13 Mart 2009 Cuma
Evde...
11 Mart 2009 Çarşamba
Mım Mim Müm...
Tatesal demiş ki "gel berime renginim"
"Geldim buyur" dedim kendisine, blogunda yazmış benim linki "aaa" dedim davete icabet ettim, gereğini de yapmak lazım...
Elimin erdiği, gücümün yettiği, dilimin döndüğünce...
Önce demiş ki;
1) Paraşütle atlamaya karar verdiniz ve ilk atlayışınızı yapmaya hazırlanıyorsunuz. Yerde sıranızı beklerken yukardan atlayanları seyrediyordunuz... Aklınızdan neler geçiyor?
Yemezler tövbeler olsun atlayamam ki...
Sene 98...
Uludağ'a kayak dersine gideceğiz, ders bu, seçmeli gerçi de seçtim. Bir heves, bir neşe bende, sonra kılık kıyafet tamam, gözlükler takılmış göze... Hoca dedi "haydi koyverin gitsin, kar sapanıyla durursunuz" oldu daaaa, ay bu tepecik nasıl da fena göründü birden gözüme kaç metreydi bunun yüksekliği??? kem küm derken yok yok almayayım ben paraşüt filan ayağım yerden kesilmesin, ama ola ki atladım diyelim...
"Allahım nasıl bir düşüş planlamalıyım ki sakata gelmeyeyim"
"............................ Eşhedü en laaaaaaaaa............"
"Yaşıyorsun korkma"
Kendileri Yumoş Ekstra, (neden Türkçe yazmazlar onu da anlamam, ben yazdım ama) olup, hakkaten reklamlarda dedikleri gibi haftalarca çamaşırlarda kokusunu barındırmayı başarmış mucizevi bir bileşimden oluşmuş namütenahi bir üründür...
Badem çiçeği ve vanilyanın bu hoş kokulu birleşimini kullanmanızı şiddetle tavsiye ederken, bereketli bir ürün olduğunu da söyleyerek bu mim işini burada sonlandırırım...
Mim hadisesini kimselere paslamam, serbest bırakırım okuru...
Ancaaaak özellikle ürün tanıtımı olayında hakkaten ve gerçekten, beğene bayıla kullandığınız birşeyler varsa da öğrenmek ister, sonra edinir tecrübe ederim der bu deli gönül...
Bitti...
Sürer Tedavimiz Daha...
9 Mart 2009 Pazartesi
Pabucumun Çankaya'sı...
7 Mart 2009 Cumartesi
Anıtkabir' e Sanal Gezinti...
İstasyon... (Öykü Atölyesi)
6 Mart 2009 Cuma
Kısın Işıkları...
1. I'll Be Home For Christmas
Yazasım Yok...
Keyifsizliğimden değil, belki de ondan, bilmem...
İçi dolu balonmuşum da biri ateş etmiş, bütün havam gitmiş gibi büzülmüş oturuyorum öyle...
Ama içimde de bir umut, deli mi ne havan gitmiş, ne umudu, neye hem de?
Haftaya izinliyim, evden takılacağım Rengin' in son haftası bekler bekler dururum ilaç sonucunu...
Tatsız gibi, bir miktar tatlı ama sahte, tatlandırıcılı tatlılık bendeki...
Dışarı çıktım öğlen vakti / arası neyse işte...
Herkes dışarda, ne melun kalabalık! Kendimi dev alışveriş merkezinde hissettim...
Alışveriş merkezlerinde salak oluyorum ben...
Bir müddet sonra zembereği şaşmış hatta atmış saat gibi, bakışlarım semeleşiyor, sesler uğultu oluyor, görüntüler flu, yürüyüşüm bile yampiri...
Kendime gelemiyorum işte aynından oldum şimdi de Kızılay'ın orta yerinde...
Cuma günü neşe dolarken normal insan, benim havam kaçtı zaten kaçıktı ya püf...
(Fotoğraf, fotokritik, Erkmen Altunkaynak'tan...)
5 Mart 2009 Perşembe
Evrenden Torpilim Var...
...........
"Kör cehalet çirkefleştirir insanları
Suskunluğum asaletimdendir…
Her lafa verecek cevabım var,
LAKİN BİR LAFA BAKARIM LAF MI DİYE,
BİR DE SÖYLEYENE BAKARIM,
ADAM MI DİYE…"
4 Mart 2009 Çarşamba
Kutlama... Kutlama...
3 Mart 2009 Salı
Kuzu Kulağı...
2 Mart 2009 Pazartesi
Kuzumun Kulağı...
28 Şubat 2009 Cumartesi
A Star Is Born...
Kör sabahın 05:30 unda hortladım...
Hamiş: Sahi Barbra Streisand nerelerde en az 60 yaşına gelmiştir değil mi?
26 Şubat 2009 Perşembe
Ah Be Hayat! (Fotoğrafın Dili)
Van, Tu, Tri, Foro...
Ve sen Deniz Seki malesef ki şarkılarını/sesini hala çok seviyorum...
Fakat sen ki zamanın birindeki pop-star programında, Bayran' a hakaretler ediyordun "senin geçmişin pis topluma nasıl örnek olacaksın" deyip Bayran' ı aşağılıyordun!
Peki sen şimdi ne oldun? Kime nasıl örnek oldun?
Tamam kendi hayatı insanların, yine kabul ediyorum, yalnız şunu kabul edemiyorum, bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur ki dedikleri anyada, yaptıkları Konya' da...
Neyse Allahtan ki yurdum insanının hafızası balık misali... Üzerine vicdan denizimiz de fersah fersah... Ne demiş Sayın Tatlıses "Bu da geçer bu da geçeerrr..."
Sever mi Yavrular?
25 Şubat 2009 Çarşamba
Estağfurullah...
Fotoğraf, yine arkadaşım Onur' dan hatta demiş ki altına da (bu kelimenin de ayrı bir yazısı olabilir, o büyüklükte çünkü...) :
"Tevazu sahibi olabilmek için dünyaya niçin geldiğini, nereye gideceğini bilmek gerekir. İnsan, hiç yok idi. Önce bir şey yapamayan, hareket edemeyen bebek oldu. Şimdi de, her an hasta olmak, ölmek korkusundadır. Nihayet ölecek, çürüyecek ve toprak olacaktır. Dünya zindanında, her an, ne zaman azaba götürüleceğini beklemektedir. Ölecek, leş olacak, böceklere yem olacak, kabir azabı çekecek, sonra diriltilip kıyamet sıkıntılarını çekecektir. Cehennemde sonsuz yanmak korkusu içinde yaşayan kimseye tekebbür mü yakışır, tevazu mu?
24 Şubat 2009 Salı
Yok Daha Ötesi...
Etrafa değil sözüm,
Ya da ona buna,
Atıyorum ortaya,
Yazıyorum meydana...
Bu muyum? Buyum...
Değişir miyim?
Olumsuz olanlar?
Belllkiiii...
Yok ona da bir garantim...
Ne olur peki nedir bunun oluru?
Yoksa yok eyvallahım,
demeye de yok öyle boş meydan...
Çare yok, ya kabul ya kapı mı?
yoook o kadar uzun boylu da değil...
Beş bilinmeyenli denklem bu çöz de çık işin içinden...
O zaman...
Müzmin farzet, sürekli akan burun misali...
Ne diyeyim ki buyum işte yok ötesi, berisi...