Blogu burnunda tüter mi insanın? Tütüyormuş da cidden özlüyormuş yazmayı, neler vardı gün içinde kafamda, kendi kendime aldım verdim, doldurdum boşalttım, üzerine yorumladım neyse ne yazayım dedim, aman çok özele girmeyeyim kapalıdan yazayım dedim, dedim de bakalım parmaklar nerelere götürecek...
Hani "Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?" diyor ya Şems, başta başın dara düştüğünde, dilini dışarı çıkartmak suretiyle yüzünü ekşitiyorsun ya, hadi oradan şeklinde de bir bakış..! Sonra yine diyorlar "Zaman her şeyin ilacı" ona da aynı şekilde tepki, tabi başına gelenin verdiği ilk sancı üzüntü ya da ne bileyim neyse adı...
Sonra birer birer denilenin doğru, diyenlerin de ne kadar haklı olduklarını idrak ediyorsun, varmış diyenin bir bildiği esasen tecrübe de bu değil mi? Yaşa, hazmet sonra tavsiye et ya da kendine sakla :)
Velhasıl yaşadığım, ilk etapta sıkıntılı diye nitelendirdiğim durum(ların) sonrasında sınav tabirinin daha doğru olduğunu bellediğim mevzu(lar) için şimdi "İYİ Kİ" diyebiliyor isem hafif kibir kıpırtısıyla ki korkarım üzerimde kalmasın aferin bana ve bana bu duyguyu yaşatan Allah' a...
Hepimizin acıyla sınandığımız andaki tepkilerimiz ve sonrasındaki yol yürümelerimiz apayrı, öyle de olacak elbet, mühimi birbirimizin durumlarına saygı duymak değil mi?
Ayıplamadan, tenkit etmeden, tü kaka vay vay vay lan yanlış yapıyor göz göre göre demeden...
Düşünüyorumda şöyle eskilerde, nasıl da atıp tutardık, aman da ben olsam öyle yapmazdımlar, nasıl bu şekil yapıyorlarkiler, kınamalar, bir üst perdeden çene yukarıda bakışlar, (sen nesin ki patates!!) salaklığın daniskası değil de ne Allah aşkına? Sonra adama bir güzel yedirirler o millete saydırdıklarını, hani şimdilerde pür moda artık, neyle gazlanacağımızı şaşırdık ya mecburen de diyoruz , çünkü ayakta kalmanın, ,tutunmanın, morali aklı düzgün tutmanın seksen bin çeşit yolunu bulmak uğruna hangi yönteme başvuracağımızı şaşırmış vaziyetteyiz... Yaşam koçundan tutun da, tumturaklı laflar edenlerin peşlerinden savrulmalar daha neler neler... Einstein insanlar ağızlarından çıkacak sözlerin evrende dönüp dolaşıp kendilerini bulacaklarını bilselerdi ağızlarını açmazlardı minvalinde bir şey demiş -ki bizim büyüklerin "Evladım hayır düşün hayır göresin şer düşünme" şeklindeki sözüne karşılık gelirken bizimkilerin söylemi pek itibar görmese de elin Einstein i söyleyince daha kabul görüyor, olsun görsün de amacına ulaşsın da kimden duyduğumuzun çok önemi yok...
Üzerimizde yanımızda yöremizde sıkıntı her daim mevcut malumunuz...
Bu durum(lar)la karşılaşan şahsım ne yaptı gitti Allahına daha çok sarıldı, ilaçlara da başvurabilirdim bu da mümkün -ki babamı kaybettiğimde ilaç aldım evet fakat sonrasında nereye kadardı ki bu böyle devam edemezdi, hep öyle mi gidecekti? Çok şükür ki genlerde maneviyat güçlüymüş ki sıkıntı anında daha da coştu...
Çeşit çeşidiz, kimi hacıya hocaya sarıyor, kim
astrolojiye sardırıyor, kimi depresyondan çıkamıyor, kimi ilaçlara ilaç katıyor...
Bu benimki ahkam kesmek değil elbet, girmedik mi depresyona evellallah yaşadım bitti geçti, iyi de oldu üzüntüyü de doya doya yaşamak lazım ki kapıyı kapat oldu da bitti olsun...
Sonra evet altı üstünden daha iyiymiş, daha huzurluymuş mutluymuş deme sonucuna ulaştırdı.
Şimdi bakıyorum ki bu aklımla, dünya hayatı bir oyun yeriymiş, aslında çok da üzerine düşülesi bir şey değilmiş. Bu dönemde asıl şifayı tasavvufta buldum;
YAPANIN DA YAPTIRANIN DA ALLAH OLDUĞUNU
ezber ettim, aklımın erdiğince derdime derman aradım. Her şeye şükrettim, hayra da şerre de, şükretmemin bile Allah' ın müsadesiyle olduğunu idrak etmeye çalıştım, sıkıntılarda sebebe takılmamam gerektiğini bunun bir imtihan olduğunu, derdi veren Allah ın dermanını da vereceğini düşünerek sabır ve şükür kısmıyla meşgul olmaya çalıştım...
Şikayetin/isyanın Allah a şikayet ve isyandan başka bir şey olmadığını öğrenip kime neyi şikayet/isyan ediyorsun teslimsin bitti demeye çalışmaya çalıştım hep...
Teslim olunduğunda her durum için, her türlü ilişki için, faydadan başka bir şey getiriyor mu hayatımıza mis... Fevri davranmak, abartılı tepkiler vermek,etrafla-deriyle dövüşmek beyhude çırpınışlar çoğu kez...
Misal yüzme bilmiyorsun sudasın, debelenirsen üstüne çıkacağım, hay dur boğulmayayım paniğine kapılırsan daha çok batmaz mısın? Devamında yorulursun mücadelenden, kendini bırakırsın öylece, bakarsın ki su seni kaldırmış, duruyorsun işte... Bunu başarabilene eyvallah, çözdü olayı gitti...
Öğrencelik bu hayatta hep yenilerini tecrübe ederek, hasbel kader bir şey görüyor öğreniyoruz...
Fakat yüzbin milyon şükür ki, bizim şer bilip dövündüklerimiz hep bir gün "İyi ki" ye dönüyor ya en büyük kazanç da beni sıkıntıyla kendine yaklaştıran Allah a en büyük teşekkür tabi ki...!!!!