Reno'yu okuldan almama bir kaç saat kala, anneme uğrayıp iki kızkardeş-anne, kahve keyfi yapıp fallarımızın dillendiği izin zamanımdan...
Hafta sonu derslerimizi de bitirdik...
Ey vatandaş! sizlere kıtlık gününün saatini yarın bildireceğim...
Marketlerin kasalarına abanmaya devam edin...
Bu nasıl iştir mirim, bu nasıl bir tüketim şuursuzluğudur...
Bu nasıl bir büyütmedir bir gecelik zevki...
Senenin volesini otomobil satışlarında nasıl Ford vurduysa, süs püs, aksesuarda voleyi de Boyner vurdu zannediyorum...
Birçoğunuz da gördüğü üzere, diğer mağaza vitrinlerindeki süslemelerde bile bu mağazadan alınma ürünler var...
98'di yanılmıyorsam bizim ilk ağaç süsleme dönemimiz...
Annem çok meraklıdır böyle işlere, o zaman böyle süsler gırla gitmiyor memlekette, bir Beğendik'te var ağacı, üç ayrı lambası, bilumum süsleri... Bir araba dolusu da para etmişti...
Çok ciddiye alır annem böylesi işleri, ağaca özel koca bir saksı aldı, içine parktan üşenmedi çakıltaşı topladı, ağacı içine oturttu filan, ışıklar yandı...
O zamanki hevesle ışık filan iyiydi fakat yine de bir yılbaşı oldu ho ho ho coşalım, eğlenelim durumu yok bizde...
Babam hep serbest çalıştığından, hiç bir yılbaşı yemeği yenmedi bizde efendi gibi, geceyarısı geldi eve hep, bizim yılbaşı geceleri de başbaşa geçti annem, ben, kardeşim şeklinde...
Hatta bir keresinde, çok eski bir kız arkadaşım, ben, annem almıştık ellerimize içecekleri, çerezleri, Star tv de İbrahim Tatlıses konseri var, damardan damardan, efkarlıca, bağıra çağıra eşlik etmiştik, öyle tamamlanmıştı misal o gece...
Bir dışarı çıkayım coşkusu olmadı, sandalyenin tepesinde, gecenin ilerleyen saatlerinde üzerimde iki beden küçük geleceğini hissedeceğim, eşofman rahatlığını asla vermeyecek kıyafet, saç, makyaj, gürültüden bir müddet sonra karnımda vuracak davul sesleri...
Neyse her sene hazırlandı o ağaç, nefasetini yitirmeden, sonra Rengin hanım sayesinde bizim eve tayini çıktı...
Bu sene nedendir bir el değmedi ona, onu hazırlamaya, Rengin' de hatırlatmayıp, üstelemeyince ağaçsız kaldık çok birşey kaybetmeden hatta sabaha anlamı hiç kalmadan...
Velsasılı...
Noel/yılbaşı günlerinin şaşasını yaşamadığım, yaşayana ses etmediğim, yarının esnafa hayırlı bereketli geçmesini temenni ettiğim bir 31 Aralık...
Böylesi manidar günlerde yüzü gülen esnafın, işletmecinin, satıcının, işportacının işi gücü rast gitsin her gün tabi...
Zaten Noel Baba adam olsa evlere bacadan değil efendi gibi kapıdan girerdi...
Dolayısıyla günü gözde büyütmemek lazım...
Yukarıdaki fotoğraflar renklerinin arasında kaybolduğum, annem kasasında beklerken benim etrafı tırtıkladığım, öncesinde öğretmenimize hediye baktığımız anne kızhalimi , çıkışında da en küçük kızımızı okuldan almaya gittiğimiz bir gün oldu, dolayısıyla iznimin de son günü böylece bitmiş oldu...