
Ankaralı arkadaşlar ya da 91-92 seneleri civarı Ankara' da yaşamışlar, bilir misiniz bir GÜN fm vardı...
Fm 97 frekansından yayın yapan, Ankara'nın ilk özel radyosuydu...
Zamanın en güzel müziklerinin yanında, radyocularının da acayip eğlenceli, programlarının da çok yaratıcı olduğu müthiş bir formatı vardı. Şimdinin amerikan özentisi, iğrenç mtv şarkıları çalıp duran, habire aksanını yamultup "nanytinaynpoyntfavf" diyen özenti, sözümona profesyonel radyocu tipler yerine, gayet samimi ve içten konuşan, bizden biri gibi davranan, yayınlarına halkı da davet eden radyocuları dolayısıyla son derece samimi ve gerçek bir yerel radyo gibi olan radyo istasyonuydu...
Orada da bir radyocu vardı, sabahlara kadar radyo dinlememize neden olan hatta gecenin o saati -kahkahalarımla ev ahalisini uyandırdığım zamanlar olmadı değil hani- ne programlar yapılırdı...
Adı Aykut Özbaltacı, soyadını değiştirdi şimdi Oğut oldu, adının başına da bir Ike geldi...
Ike Aykut Oğut...
Bu adam, Gün fm kapandıktan -ki ben de üniversiteye gittiğim dönem Bolu'ya- sonra kafaya takmış, Amerika'ya gideceğim oyunculuk kariyerimi orada devam ettireceğim...
Sonrasını
Beşer dakikalık bu beş bölümden izleyebilirsiniz konuk olduğu tv programından...
Sonrasında bir kitap yazdı kitabın arka kapağında söyle diyor:
"Siz hiç 150 kilo oldunuz mu?
Sizin hiç yabancı bir ülkede bavulunuzu kaybettiğiniz, sabahları mısır gevreğine bira döküp hayatta kalırken günlerce tek kelime bile konuşmadığınız, dayak yedikten sonra girdiğiniz komadan bir gözünüzü kaybetmiş olarak çıkıp tekrar parklara döndüğünüz, annenizi kaybettikten sonra hapiste yatarken babanızı kaybettiğiniz oldu mu?
Benim oldu.
Peki ya sonra o yabancı ülkenin dilinde şakır şakır konuşup hatta seslendirme yönetmenliği bile yaptığınız, o ülkedeki filmlerde başrol oynadığınız, 70 kilo verip filinta gibi olduğunuz, yeni ve mutlu bir hayat kurduğunuz, elinizi attığınız her işi altın yumurtlayan tavuğa çevirdiğiniz, her saniyenizi gülümseyerek geçirdiğiniz, hayatta istediğiniz her şeyi elde etmeye başladığınız oldu mu? Benim oldu.
Nasıl mı?
Gelin anlatayım…"
Dün aldım kitabı akşamına da bitirdim...
Bence okuyanı titreten bir kitap, en azından yazılanlar havada uçmuyor ki ben genelde başka şekillerde uyguluyormuşum zaten kitabı...
Kitap sadece şunu yap iyi olur, bunu yap süper olur, demiyor ben böyle yaptım da böyle oldu diyor Aykut...
Çok da iyi demiş, alın okuyun siz de eminim beğeneceksiniz...
Bakış açınızda mutlak bir değişim olacak eminim...