatili olmayan öğrenimim...
Yekpare Sabır...
Bir de 
"Teslimiyetteki Huzur"
Tavsiye ederim...

25 Mart 2015 Çarşamba

Eski analar...



Maksadım annemi kötülemek değil haşa!
Annelik ne bileyim benim için adam gibi rol model olmak sürekli çaktırmadan mesaj kaygılı söylemlerde bulunmak gibi bir kimliğe bürünüyor...
Ya da bana öyle mi geliyor...
Yanlış örnek olmayayım sıpa iki gün sonra yanlış birşey yaparsam ya da söylersem sokmasın gözüme korkusu...
Annem gibi davranmak isterdim hani eskilerde çocuğun psikolojisini kim taksındı...
Davranışlarda da söylemlerde de kim kasardı kendini...
Beyaz yalan kalıbını kıralım yalanın her türlüsüne karşı olma durumumuzu hayata entegre edelim...
Velhasıl eski analar gibi büyükler gibi bizim yaşadığımız şuurdan yoksun olma hali özgürlüğünü aramıyor değilim hani...
Dediğim gibi ya da benim gibi konuyu fazlasıyla dikkat-i nazara almam fena bir durum...
Ağacın yaşken eğilmesinden yola çıkarsak da elimizdeki ağaç o kadar yaş ve şekil alabilitesi yüksek ki kıyamıyor insan...
Hele ki sorumluluğu omuzlarında fazlasıyla hissediyorsan...

15 Mart 2015 Pazar

Her Pazar...



Her pazar veya cumartesi Rengin istekli çoğunlukla ya bir kek ya bir diğer tatlı bunların fotoğraflarını instagram dan paylaşıyorum nispet yapar gibi ne edepsizlik...

Madem fotoğrafını koydum tarifini de yazayım da hakkını verelim...

Öncelikle 250 gr. kadayıfı tiftikliyoruz ufak ufak...
2 yemek kaşığı tereyağını tavaya koyuyoruz
İri çekilmiş yarım su bardağı cevizi ilave ederek hafif kavuruyoruz
Cevizin ardından tifttiğimiz kadayıfı da ilave edip rengi kahveye dönene dek kavuruyoruz...
En son 2 tatlı kaşığı toz şekeri ilave diyoruz...

Öte yandan muhallebiyi yapmak üzere

1 litre süt
1 su bardağı şeker
3 çorba kaşığı buğday nişastası
3 çorba kaşığı un
1 paket toz krem şanti
1 paket vanilya

Krem şanti ve vanilya harici bütün malzemeleri muhallebi kıvamına gelinceye dek pişiriyoruz.
Muhallebiyi ateşten alıp krem şanti ve vanilyayı ilave ederek mikserle karıştırıyoruz.

Sonra ister benim gibi kadehe ister cam bir tepsiye önceden kavurduğumuz kadayıfın yarısını seriyoruz...
Üzerine muhallebiyi ve en son da kalan kadayıfı muhallebiye örtü yapıyoruz...

Buzdolabında muhafaza edip soğuttuktan sonra afiyet olsun diyoruz yiyenler de eline sağlık bu ne güzel bir lezzet diyorlar...
Demeliler de...


3 Mart 2015 Salı

Ya Sabır...



Mesaj mı dolu etraf yoksa algıda seçicilik mi burnuma sokulan sürekli...
Bugünkü de SABIR...
Sabır abidesi annemi biliyorum en yakınımdaki...
Kendi hayatına nakşettiği yetmezmiş gibi etrafına da verdiği salıktır sürekli...
"Sabret geçecek sabır sabır sabır" diye de bastırır en sonunu üç kez...
Bana da demedi mi sanki de anne lafı batıyor mu insana dinlemedim ki dinleseydim diye taşlara vuruyor muyum başımı... 
Malesef...
Eski mahallemizdeki komşu ablalara annemin telkinleri çok işe yarar dert döktüklerinde annemin verdiği öğüt sabır olmasına rağmen...
Enini boyunu anlatır sabıra bağlar işin sonunu "haaa tabi doğru ne yapalım sabır" der karşısındaki...
Şimdi annemden aldığım düsturu sürdürürüm ben de sabretmememin ceremesini çekmiş olarak...
Sabır diyorum ben de etrafıma var bunun da bir hayrı elimizden sabretmekten başka ne geliyor...
Dost meclislerinde muhabbet az maaş, sert hayat koşulları, hastalık sağlık konuşulduğunda sonuç hep aynı yerde kesişiyor "Allah bugünümüzü aratmasın, çok şükür, bin şükür"
Tabi ki öyle dertlenmekten bile imtina eder olduk, bu derde de ediyoruz şükür sayısızca defalarca...
Sabır başka bir mertebe...
Küçüklüğümde disiplin yükü annem illa o öğlen uykusuna yatıracak insanı...
Ben de yatmamak için direneceğim de kime debeleniyorsun karşında adamı kaşıyla gözüyle yola getiren bir anne var...
Sokardı odama haydi uyu...
Ne ağlardım, duvarları, kendimi yırta yırta...
Sonrasında bitap düşerdim ağlamaktan bir de içerden "gel haydi" sesi alamayınca sızar kalırdım...
Şimdi de ona benzetiyorum kendimi, ağlıyorum dertleniyorum fiili olarak olmasa da neler yapasım geliyor da sonunda bitap düşüp sızıyor bakıyor kalıyorum geriden...
Sonuç mu yine sabır yine sabır yine sabır... 


26 Şubat 2015 Perşembe

7 Şubat 2015 Cumartesi

Bülbülün Çektiği Dili Belası...



Yaşam zamanla öyle bir ayar veriyor ki, eskinin o fütursuz savurduğun koca laflarını, kınadığın meselelerini  çıkardığı için peyderpey, temkin senin başucu kitabın oluveriyor sonrasında bir anda...
Ruh kendinin hiç bir zaman yaş almadığını hissettiği ama takvim filmin forward tuşuna basıp da sardırılmış halini oynadığı için gençlikte diyeceğim okur, yaşlandın mı deme evet yaşlanmadım belki de AMA anlatımda eski deyince de aynı manaya geliyor kimi kimi .......
Evet "eskiden" fütursuzca savururduk bütün ayıplamaları, bütün kınamaları, bütün büyük konuşmaları ha bir gayret...
Süreç içinde bütün  bunları yediğimiz hasılı ile şimdilerde bir saba makamı dilimizde, hoş sohbet bütün benliğimizde...
Tamam gıybetin dibine vurmazdık belki de cahildik diyelim büyük büyük laflar ederdik o ettiğimiz lafları teker teker yemeden önce....
Kınardık ayıplardık eşi dostu, akraba talukatı her birini sonraları yaşamadan önce...
Akıl artık dizimi kırayım oturayım oturduğum yere dediği dönemdeyse geriye bakıp da vay be kimi kınadıydam çatır çatır başıma geldi, kime büyük laf ettiysem iki adım ötede yedim o lokmayı misliyle...
Birebir gördük de açık açık, kimi kınarsan verdi başına kim seni kınadıysa aynını yaşadığını seyrettin...
Şimdilerde hep bir korkaklık çekiniklik hali "aman estağfurullah büyük konuşmak gibi olmasın", "kınamıyorum tabi canım benim de evladım var"
"hayat tabi kimin başına ne gelir normal karşılamak lazım şaşırmamalı artık"
kılıflı cümlelerle bezeli geziniyoruz...
Sonra sevinçlerimizi gizler olduk müjdelerimizi paylaşamaz olduk büyüdükçe...
Çünkü nazarı kaçar, ecri gider diye ve evet gidiyordu da... 
Karşındaki belki en yakınındaki sana seninle sevindi göründü ama o filmdeki kötü karakterin gözlerindeki o yıldırım çakması ışığını da çaktırmayı gizleyemedi...
Belki de biz aynını yaptık bir an gıpta ettik elimizde olmadan...
Uzayan kol bizden yanadır lafını düstur edinmiş, karşımdakinin müjdelerine her zaman sevinmiş, fazlasını dilemiş biri olarak kime ne anlatıp paylaştıysam plan olsun, proje olsun, ne bileyim bir müjde olsun hep elimde patlamıştır yaşadığım örneklerle...
Dolayısıyla ne olmuştur bir derin sessizliğe bürünme hasıl olmuştur sonrasında bir ketumluk sarmıştır etrafı kendinle alakadar hadiseleri paylaşmada...
Bugün kendime uyguladığım, geçmişte gazı boşalmış araba gibi fırıl fırıl attırdığım o lafları sonrasında yemesin diye kızıma şimdiden fren sistemini öğretmeye çalışıyorum kendimde nice sonra basmayı akıl ettiğim...
Aman kızım büyük konuşma, kimseleri kınama başımıza gelir sonra koca nineler gibi ablukaya almış devamlı bir nasihat hali...
Yaparken sevimli olmaya kendimden örneklendirmelerle anlatmaya çalışıyorum ki etkisi büyük, nasihat kisvesinden de uzak olsun...
Velhasılı efendim bizler frene basmayı öğrenmiş şimdilerde de evladımıza da öğretir olduk...
Devir aslında kötü de değildi belki de bizler temkini elden bırakmaz olduk...

27 Ocak 2015 Salı



Nasıl baktığımız değil midir nasıl gördüğümüz...
Sabah kalkınca gördüğün anlamlandıramadığın rüyanı hayra çıksın diye umut ettiğin de bir bakış, nasıl bakarsan, yorumlarsan öyle...
Kalbinin ekmeğini yeme işi de öyle...
Sonra kalbi fesat olanın işinin kesat olması gibi...
Bakışı düzeltmenin ilk şartı kalbi düzgün tutmak...
Kininden nefretinden affetmemekten uzak durmak...
O kişisel gelişimlerin de ana fikri bu değil mi?
İyi bakalım iyi olalım güzel bakalım güzeli görelim...
Yoksa mı?
Yoksa depresyon denizinde kulaç at...
Bat dibe çıkama...
Ne sıkıntı olursa olsun her zaman ama her zaman kalbi bağladın mı Yaradana, çıkışın olma ihtimalinden kuşku duymadın mı, o zaman rengarenk bakarsın etrafa...
O halde ana fikir...
Hep şükür... 
Hep şükür...

16 Aralık 2014 Salı

Sandığınız Gibi Bokunda Boncuk Yok Bebelerinizin...

Hafta sonu Gazientep teydim...
En küçük teyzem var orada sohbet muhabbet...

Orada eniştemin dediği bir söz çok ilgimi çekti...

"BİZ ANA BABALARIN ZALİM OLDUĞU DÖNEMDE ÇOCUKTUK...

ÇOCUKLARIN ZALİM OLDUĞU DÖNEMDE DE ANA BABAYIZ..."

Arkadaşlar sevgili buldumcuk ana babalar çocuklarınıza sonsuz verdiğiniz o özgüven aşılama çabalarınız var ya işte o çocuklarınızı olabildiğince saygısızlaştırıyor küstah birer birey haline getiriyor haberiniz yok...

Belki de haberdarsınız da salağa mı yatıyorsunuz ne yapıyor sunuz?
Arkadaş bizim zamanımızda da şimdiki zamanda da primini yitirmeyen bir değer olan "hanımlık beyefendilik" kavramları hala güncelliğini koruyor bilmeyenler için kıyısından köşesinden geçemeyenler için söylüyorum...

Boşa mı demiş büyükler taş yerinde ağırdır diye...
Hanımlık beylik iyidir hani şu twitter tabiriyle hatta candır...

Yapmayın bir yandan siyaseten çocuklarımız için endişeleniyoruz nidaları atıp ortalarda dolanıyorsunuz beyaz yakalılar kisvesi altında bir yandan da geleceğe yetiştirdiğiniz çocuklara bak...

En küçüğünden otobüslerde büyüklerine yer veren gençler hatta çocuklar yok artık...
Apartman komşusunun elindeki torbaya yardım eden çocuk/genç de göremiyorum ortada...
Selamı sabahı saymıyorum bile...

Çocuklarınızın zalimliklerine parmağında oynatma durumlarına prim vermeyin yeni nesil ana babalar...
Hiç birinizin çocuklarının boklarında boncuk yok onu bir anlayın hele...
Çağımızda çok zor edinilen çocuklarınız için çokça şükredin onları birer hanımefendi birer beyefendi gibi yetiştirin...
Ahlak birincil ödevimiz olsun çocuklarımızda Allah korkusu yerleşsin içlerine dozunda mantığıyla, merhameti vicdanı bol olsun çocukların...

Bunları bizler yapacağız her lafa sürekli cevap yetiştiren yaşından beş yaş fazlaymışcasına kılıklarla dolanan bebeler olmasın etrafımızda...

Eskinin çocukları şimdinin ana babaları o zalim dönemin ana babalarımızdan aldığımız terbiyeyi çocuklarımıza vermek hiç zor değil sadece silkelenin kendinize gelin...

Bunu en fazla nerede görüyoruz biliyor musunuz çocuk ilkokula başladığında...
Sanırsınız her çocuk birer anne baba nedir bu böyle kimse onun çocuğuna laf etmeyecek benim ki prenses benimki prens eee hepsi öyle anladık hepsi değerli inkar eden yok...
Ama o bitmez tükenmez şımarıklığa benim çocuğum çok akıllıdır diye dolanan salak ana babalara ne demeli...
Sevgili buldumcuk ebeveyn senin çocuğun da diğer çocuklar gibi zaten akıllı kimsenin itirazı yok çünkü etrafında o kadar çok uyaranı var ki çocuk neredeyse bir yaşına geldiğinde tablete parmağını dokundurduğunda ne olacağını bir müddet sonra biliyor buna sevinmene gerek yok...
Ayrıca unutmamalı ki zekasında problem olan çocuk ana babası olmak da zordur üstün zekalı çocuk sahibi olan ana babanın işi de zordur.

Velhasıl kelam Allah' ın bizlere emaneti olan yavrularımızı en iyi şekilde yetiştirmek boynumuzun borcu...
Ahlaklı vicdanlı merhametli birer hanımefendi ve birer beyefendi olarak...

20 Kasım 2014 Perşembe

Fazla Fazla...

Biz bu  kadın milleti ...
Garibiz biraz da iyiyiz aslında...
Belki de fazla mı iyi
Fazla yufka yürekli
Fazla maziye dalan
Gideni çabucak yürekten atamayan
Yapılanı çabuk unutan, özlemine kaldığı yerden devam eden
Fazla anaç
Fazla fedakar
Fazla vefakar
Kendini her an herşeye hazır tutan
Hemen önüne bakamayan
Ama her hadisede en az üç hamle sonrasını düşünen 
Bıçak kemiğe dayanana kadar ses çıkarmayan
Hemen kırılan
Hemen ağlayabilen
Hemen de atarlanan
İlgiye muhtaç
Sevgiye aç
Bir o kadar da koca kalbinden etrafa sevgi akıtan
Bir gülümsemeyle yelkenleri suya indiren
İki güzel lafa keyiflenen
Fazla duygusal
Fazla verici 
Verici 
Verici
Beklentiyi sıfırlamayı beceremeyen
Umut etmekten yorulmayan
Sevmeyi çok seven
Kalbi yumuşacık

Garibiz biz
Kadınız koca yüreklerimizle...



12 Kasım 2014 Çarşamba

Bitirmeleri fenadır insanın
Önüne sonuna bakmaz kırar geçirir
Baktığım yüz kırmayayayım demez
Bakacağım yüz tükürmeyeyim demez
Acıtır bir de bitmek bitirmek
Saldırır biteviye birbirine
Öyle beylik  süslü sözler raftadır
Gün yüzü görmemişler çarpar yüzüne sakınamazsın
Sen ne kadar dirensen de kırmayayım kalbini diye
O hiçe sayar yaşanmışlığı da emekleri de
Koymaz ortada ele gelen ne varsa
Efendi gibi bitirmeyi beceremez  insan evladı
İlla bütün kredisini bitirecek
İlla kırıp dökecek
Sonu illa kötü olacak

Halbuki ne filmler vardı bitmeleri sadece hüzünlü
Öte tarafını  göstermiyorlardı belki de
Kandırıldık

Bitirmeleri beceremiyor insan evladı........







16 Ekim 2014 Perşembe


Kendi kendime seçtim, arkasını okudum, yorumları okudum...
Şimdi de anlamıyorum iyi mi...
Persormansım şahane değildir, öyle kıvrak olayım filan o tamam da hiç mi yazılan anlaşılmaz, hiç mi anlayamam..?
Emeğe saygıdan bir de vurdurup çalıştırayım kafayı deyip okumaya devam edeceğim...
Ama yazıktır bana da...

15 Ekim 2014 Çarşamba



Belli yaşlar milattır ya öyle der eski teyzeler, kalemi kuvvetliler, şairler...
Yaş olarak anlamaz insan, yol mu yarılandı, yol mu bitiyor...
Asıl yaşattıkları milat oluyor hayatın kendisi bünyede...
Bebeğin büyürken agusu gugusu her yeni yaptığı şaşırtırken beni...
Şimdiler de düşünce kontrolünü öğrendi bu beden böylesine şaşırttı...
Canımı sıkan her nevi düşünceden de insandan da beyinsel olarak def-i hacet edebiliyorum...
Kendi kendime de bıyık altından sırıtıp aferin len deyip elimin yettiği yere kadar da sırtımı sıvazlıyorum...
Gerçi bu hale gelene kadar da yaşanan yaşandı tükenen tükendi de...
Olsun kalan sağlar -hem çoğunlukta- hem bizim...
Hem de benim :)


8 Ekim 2014 Çarşamba

Çok şükür sağlıkla devirdiğimiz onuncu yılın sonunda neler yükledik sırtınanın farkındalığıyla vicdan azabıyla...
Yine şükür yine şükür...

 

1 Ağustos 2014 Cuma





İki kişilik minnacık yaşantının en güzel yanı;
her daim çocukla çocuk olman...
mutlu olman...
dik durman...

28 Mart 2014 Cuma

Şarjın biter mevsim sonu gibi ya da dönülmez artık sandığın yolu devam ederken anlamadan keskin U dönüşünde...
Sonra döndüğün yola alışırsın orada da gidiyorum ne gam dersin...
Giderken giderken bir de bakmışsın ki şarjın da tamam olmuş...


7 Şubat 2014 Cuma

Ha Yendi mi Yendi...



Dr.Oetker markasına çok güvenirim adım dairede Dr. Oetker e çıkmıştı bir zamanlar o derece bağımlıydım ki hala da bağımlıyımdır marka güvenim tamdır kendisine...
Bu güvenden hareketle reklamlarında salınan rüzgar gibi uçan uçuşan Wolke keke ekrandan da olsa bağlandım aklımın bir köşesine yazdım alınıp denensin diye...
Geçen gün kısmet oldu yaptım gördüm ki benimki alçak uçuşta...
Ne kabardı ne birşey...
Şimdi google görsellerden ürün resmi ararken baktım ki yapan yapmış bende bir numara yok...
Kiiii hamur işi pasta konusunda da elime güvenirim, düşer elimden layıkıyla bunlar, e kek bastırmışlığım da yok geçmişimde, anlamadım velhasıl...
Daaa bu düşmedi ben de, şeker yoğunluğu çok olduğundan mütevellid keki bastırdı şeklinde yorumladım ben de, bir de tadı mekanikti böyle ıssırdın mı geçmedi içine dişler...
Beni hayal kırıklığına uğratan Wolke vanilyalı kek bir daha denenememek üzere market raflarındaki yerinde kaldı üzülerek...
Başka deneneceklere kısmet ne yapalım...


22 Ocak 2014 Çarşamba

Her an araftayım ....
Hayır kötü manada değil hep öyle oldu...
Fazla mütevazi oldum karşımdaki önceleri son söylenileni en başta söyler s.çar batırırdım...
Islah oldum şimdi yaş hayat yaşanılanlar çocukla büyüme baba kaybı velhasılı yüze tokat gibi çarpan hadiseler ıslah etti...
Dedim ya çekilir dert değildim bazen baksan bir taraftan, aslıma baksam herkesin herşeyine koşup erkek gibi olmak, erkek gibi yetişmek, sorumluluk almak ziyadesiyle beni kadınlık hormonundan uzaklaştırdı...
Sonra baktım ki tamam ben erkek gibi kadınım da biri de beni eylese hani yaslasam başımı sağlam bir yere içimdeki küçük çocuğa ilgi gösterse hırçınlıklarım biterdi belki bu kadar tokat yemeden önce...
İçime söz geçiremeyişimden doğan öfkem olmazdı ya da şimdiki olduğu gibi öfkemi ilaçlarla bastırmazdım...
Kumaşımı bu kadar ucuzlatmazdım bu kadar efelenmezdim kıymetimi kendim bilmediğimden kimseye de bildirmedim...
Son bağlı bulunduğum kurumda da böyle oldu önce efelendik karşılıklı kimin borusu ötecek dedik ben erkektim ya kendi başıma hasan ağaydım ya cahillik mi desem politikayı mı edebiyle yapamadık desem bitti son bir parça kaldı onda da zamanı gelince son eti kalmış tırnak gibi düşecek o da zamanını bekliyor...
Canlar sağolsun diyorum şimdi sağlıklar yerinde akıl başa çoktan geldi büyüdüm en güzel betimleyeni bu büyüdüm...
çok da memnunum şimdi kumaşımın ucuz olmadığını biliyorum ayaklarımın her zamankinden daha sağlam yere bastığından da haberdarım...
buna da hayat anasını satayım dedim gitti kalan sağlar bizim benim hatta...
yine de seviyorum hem kendimi daha fazla herkesi herşeyi de daha fazla...
esenlikler efendim...

21 Ocak 2014 Salı




Her gece
sesinin duvarından
uçurtmalar salarım gök yüzüne

resim yaparım sokağına da
gidemem
yemyeşil bir dünya gözlerin
gitsemde gelemem
kendime

ismini hecelerim
söyleyemem yanyana getirip
benim yeşilim güneşim
kendime gelişim
gecem ve gündüzüm
zaman yolculuğum...

Ramazan Çam

25 Aralık 2013 Çarşamba

Bu ara Kanlı Meri, Dabbe ve benzeri uyduruk korkunç zamazingoyla uğraşıyoruz Rengin Hanımla...
Kanlı Meri uydurması sınıftan bir arkadaşının üst sınıflardan bir kızdan öğrendiği bizim sınıfa yaydığı bir tevatür...
Efendim bu kanlının alamet-i farikası karanlıkta aynaya bakınca ortaya çıkıyor kanlı merinin yüzünün hata vücudunun yarısı kanlarla kaplı sonra kapılar kapanıyor "anneni bile çağıramıyorsun" ( korku esnasında çocuğun çağıracağı tek varlık) sonra perdeler uçuşuyor vesaire vesaire...
Bütün sınıf değil odalarına tuvalete bile gidemiyorlar korkularından :)
Bir de Dabbe miz var...
O da cinlerin başıymış...
Hay sizin hayal gücünüze...
Uyurken sürekli telkin halindeyim annem yok öyle birşey hadi deneyelim diyor bakalım karanlıkta aynaya bu sefer halüsinasyon görmesinden de korkuyorum karartı görür filan ayıkla pirincin taşını bu sefer de...
Velhasıl dördüncü sınıfın ders zorluklarına göğüs germeye çabalarken bunlar da aralarda renk oluyor bize...


27 Kasım 2013 Çarşamba

Hayat engebeli arazi, ara ara düz ovada sekerken arada tırmanmak lazım gelen türlü sınavlardan geçtiğimize inanıyorum...
Bunların hepsinin birer sınav olduğunu bilip hepsine hamdediyorum bu da Allahtan diyorum...
Sonra elimde kalanlara şükrediyor, en büyük kazançlarım için yüzüm gülüyor açıkçası...
Bir de bütün bunların atlatılmasına en büyük yardımcı Hz. Zaman var ya iş onda da bitiyor ki o da ilaç oluyor sağolsun...
Onun dışında her şey güzel Allah' a çok şükür...




30 Eylül 2013 Pazartesi

İnsanın depresyona girmesi çok kolay demişti izinliyken tv den izlediğim psikiyatr...
Cidden de öyle, ağdalı bir şarkı, hüzünlü düşünceler hooop diptesin...
Severiz de ölesiye...
Kafa dolu olunca, kalp de karanlıktaysa şarkıya filan da ihtiyaç kalmıyor ya...
Karanlığım bazen diyorum yanağıma küçücük bir buseyle uykunun en kabuslu yerinde uyandırılacakmışım da aydınlanacakmışım gibi gelse de....
Kendimi sürekli telkinlerle alıştırmaya tersi durum olur mu acaba iyisi olur mu diye düşündürmeye teselliye çalışsam da, uzun vadede plan yapmaktan nefret etsem de, elimi yüzümü boyayıp iyi hissetmeye çalışsam da, bekleyişin de sonunun ne şekilde geleceğini bilsem de, altı üstünden daha iyi belki uydurmasıyla günleri güne eklesem de ilerde düğüm var onu nasıl aşacağım onu bilemiyorum...
Ona da yazgı deyip geçeceğim aslında...



22 Eylül 2013 Pazar

Rengin 1. Renkli, parlak renkli. 2. Güzel, hoş. 3. Süslü. kız ismi...


Yazma melekemi kaybettiğimi düşündüğüm şu sıralar, sana yazmak istediklerim kafamda birbirleriyle boğuşurken ve ben onları zapt edemezken, seni buncasına gark ettiğim için...?
İyi ki doğmuşsun güzel kızım, varlığına da, sağlığına da şükürler olsun...
Canım babam, senin de doğum günün kutlu olsun, nur içinde yat inşallah...

9 Eylül 2013 Pazartesi

Vay Arkadaş Annen de mi Pan Kekçiydi?

En sevdiğim yiyecekti sabah kahvaltılarında annemin akıtması...
Sonra bizim krebimiz...
Rengin de benim gibi çok sever oldu ona her şekil yaptım taki düne kadar yaptığım pan kek le birlikte krebin tahtına pan kek oturdu...
Enteresan huyum var kapı/cam açıkken yumurta yiyemem mesela kokar sası sası...
Pan kekte de korkum ya yumurta kokarsaydı buram buram...
Dün bu siteden  buldum onlarca tarif arasından tam da tuttu...
Pıtırcık pıtırcık kabarık şirin pan keklerimiz oldu...
Özellikle de yumurta kokmaması beni benden aldı...
Siz de deneyiniz yapınız yiyiniz...

1 Su Bardağı Süt
2 Yumurta
1,5 Su Bardağı Un
1 Yemek Kaşığı Toz Şeker
1/2 Paket Kabartma Tozu (ben 1 paket kullandım)
1 Yemek Kaşığı Zeytinyağı
1 Paket Vanilya (ben kullanmadım)


2 Eylül 2013 Pazartesi

...kendi diş izleri...

En büyük kaybım babam...
"Babasız kız çocuğu mu olur" yazmış kardeşim ne de doğru yazmış...
Olsaydı da bana arka çıksaydı dediğim ne çok şey oluyor büyüdükçe...
Büyüdükçe küçülüyorsun çocuklaşıyorsun güç müç hikaye...
Belirsizliklerin hakim olduğu, neyin ne bok olacağı belli olmayan, çirkin şansı dilediğim AN da elimden birşeyin gelmemesi acı, işte o zaman arıyor insan evladı arkasındaki baba dayanağını...
Güzel müzel demesinler istemem şans baht en güzeli...
Güzelliğe de doyuluyor, yakışıklılığa da hemencecik, kalbine ruhuna inmek istiyor,
inilmesi isteniyor...
Velhasıl tünelin ucu karanlık ışık mışık hakgetire...


20 Ağustos 2013 Salı

Hastalıklı dönemin orta yerinde yaşarken az önce mailine baktın mı anneciğim diye aldığım telefonun sonucudur aşağıdakiler...
Sonrasındaysa mutlu oldun mu anneciğimle beni dünyalar kadar mutlu eden kuzumun düzenlemesi...





6 Ağustos 2013 Salı

Kader...

Çok güzel dedi kardeşim;
"Kararı "kader" verecek şimdi"
Versin o halde...



(Yüzük canım babamın anneanneme anneler günü hediyesi var bir 25-30 yılı...)

2 Ağustos 2013 Cuma

Hem Sütlü... Hem Şekersiz... Hem de Çikolata...

İçimdeki bitmez tükenmez tatlı düşkünlüğünün vicdanımı darmadağın etmesinin verdiği, onlarca insanı katletmişim hissinden dolayı zaman zaman diyet, düşük kalori sözleriyle bezeli ambalajlı ürünleri aldığım çok olmuştur...
Hepsinden de aynı hisle sıtkımı sıyırmışlığım da garantidir...
Geçenlerde Beğendik mağazasının ki mağazaların iyi birer taktiğidir kasa kenarına üç beş ürün dizmek sonrasında uzun kasa kuyruklarında her birimiz nasılsa deneyeceğizdir...
İşte bu da böyle bir üründü haydi deneyeyim dediğim...
Üzerinde yazanı haklı kılan tadının değişmediği ve söyledikleri doğruysa 87 kalorilik masum çikolata...
Yedikten sonra vicdanımla barışık olmamı sağladığından masum fazlasıyla...


31 Temmuz 2013 Çarşamba

Aptamil Akademi'de yerinizi almaya hazır mısınız?

Bebeklerin güvenle beslenmelerine ve gelişimlerine katkıda bulunarak sağlıklı nesiller yetiştirme amacıyla yola çıkan Milupa Aptamil, 29 yıldır bulunduğu Türkiye bebek beslenmesi pazarının lideri olarak, şimdiye kadar gerçekleştirdiği seminerlerle binlerce anneye bebek beslenmesi konusunda bilgilendirme yapmıştır.



Aptamil Akademi ile anneler ve anne adayları, hamilelikten bebeklerinin 36 ayına kadar geçen sürede bebekler ile ilgili en çok merak edilen; gerek bebek beslenmesi, gerek bebek bakımı, gerekse bebeklerin yaşadığı sağlık problemleri ile ilgili tüm bilgileri konunun uzmanlarından öğrenme ve izleme fırsatı bulacaklar.

Bebek beslenmesi alanındaki yüzyılı aşan tecrübe ve uzmanlığın ışığında bebeklerin en doğru beslenme olanaklarına ulaşabilmesini birincil önceliği olarak gören Milupa Aptamil, hazırlanan dört farklı bölümle  hamilelik, 0-6 ay, 6-12 ay ve 12-36 ay bebekler için bilinmesi gerekenleri uzmanların anlatımıyla görüntülü olarak annelere ulaştırıyor. Her videonun sonunda ise anneler kendileri için iki farklı soruyla karşılaşacaklar. Her bölüme ait soruları doğru olarak yanıtlayan anneler ise Aptamil Akademi sertifikasının sahibi olacak.

Bebeklerin en hızlı geliştikleri ilk yıllarında annelerin doğru bilgilerle bebeklerinin beslenme ve bakımını yapmasının önemini vurgulayan Milupa Aptamil, Aptamil Akademi ile bebeğini en iyi şekilde yetiştirmek isteyen anneleri http://www.milupa.com.tr/aptamil-akademi adresine bekliyor.

Milupa Aptamil’i sosyal hesaplardan takip edebilirsiniz:

https://www.facebook.com/milupaannebebekkulubu
https://twitter.com/milupatr



Bir bumads advertorial içeriğidir.

30 Temmuz 2013 Salı

Mutluluk sizin ondan ne anladığınız ve ne beklediğinizle alakalı... 
Hep elimizdekiyle yetinme durumu da yetmiyor çoğu kez... 
Elimdekiyle sahip olduklarımla mutlu olma durumuna geçmek de ruhi sağlığım için besleyiciyse dozaşımına maruz bırakıyorum kendimi... 
En mahçup edeni de bu evrede korkmadan karar vermekte... 
Etkileyen bir dolu şey ayağını bağlayan metre metre misina olsa da hieeeyt nidasıyla savurmak lazım... 
Bende çok yemiyor gerçi de... 
Hayal kurma özrüm ve ileri vadeleri konuşma alerjim sebebiyle; 
 Ey Hayat! 
 Sana ya yeniden başlayacağım "yeniden"... 
Ya da devam edeceğim kanayan yere turnike bağlayarak...

20 Temmuz 2013 Cumartesi

-mış gibi...

Hırsız olsam halk tabiriyle feys benim tabirimle -ki kısaltma takma isim asla sevmediğimden hiç üşenmeden her defasında yazabilirim- facebook takip etmem yeterli olurdu.
X - bilmemkimle havaalanında tatile gidiyorum :)
H - tamam lan havaalanında işte dur bir iniş yapsın da garantiye alalım işimizi
X - oh nem yüzümü yaladı bilmemkimle vardığı yerdeki havaalanında...
H - acaba otele giriş yazısını da mı görsem ki..?
X - bu sefer elinde bir kitap bacağını çekmiş veya uzatmış yeni pedikürlü ayaklarını denize/havuza karşı yalandan bir not yazmış...
H - hayde bre Allah ne verdiyse bakalım işimize...

Deliriyorum facebook sayfalarında bunları görünce; ulaşılabilen ve etki gücü günden güne artan bu mecrada an be an tatil durumlarının deklare edilmesinden...
Tamam hepimiz uzaktaki akrabalar arkadaşlar için fotoğraf koyuyoruz ya da neyse işte, ona sözüm yok burada kendi arkamı da kurtarayım da okuyan hadi len kendine bak demesin...
Hele bir arkadaşım var; arkadaş bütün hayat mı bu kadar fotoğraflanır, o kadar kendinden geçiyor ki her an, net, bulanık, aynı poz hiç farketmiyor... 
Sanırsın herkes hayatını hayatında bir kere olmuş fotoğraf karesinde yaşıyor, yok aslında denk gelmiş çekilmiş sonra bakir hayata devam...
Çoğu blogda da öyle değil mi, kavga ettiği kocasına aşkitomlu hadise anlatanı mı dersin, bir yerde kahve içmiştir sanırsın oraya kamp kurdu her daim orada mı yaşıyor dersin... 
Ya da benzeri bir sürü prenses tadında hayat yaşıyorum bakın görün durumları...
Neyse o işte...
Benim Kayseri gezisi ve içindeki düğünü misal...
Düğünün sadece on beş dakikasında bulunabildim çünkü Rengin ateşlendi eniştenin otoparktaki arabasında uyuklarken kuzen geldi nöbetçi eczaneden ilaç alındı eve gidildi uyundu...
O fotoğraftan da sanırsın ki şatafatlı düğün, sonuna kadar hazmedildi yok öyle bir şey...

Kediye alerji durumu testle teyit edilen Rengin'de durum, köpekte de vuku buldu...
Fotoğraftaki body isimli terrier 1 nolu köpeğe ayılıp bayılan, kucağından indirmeyen Rengin'in gitmemize iki gün kala sağ ayağının altında kırmızı kırmızı su toplamasından beter yere ayağını bastırmayan kabarcıkları oluştu...
Yine eczane, yine alerji ilacı sonu hüsran...

Oysaki fotoğraflar ne kadar şahane değil mi ben de bakınca olumsuzlukları unutuyorum valla...
Demek ki neymiş birkaç fotoğraf karesinden bütünü kestirebilmek çok olası değilmiş...
Bu arada iki konuyu da bir güzel birbirine bağlayıp da yazmış oldum...

Bir de aklımda "o kadar tevazu gösteriyorum ki bırakın insanların gerçek sanmasını, iyice kendimi sefilleştiriyorum" konulu yazı var onu da derleyeceğim...





15 Temmuz 2013 Pazartesi

Sosyal medya kullanıcılarının paylaştıkları fotoğraf veya yazıları nadiren paylaşırım çok çok beğendiklerimi...
O nadirler de vay be nereden buluyorlar bu sözleri ya da fotoğrafları diyerek olur hep...
İşte bu beni çok etkiledi, hakikaten büyüyene kadar vakit var çocuklar, gülün gülebildiğiniz kadar...


8 Temmuz 2013 Pazartesi

Geride bıraktıklarındır seni adam eden...
Ayaklarını yere zoraki bastıran...
İçindeki çocuğun katilidir de geride bıraktıkların...
En basitinden sigara bile bir geride bıraktığınsa var gerisini sen düşün artık...

5 Temmuz 2013 Cuma

Tebrik Et Beni Blog :)

Ha oldu ha olacak geldi gelecek derken 12 yıllık o zamanki adıyla Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, şimdiki adıyla Gençlik ve Spor Bakanlığı' nda "Sözleşmeli Spor Uzmanlığı" ünvanına dün itibariyle 657 Devlet Memurluğu KADROsu alarak veda etmiş, yeni bir ünvana yol almak üzereyim...
Muhtemel yeni ünvan henüz kesinleşmese de Sportif Eğitim Uzmanı...
Yola çıktığımızda 500 kişi şimdi ise 324 kişi kalan tüm meslektaşlarıma hayırlı olsun diyorum...

2 Temmuz 2013 Salı

bazen...

Bazen aklıma fikrime s.çmak istiyorum sonra da sıvarım bak bilemedim şimdi...
Herşeyi kolayca, umarsız unutabildiği, kaldığı yerden devam edebildiği için...
Kincilik değil de hafiften hatırlayabilsem hemen affedemesem...
Mesafeli olsam...
Oyun bilsem...
Dümdüzlükten sıyrılsam...
Bugün yazdım twitter ' e sonra da aferin dedim kendi kendime ne iyi buldun...

"oluyor "-muş" gibi hissedip kıçının üzerine oturduğunun farkına varmaktır HAYAT..."

25 Haziran 2013 Salı

İzin...

Alınan iznin ilk haftası teyze oğlu düğününde Kayseri' de sonrası Akdeniz Oyunları münasebetiyle Mersin' de geçirilmek suretiyle geçiyor...
Mersin' de güzel arkadaşımı da görme fırsatı bulup özlediğim bebek kokusunu da içime bol bol çekiyorum...