Dün gidildi nasıl bir gazla hem de, biraz erken gidilip Tunalı' da ufak bir yürüyüş için uygun park yeri de bulunduğundan ki en büyük sıkıntıdır ben hariç öyle bir torpilim var tık diye bulurum...
Anne, anneanne ve Rengin kızımız şeklinde yürüyüşümüzü yaptıktan sonra pür neşe girdik içeri hatta diğer doktor amca "nerede kaldın Rengin" deyince dönüp bana "bak ben sana demiştim geç kalıyoruz diye getirmedin beni erkenden" deyip saçının savurdu girdi içeri...
Ben de gerginlikten mütevellid tutan migrenim için ilacımı almış, saç savurmaya şaşırmış, anneme şöyle bir zafer bakışı fırlattıktan sonra üzeri tam bir dergi yığını olan sehpadan gözüme kestirdiğim bir tanesini alıp, kaykılarak oturduğum koltuktan gözüm derginin sayfalarında kulağımsa içerde derken............
Bir ağlama sesi, bir yeminler valla yarın geleceğimler, anneme sarılayım geleyim demeler, çişim geldi bak altıma kaçıracağım tehditleri...
Hemen telefona sarılıp çabuk gel şeklindeki babasını çağırmamın ardından, baba gelene kadar ellettirilmeyen diş baba gelince tamamlandı sonunda ama iki diş diye oturmuştuk, bir saat kırkbeş dakika sürünce on dakikalık dolgu, bir sonraki randevu perşembeye kaldı...
Şimdi yandım baba seyahatte, annem içim şişti gelmem ben dedi, kaldım mı ortada ama kutsal doktor ağabey-baba ve ben şartımızı koyduk, eğer yaptırmazsan anne kapıyı çekip gidecek kalacak o tek başına...
Tamam dedi ama nedense çok inandırıcı gelmedi...
Ha en güzeli de baba geldi yanında oturuyor bunun ağzında uğraşırken doktor, bizimki hala çenede:
"Bana dua oku baba acı çekmeyeyim"





