17 Kasım 2012 Cumartesi

Bugünü, haberini aldığım günden beri iple çekiyordum...
Deniz kızının evinde kendi kendilerine gün adı altında toplaştıklarında tesadüfen bulunup, yüksek sevimliliğimle tavladığım kızlar aralarında beni de görmek isteyince balkon olarak kendilerine katılır oldum...
Ama ne kızlar, aşk/ nefret/ kin/ ihtiras/ şamata/ geyik her birinin yüzsek dozda yaşandığı o saatler, her birimize terapi gibi...
Şu hayatta kendimi hep şanslı ve kısmetli addedmişimdir ...
İyileri karşıma çıkarıyor Allah...
Arkadaşlarımda da aynı şekilde, iş yerinde olsun, iş dışı olsun içi dışı bir, iyilerle dolu etrafım çok şükür...
Bugünse yedik, içtik, gülüştük, düşündük yine bir "günü" devirdik...
 29 Aralık Deniz kızında ara tatilin hemen başlangıcı bende olsun dedik...
Şimdiyse evimin en güzel zamanındayım...
Baba-kız başbaşalar, evde yoklar ve bense ortamın yüksek ayar keyfini çıkarıyorum...
Var mı bundan daha güzeli :)



Üç "F"

Bir "R"

15 Kasım 2012 Perşembe

Bugün haybeden tiyatro izledim...
Rengin'in geçen haftadan gidileceği belli Boğaçhan isimli çocuk oyunu Altındağ Tiyatrosu' ndaydı. 
Tutturdu kızım gel seni bir göreyim oyuna girmeden önce...
İş yerimle arası 100-150 metre...
Tesadüf de öğretmenimizde fazladan bilet de varmış girdim ben de üç-dört okuldan gelmiş bir salon dolusu çocuk, az veli karışımı izledik oyunumuzu...
Çok keyifli bir bir saat geçirdik...
Hatta 27 Kasım gösteri tarihi olan Bir Delinin Hatıra Defteri oyununun yarın bilet alma günü, gişedeki hatuna sordum bugün 06:00 da girmişler sıraya, on bir kişi varmış sırada ilk beşi bilet alabilmiş...
Hayır şeytan diyor git, gideyim tamam da sıra bana geldiğinde üzgünüz derse gişedeki hatun...?
Umarım iki senedir beklediğim oyun için bilet bulur giderim...
Bugünkü oyunda Rengin Hanım arka taraftan görmekte zorlanınca ona önden ikinci sıradan yer buldum, gitti oturdu, kurtlu benim kızım, oyunun yarım saati oldu olmadı elini kolunu sallaya sallaya geldi oyun devam ediyor, bu sıpa gelmiş başımıza " eee nasıl gidiyor" diyor...
Ev sahibi ya sanki halimizi sormaya gelmiş...
Sonra sahneye bir savaş sahnesi için çocuk çıkardılar bir an geçti aklımdan tiyatro sanatçısı olsa ne yakışırdı diye yok dedim sonra hakim olsun hakim...
Koş dedim koş yerine, anası kılıklı diyebilirim fazla yer görmeye gelemiyor totolar ne hikmetse!
Nedense bugünü cuma gibi hissediyorum...
Bir basiretsizlik iş yapmama isteği...
Allahtan cumartesi günü Deniz kızını göreceğim de ondan cumartesiyi iple çekesim var...



13 Kasım 2012 Salı

Temizlik yaptım enine boyuna...
Hayatımızda yapamıyoruz dedik meydanı temizleyeyim o halde'den yola çıkarak; bir baktım ki onlarca blog taşınmış, onlarcası kapanmış, onlarcası kapısını kapatmış iznin var mı da giriyorsun kardeşime bağlamış...
Ben de sessizce çekildim oralardan...


Bu arada yanlış bilgilendirme yapmak istemem, sağ kenarda okuyorum dediğim kitap hala elimdedir, kendisi okunurken araya arkadaş tavsiyesiyle Beki İkala Erikli' nin iki kitabı sıkıştırılmıştır.
Kitap hala okunmakta yenileri sabırsızca sıralarını beklemektedirler...



Derim hep fotoğraflarımın olduğu çantam kayıp diye geçen kardeşim paylaşmış instagram dan... Bana da güzel bir sürpriz oldu...


Burası masamdır efendim, her sabah 10:00 / 10:15 arası içilen sabah kahvesiyle...

 Bu sene Kurban Bayramı Çeşme' si amca evi terasından...


Kurban Bayramı öncesi kızımızı everdiğimiz güğün gecemizden...


Cuma günleri baba ziyareti dönüşü sık sık uğranılan o kenardaki seralardan edinilen çok sevdiğim çiçeğim sundaville...

11 Kasım 2012 Pazar

Uzun ara verince kafayı uzatıp en başından nasılımı anlatmak lazım neler yaptın nerelerdeydin bre tembel derler insan evladına...
Bir kere en büyük mazeretim işimin çok yoğun olması...
Depodaki esaret vakti son bulup da akıllı binaya diyeyim merkeze diyeyim çekilince yeter oturduğun elin iş tutsun dediler anne kedinin yavrusunu ensesinden tutup taşıması gibi beni de aldılar oturttular...
Kritik ve maksimum dikkat isteyen bir yer velhasıl bende de bu iki özellik olmadığından dolanıyorum öyle koşturuyorum...
Dolayısıyla blog yazmak bir kenara okumak bile ultra lüks oluyor benim için...
Son yazmamın ardından bayram geldi geçti bayram her zamanki gibi ailemle Çeşme' de geçti sonra babamdan ayırmadığım amcamın ortanca kızını everdik gelin ettik İzmir' e...
Sonra ben kazık kadar kadın bayram harçlığı aldım duygulandım filan...
Bebişim üçüncü sınıfta bu yıl daha rahat daha iyi...
Sırdaşım arkadaşım en yakınım...
Biraz bizden kaynaklı inanılmaz olgun yeri geliyor beni teselli ediyor...
Efendim onun dışında şehr-i Ankarama kış geldi, akşamları sıcak evlerden dışardaki soğukta kalanlara yürekten dualar edip, geceyi ödevdi haydi çiş-el-diş üçlemesini Rengin hanıma onlarca kez tekrar etmeydi derken sonlandırıyoruz...

12 Ekim 2012 Cuma

Adına ne denirse artık arınma, tamir, süreç içindeki iyileşme...
Vardığı yer aynı olunca isimlendirmek manasız...
Müptezel mevzuları geride bırakıp yenileri var olanları özümsemek...
Uzun vadede kilo vermeye benzeyen zorlu sancılı bir o kadar da ağrılı dönemin bitmesi...
Bu akşamki keyifli sohbetten çıkarımlarım bunlar...
Turnemin son durağında gelen aklımın başına, bu da mı gelecekti dedim dediğimin de olması...

Artık;
Feragat ediyorum...
Affediyorum ne var ne yok...
İkili muhabbete girmeden...
Kafama takılanları kulağımın arkasına değil, gözardına değil, dünyamın dışına çıkararak...
Bugüne, varlığa, sağlığa, yanımdakilere, elimdekilere şükrederek geçirilen zamanda mutluluğun esenliğin nicelerinin farkında olup şükür ederek...
İyiyim ve de iyiyiz...


...cuma...

25 Eylül 2012 Salı

Vazgeçtim galiba
Fırtınanın getirdiklerinden de götürdüklerinden de
Elimdekiyle yetinmekten de

aklımın çeşit çeşit söylemleriyle boğuşmaktan da
gördüklerimin düşündüklerimin yaşadıklarımın
her birinin farklı farklı olmasından da
içimdeki dünyayı büyütmemin güzelliklerinden de


çarenin bilinirliğinden o kör olasıca sonucun getirisinden de
günün güzelliğinden evladın kokusunun doyumsuzluğundan da


haz verecek hiç bir şey olmamasından da
gülüşün kaçıncı katmandan geldiğinden de

kahvenin kokusundan da ilacın acısından da

işin yoğunluğunun stresinden de
sigaraya özlemden de

konuşmaktan kaçmaktan da
uzlaşmaktan da
affetmekten de
sevmekten de

uyanmaktan da uyumaktan da

geçtim...........
vazgeçtim.............



21 Eylül 2012 Cuma

İki Tabak...

Yarın Renginimin ve Rengin' in doğduğu gün dedesine hediye olsun diye aynı güne rastlayan gün dedesinin de doğum günü olan büyük gün...
İlk defa arkadaşlarıyla evde toplanacak...
Misafir sayısı tamamen kendi isteği doğrultusunda sınıfından iki kişi, üst kat komşu kızı, parktan iki minik hanımefendi...
Sabahtan hazırlık adı verilen tertibatı alacağım...

-------------------------------

İki tabak koydum önüme büfeden...
Tabaktaki mamullerden kimi kendimden, kimisi nasibime düşenlerden...
İkisini de tarttım tabi...
İkisinin de birbirinden güzelliği veya fenalığı diye bir şeyi yok...
Seçmekle mükellifim, bir üçüncüsünü isteme ayrıcalığım yok...
O halde kötünün iyisi, iyilerin şahı tabaklardan birinden yemeye devam...
Hem her zaman demez miyim?
Tabaktaki yemek bu, yersen..!


Masamdaki nasibim :)

19 Eylül 2012 Çarşamba

En Fenası Stabil Belirsizlik...

Yazan olmak beste yapmak gibi... 
Son zamanlardaki tespitim...
Durduk yerde birden pıt bitiveriyor aklıda...
Geçende hastanede sıramı bekliyorum etrafa bakınıp benden beter durumların gözlemindeyim, aklımdan güzel güzel kelimeler,  oturaklı cümleler ve hatta o cümlelerle rahat iki sayfa yazdıracak mevzu aktı durdu...
Yanımda kağıt olsaymış dedim...
İki dakikaya onların hepsi uçtu gitti tabi balıktan beter hafızamdan...
Geçende de Kent Park AVM nin siz bol bol alışveriş yapın konser bileti verelim size temalı hadisesinin kazancı Sardunya nın fazla bilet var gel bakalım davetiyle hiç gülmediğim eğlenmediğim kadar eğlendiğim o Sezen Aksu konserini beklerken de anam anam akıyor yine beynimde biriken fazladan cümlelerin ifrazat zamanı diyerek dinledim kendimi o kadar...
O anda yine kağıt yok tabi postacı gibi çaprazdan astığım hatta kendi bavul çantamı bagaja koyup yine Sardunya dan emaneten aldığım küçük bir çantanın içinde cüzdanım telefonum ikilisi var...
Gitti yine canım cümleler akıttı beyin zehrini gitti bitti...



11 Eylül 2012 Salı

Gönül İster Tabi Kitapların Yanında Bir Kahve Fincanı Fotoğrafı Olsun...

Geçen seneyi kitap okumadan (neredeyse!) geçiren muhterem-i zat olarak bu sene o açığı kapatmanın mutluluğunu yaşıyorum kendi kendime...
Öyle Leylak Dalı gibi su gibi içme değil, benimki de çapım kadar...
Fakat kendilerinden referans aldığım üç kitaptan ikisini bitirdim, üçüncüsündeyim...
En çok da üçüncüsünden keyif alıyorum...
Benim durum facia kitap konusunda, okuduğunu hop diye unutur mu insan...
Ben, o işte...
Birine edilebilecek en güzel dua bence okuduğun hiç bir şeyi unutmayasın inşallah denmeli belki de...
Gerçi bu da göreceli bak yazarken bile bir sürü muhalif mevzu geldi aklıma...
O halde daha lokal düşünürsek, işinize gelen istediklerinizi şeklinde başlayabilir cümleniz...
Ya da netice itibariyle ne yaparsanız yapınız ben girizgahı yaparım devamını getirmek hayal gücüne kalmış...
Çok konuşkan, yazışkan, pır pır bir yapı göstermeme rağmen, gel gör ki içimdeki benlerle sürekli çarpışma halindeyim...
Ben ben de olmayabilirim bu durumda...
Onların beni ele geçiriyormuş gibi davranmalarına izin veriyorum bir müddet, tıpkı Rengin' in yürümeye başladığında bırakıp nereye kadar yürüyebilecek bakalım diye testim gibi...
Hoş benim ipim kimin elinde onun da ayırımında değilim ya...
Saymadım kaç kişiler diye de epeyceler; mız mızı var, kadın kadın olanı var, çocuk olanı var, har vurup harman savuranı var, koy g. rahvan gitsin diyeni var, efesi var, küfürbazı var, siyasetçisi var, dini bütün olanı var... 
Bütünleşsek diyorum kendileriyle, oluştursak edebiyle voltranı... 
İşlerine gelmiyor mudur nedir beni de sürüncemede bırakıyorlar...
Kimin kime gücü yeterse...
Meydanı boş buldular bu ara, tepinin bakalım gidin gidebildiğiniz yere kadar elbet geri döneceksiniz beden-i geriye...


9 Eylül 2012 Pazar

Özleyeceğim...

Bir tanecik ablamı evlendirdik İzmir Dikili' ye gelin gönderiyoruz...
Çok üzgün olmakla onun adına da sevinçliyim tabi...
Ona ömür boyunca Levent' le önce sağlık, sonra gönüllerince uzun hayırlı bir ömür diliyorum...







7 Eylül 2012 Cuma




Senkronize ediyorum kendimi her koşula, her iklime, her şarta...
Talihsiz gönlüm, mazideki yaralarla derbeder olurken...
Hatıraların sisinden geçiyorum güneşli güne...
Medet umacak birşey kalmamışken tam da zamanında diyorum...
Gelen kahve kokusu ayıltıyor dalan gözlerimi...
Eyvallah diyorum, bir başka zamana o halde, sisin içine seyahatim eyvallah...

5 Eylül 2012 Çarşamba

4 Eylül 2012 Salı

Bükme Boynunu...


Bu güzel çiçeklerim uzaklardan...
Dikili'den Aynur Ablamın müstakbel eşinden...
Bonsaim yerini sevdi fakat gardenyam için aynısı geçerli değil...
Nerelere koysam başımın üzerine alıp gezsem mi ?
Yaparım yeter ki açsın o güzel kokusunu alabileyim :)


31 Ağustos 2012 Cuma

Yeniden Yazabilir miyim Öğretmenim?

Kompozisyon yazın dese öğretmen...
Yazsak sınıfcak...
Son ikiye kalsam...
Burun farkıyla öne geçsem...
Kazansam iki tane, baş sayfası başarımın daim olmasını dileyen imzasıyla, öğretmenimden kitap...
Ve ben malı o kitapları kaybetsem...
Nice neler kaybettim diye avutsam kendimi...
Koydum kalbime zaten ki hepsini...
Yeniden yazabilir miyim desem öğretmenime...
Baştan ama...
Nasılsa daha orta birdeyim...

7 Ağustos 2012 Salı

Teranesi Aynısı...


Uzun öğle molaları gibi şu ara günler...
Her birinin aynı geçmesi yarın ne olacak merakına gark etmiyor beni açıkçası...
Bu ara içimde bir his uyanıyor ki sanırım kitap okuma hissi...
Her sabah dadandığım kardeşimin yoğun akıcı ısrarıyla House MD seyretmemin ve sonrasında eee her seferinde bir vak'a, o da çözülüyor işte dememin kardeş nezdinde sen de birşey anlamıyorsuna dönüşmesi aşikar olduğumuz tablolar...
Oruç sebebiyle konuşmaya mecalimin olmadığı yazmaya ara vermek suretiyle de öyle seme gibi oturmanın dışında iftar olsa da yemek yesek hayalleri sarmalıyor aklımı...
Millet su ister ben yemek, acıkıyorum annem ben, küçülmedi demek ki midem...
Arada çıkılan iftar yemekleri, arkadaşlarla muhabbet anı zenginleştirse de şu ağzımız bir açılsa temennilerini unutturmuyor malesef...
Allah iş yeri esintili  daha da öteye gidip ortam esen olsun varsın şalı alırım üzerime diyip sarınıyorum kedinin kıvrıldığı gibi sarınıp kıvrılıyorum sandalyeme...

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Şeytan Diyor ki... (Sonradan Ekli)

* Bu sabah bulunduğum yerdeki Fox TV sabah programında 35 yıllık evli kalıp ayrılan ve eşine şiddet uyguladığı için yanılmıyorsam eve giriş yasağı bulunan adam sen tut kadına sokakta iki el beynine kurşun sık kadın öl...
Ayaklanıyor muyuz hep beraber ne yapıyoruz bu şekildeki pislikleri astıralım...
Çok ciddiyim nereye başvurulacaksa kimin kapısı çalınacaksa yapalım artık...
* Yine oradan dinlediğim kaçak elektrik gideri ile ilgili mahkemeye dava açan şahıs kazanmış hepimize sirayet edecek sonucu içinse şahsa kahraman diyorlar...
Zaten hakkımız değil miydi bu?
Nasıl bir memlekette yaşıyoruz..?
* Şu trafik cezaları keza aynı şekilde neden parasını veririm istediğimi de yaparım zihniyetleri başıboş dolaşmakta..?
* Vekilin oğluna! hiç değinmiyorum bile yazıklar olsun...
* Bu seneki okul uygulamasını çok merak ediyorum Amerika'ya taşınacağız orada okutacağız çocuğumuzu diyen Bizim Bey' e şimdilik hır çıkmasın diye ses çıkarmasam da "gitmem abi yırtınmalarım" için içimden bolca dua ederek direnişe geçeceğim elbet... Kısmet...
* Bir fırsat sitesinden alıp gittiğimiz iftar sofrasının rezaletinin hesabını kimlere soracağımı bildiğimi sanıyorum ama elim mi değmiyor... Taahhüt ettikleri hiç bir şey çıkarmadılar fırsatı sunan site bizimle alakası yok dedi ama mantığım da sen o taahhüt edileni sunuyorsun olmayınca sen de kandırmasına girmiyor musun işin? diyor...
Ona da el atmak lazım nasılsa yapan hakkımızdı bu demiyor da elektrik davasında olduğu gibi kahraman diyor...
Neyin havasıdır bu soluduğumuz ya da neyin suyudur bu içtiğimiz, anlayan varsa beri gelsin..?


Antalya Konyaaltı 12 nolu plajı


Antalya- dükkanın önünde duruyordu serin serin musalla taşını andır mıyormu?


Çarptı işte gözüme...
Kapakta şekil buysa içindekileri tahmin bile edemiyorum...


Eki Buyrun: Burada efendim link, yeri ve taahhüt ettikleri ve umarım sonuç çıkar şimdilik Şehir Fırsatı sitesi hepimizin mail adreslerini istedi...
Acaba bize hangi teker patlaktı sorusunu mu soracak? göriciiiz...

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Aslında ikinci kısımda pek bir şey yok sıcaktan başka iyi kısmı görmediğim Alanya Kale'sini gezme fırsatı bulmamız çok sevdiğimiz ağabeyimizle Alanya'nın tepelerinde serin bir kahvaltı sonra Dim Çayı'nın gezme faslı yanımıza kalan karlardı...
Tatilin talihsiz otel faslının bitiminin ardından Antalya merkeze gitmemiz ikinci günü de oruca başlanması dolayısıyla klimanın başından kalkmadan evime bir gideydim sinyalleriyle harekete geçtiğimiz yolda Afyon molasında o serinliği hissedip yerleri öpme isteğiyle dopdoluydu...
Önceki yazının başlığını açıklamak gerekirse ALO 174 hattını arayıp teftiş olayına girmelerinin sonucu olarak tarafıma verilen cevaptı...
Asgari teknik ve hijyenik...
Yeter demek ki adam olana...








27 Temmuz 2012 Cuma

Bayramım bugün benim...

Ben bunu söylemiştim yapmıştım sevinçten ölebilirim ALLAHIM SANA BİN ŞÜKÜR BANA BUNU YAŞATTIĞIN İÇİN............

16.07.2012 13:31:50 10.07.2012 tarihinde şikayete konu otel denetlenmiş ,işyerinin asgari teknik ve hijyenik kurallara uygun olduğu tespit edilmiştir.

Efendim tüm sene, yazın o bir haftasının hayaliyle geçer durur gerçi mantık yüklemesi şahsım adına hayal kurmak değil de bir nefes alsak şeklinde vuku bulur beynimde mevzu...
Bu yaz da bildiğimiz sevdiğimiz yer ramazanın denk geldiği tarih ve bizim bey in alabileceği tek izin tarihi olduğundan fiyatların uzaya fırladığı döneme denk gelince o istediğimiz arzuladığımız yer hayal oldu bir yer ayarlandı Antalya Beldibinde...
Alınan on ikişer günlük izinlerin ilk üç beş günü bizim bey in ablası sonra tatil sonraki üç beş gün de Amerikadan dönen kayınvalide yanında geçirilmek suretiyle planlandı ve giyilmeden gelecek onlarca kıyafetle doldurulan bavullar bagaja yüklendi...
Fırtınalı ilişkimizin hiç kesilmediği, tuzun karabiberin bolca yaşandığı evimizde o sıra limoni durumdan dolayı Beldibindeki Otelin değiştiği yerine Alanya da Arancia Resort diye bir yere dönüştüğünü bavul hazırlama esnasında öğrendim...
Hemen internet başında yorum şikayet övgü dolu siteye girince, otelin rezalet üzeri rezalet olduğunu üzülerek öğrendik...
Kafamızda koca endişelerle otele gittik...
Oraya beş yıldız verenin de resort diyenin de diye uzata uzata sövgülerimizi ilk günden söylemeye başladık...
Bir de turla gitmişiz...
Teyakkuz ilan edip ayaklandık hemen, tabi bizim kız havuzu görünce halinden memnun, bey de sen ne yaparsan yap uyarım tadında...
Önce turu aradım İdeal tur olurlar kendileri...
Seksen telefondan sonra para iadesine yanaşmayınca ki hakları bilmemek ne fena yer de değiştirme olanağı olmadı sonra Resortumuzun Genel Müdürü bizimle irtibata geçti buyrun şikayetçiymişsiniz diye...
Biz de bir surat bu nasıl iş yemekler yenmiyor, pislikten kırılıyor ortalık modunda nefes alırken...
Beyefendi o kadar ilgili ve o kadar samimiydi ki bizim beyin tabiriyle gazımızı aldı gönderdi bizi...
Biz de kıramadık tabi var dedik bunda da bir hayır...
Odamızı değiştirdi hemen, temizliğin mumla arandığı, oda temizliğinin hasbel kader olduğu işletmede her gün odamız temizleyin ışığını yakmadan temizlendi, hatta yatağın ortasında havludan kuğumuz bile konduruldu...
Yine yemekleri yiyemedik ama kilo da almadan döndük bardağın dolu tarafından bakarsak...
İki tatlı aileyle tanıştık önce Rengin kızlarıyla tanışıyor sonra biz kaynaşıyorduk...
Otel hep Rus dediler ben bir titredim önce ama dedim adamı kaçırmayalım yar etmeyelim Rus hatunlara yedirmem gerçi de paralarım valla...
Neyse ki bir tane rus hatun vardı birlikte izledik onu da...
Alman, Hollanda gurbetçilerimizin yoğunlukta olduğu resortumuzda oradan ayarlayınca sülalecek geldikleri tatilde bizim yarı paramızı ödedikleri için hizmet yemek çok takıntı olmuyordu onlara...
An itibariyle öğlen tatili oldu hepinize hayırlı cumalar dilerken ben bir babama gideyim özledim kuzumu ona da havadis vereyim dualarımı okuyayım hikayenin kalanına da bilahare deva edeyim...

Sabah kahvaltım...


Akşamdan kalma sebzeli pilav yatağında sabah pohaçası...

24 Temmuz 2012 Salı

Nasıl Bir Aceleyle Yazdıysam Satır Başları Küçük Harf... Yakıştı mı Bana?

bazen çok aşk istiyorum çok ama dizilerdeki gibi filmlerdeki gibi...
körkütük hem de gerçi kör müyüm kütük mü ben o sen biz siz onlar....
evde yaşamaya kalksam beynim dürtüyor...
mantık kötü şey duygusuzluk değil bunun adı...
başka bir damar giriyor devreye bak dikkat et hormon demiyorum damar...
bir de yüksek sesle kulaklıkta müzik dinleyip yazı yazmak güzel, koştur koştur onun hızıyla yazıyorum bu ara mı aşağıdaki şarkı takılı kulağımda bağıra bağıra...
mapusa sığmayan fikri firarda damarlar dolaşıyorken zurnaya eşlik bedende...
sözün uçtuğu yazının kaldığı cihanda çok yazasım var evire çevire...
daha yazacak neler var ki yaşanıp üzerine hem de...



Güzel...


5 Temmuz 2012 Perşembe

Mülazat Kısmını Boş Bırakmayı İhmal Etmişim İşte...

Rahmetli dedemin lafı "mülazat kısmını boş bırak ki mahçup olmayasın"...
Meali şöyle oluyor yorum kısmını doldurma özellikle kişiler bazında ki sonrasında bir mahçubiyetlik söz konusu olmasın...
Küpe olsun kulaklarınıza benim olduğu gibi...
Konum bu değil elbet hoş bir konum da var mı bilemiyorum da, hava durumu gibi, ahvalim...
İzin alıp gitmek lazım buralardan onu da durumu pek parlak sayılmaz iştah yok...
Öğlen uykusundan kalkmış da sabah mı akma mı şimdi günlerden nedir durumunda lan akşama da nasıl uyunacak bu kadar uykunun üzerine? sorusunun tam ortasındayken bir bulanık hal işte...
Yazmaya yazmaya içim gitse de elim varmıyor kalksam oynamaya ama yerim dar nice benzetmeleriyle Allahtan iş yeri serin de bahanesinin arkasına saklanmakla içtiğim yalandan 3-5 sigaranın ciğerlerimin 1/3 ünü dolmuşluğunun sigara özlemi aradaki kaçamaklar işittirme lan işte söyleme efendi olun dense de kar etmeyişi daha ne sayayım sardırıyorum makaraya mı boka mı belirsiz...






19 Haziran 2012 Salı

Bir Çocukla Şaştım Kaldım...

Olmadı... Olmadı babacığım yapamadık, bir dahaki sefere inşallah şeklindeki durumumuzun tek müsebbibi benim tabi Bizim Bey' e göre...
Nadiren haksız da sayılmaz, onunki gibi tatlı bir otorite kuramadım, benimki daha ziyade ses yırtılması, kızgın bakmalar sonra biraz karşılıklı ben bu duruma çok üzülüyorum travması sonra sarılma...
Aynı terane...
Akıllı kadın çocuk üzerindeki bütün mesuliyeti babaya bırakır ben de öyle yaptım ki hiç değilse "senin yüzünden" yaftası yapılmasın üzerime diye, ama anacım biz nasıl ki çocuk doğunca emzirmeye programlanmışsak, onlar da hepsi senin yüzünden kısmını iliştirilmişler beyinlerine değişmiyor malesef...
Fakat biz de izinlik ve sorumluluk alınan her durumun çalınacağı kapı baba kapısıdır...
Bu arada Bodrum seyahatinde babamın dükkanı buldum, geçtim karşısına bir cigara yaktım daldım... Çıktım sonra...
İşlere gelince yoğun mu yoğun bitmek bilmiyor Allahtan en iyisi de zaman nasıl geçiyor bilinmiyor, eve hiç zaman kalmaması da iyi bir şey değil tabi bu meyanda...
Bu hafta sonu amca kızı nişanına katılmak üzere Çeşme yolcusuyuz, ardından beş altı gün de küçük çaplı nefes alma bize...
Boğazıma sığmayan bademciklerimle hemhalim bu ara, ilaçla zapdetmeye çalışıyorum sıkıntı yok...
Rengin hanım önümüzdeki iki gün iş yerine misafirim, heyecanlı küçük hanım, Cuma yı da babasına rezerve etti sonrası kendini hep havuzda hayal ediyor...
Hayat onlara güzel...


 O ayrılan iki tükan bizim zamanımızda tekti... 


Bodrum seyahatinden...


Bir gripin içi + yarım limon suyu + bir bardak suya tamamlamak için sıcak su...


Hiç mi mutlu olmaz bir insan :(



Cumartesi daireden arkadaşımı evlendirdik evetleri demeye kalmadan arabanın başına koştuk çekiciden kurtarmak için bizimkini...

14 Haziran 2012 Perşembe

Satıyorum...

Ben ne uslanmaz, arlanmaz, burnu koku almaz adamım...
Hiiiiiç aklım yok...
Bir daha da aha buraya yazıyorum, töbe birşey almayacağım benim kıza...
Şipilik kadın, sanane ucuz buldun aldın bak, giymedi beğenmedi işte, ben de satarım anasını satayım...
Klasik kadınım ben beyzik hatta yalın, Rengin' e de aynından model olmaya çalışıyorum da kızın içinde bir koko şanel var arada hortlayan...
Her yaz ayakları rahat etsin diye alırım, bütün yaz sürüsün diye, bu yaz da aynını yaptım ama ayak büyüyünce şekil şemal büyüyor kabalaşıyor model o da haklı da gerçi...
Neymiş efendim çok kabaymış giy len işte ne kabası aslan gibi almışım bari emeğe saygı duy...
Neyse kıştan indirimdeydi ya markafoni ya limangoda, sezonda 80-90 şeklindeydi kar edeyim dedim elimde patladı...
Numarası 34-35 e tekabul ediyor...
İsteyen olursa irtibata geçelim göndereyim... 







10 Haziran 2012 Pazar

80 N...80 K...

Antin, kuntin, değişik, orjinal... 
Üzerine denecek ne sıfat varsa artık, denemeye almaya bir hevesliyim...
Hani bizim meşhur laf vardı "şipilik"...
Bu cihetetten de yerim o lafı, hiç çekinmeden...
Efendim daha beni durduran olmasa, evi ufak çaplı bir depoya çevireceğim de kocadan kaçsam anneme yakalanıyorum...
Bu da beni hafiye gibi al sakla zamanı gelince çıkar' a sevkediyor ki tamamen onların suçu...
Dün bu şekerle karşılaştım, sitesinde görmüştüm de yakinen sevdim kendisini o güzel renkli haliyle...
Ne zamandır istiyordum evde dondurma yapma makinası, yorumları okuyorum sağlıklısı evde yapılanı diye ki o mantıkla evde ekmeğimi kendim yapıyorum çok sık olmasa da...
Aşağıda fotoğrafını aldığım sitedeki hanımefendi öyle de güzel yazmış ve tariflemiş ki bir iki tane daha benzer yazı olursam saklı gizli almak lazım diye düşünmeden geçemiyorum...
Kısmet bakalım onun vakti ne zamaymış göreceğiz...





Fotoğraf bu hanımefendinin marifeti çok da güzel görünüyor tarifini de yazmış kendisi burada...