4 Eylül 2012 Salı

Bükme Boynunu...


Bu güzel çiçeklerim uzaklardan...
Dikili'den Aynur Ablamın müstakbel eşinden...
Bonsaim yerini sevdi fakat gardenyam için aynısı geçerli değil...
Nerelere koysam başımın üzerine alıp gezsem mi ?
Yaparım yeter ki açsın o güzel kokusunu alabileyim :)


31 Ağustos 2012 Cuma

Yeniden Yazabilir miyim Öğretmenim?

Kompozisyon yazın dese öğretmen...
Yazsak sınıfcak...
Son ikiye kalsam...
Burun farkıyla öne geçsem...
Kazansam iki tane, baş sayfası başarımın daim olmasını dileyen imzasıyla, öğretmenimden kitap...
Ve ben malı o kitapları kaybetsem...
Nice neler kaybettim diye avutsam kendimi...
Koydum kalbime zaten ki hepsini...
Yeniden yazabilir miyim desem öğretmenime...
Baştan ama...
Nasılsa daha orta birdeyim...

7 Ağustos 2012 Salı

Teranesi Aynısı...


Uzun öğle molaları gibi şu ara günler...
Her birinin aynı geçmesi yarın ne olacak merakına gark etmiyor beni açıkçası...
Bu ara içimde bir his uyanıyor ki sanırım kitap okuma hissi...
Her sabah dadandığım kardeşimin yoğun akıcı ısrarıyla House MD seyretmemin ve sonrasında eee her seferinde bir vak'a, o da çözülüyor işte dememin kardeş nezdinde sen de birşey anlamıyorsuna dönüşmesi aşikar olduğumuz tablolar...
Oruç sebebiyle konuşmaya mecalimin olmadığı yazmaya ara vermek suretiyle de öyle seme gibi oturmanın dışında iftar olsa da yemek yesek hayalleri sarmalıyor aklımı...
Millet su ister ben yemek, acıkıyorum annem ben, küçülmedi demek ki midem...
Arada çıkılan iftar yemekleri, arkadaşlarla muhabbet anı zenginleştirse de şu ağzımız bir açılsa temennilerini unutturmuyor malesef...
Allah iş yeri esintili  daha da öteye gidip ortam esen olsun varsın şalı alırım üzerime diyip sarınıyorum kedinin kıvrıldığı gibi sarınıp kıvrılıyorum sandalyeme...

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Şeytan Diyor ki... (Sonradan Ekli)

* Bu sabah bulunduğum yerdeki Fox TV sabah programında 35 yıllık evli kalıp ayrılan ve eşine şiddet uyguladığı için yanılmıyorsam eve giriş yasağı bulunan adam sen tut kadına sokakta iki el beynine kurşun sık kadın öl...
Ayaklanıyor muyuz hep beraber ne yapıyoruz bu şekildeki pislikleri astıralım...
Çok ciddiyim nereye başvurulacaksa kimin kapısı çalınacaksa yapalım artık...
* Yine oradan dinlediğim kaçak elektrik gideri ile ilgili mahkemeye dava açan şahıs kazanmış hepimize sirayet edecek sonucu içinse şahsa kahraman diyorlar...
Zaten hakkımız değil miydi bu?
Nasıl bir memlekette yaşıyoruz..?
* Şu trafik cezaları keza aynı şekilde neden parasını veririm istediğimi de yaparım zihniyetleri başıboş dolaşmakta..?
* Vekilin oğluna! hiç değinmiyorum bile yazıklar olsun...
* Bu seneki okul uygulamasını çok merak ediyorum Amerika'ya taşınacağız orada okutacağız çocuğumuzu diyen Bizim Bey' e şimdilik hır çıkmasın diye ses çıkarmasam da "gitmem abi yırtınmalarım" için içimden bolca dua ederek direnişe geçeceğim elbet... Kısmet...
* Bir fırsat sitesinden alıp gittiğimiz iftar sofrasının rezaletinin hesabını kimlere soracağımı bildiğimi sanıyorum ama elim mi değmiyor... Taahhüt ettikleri hiç bir şey çıkarmadılar fırsatı sunan site bizimle alakası yok dedi ama mantığım da sen o taahhüt edileni sunuyorsun olmayınca sen de kandırmasına girmiyor musun işin? diyor...
Ona da el atmak lazım nasılsa yapan hakkımızdı bu demiyor da elektrik davasında olduğu gibi kahraman diyor...
Neyin havasıdır bu soluduğumuz ya da neyin suyudur bu içtiğimiz, anlayan varsa beri gelsin..?


Antalya Konyaaltı 12 nolu plajı


Antalya- dükkanın önünde duruyordu serin serin musalla taşını andır mıyormu?


Çarptı işte gözüme...
Kapakta şekil buysa içindekileri tahmin bile edemiyorum...


Eki Buyrun: Burada efendim link, yeri ve taahhüt ettikleri ve umarım sonuç çıkar şimdilik Şehir Fırsatı sitesi hepimizin mail adreslerini istedi...
Acaba bize hangi teker patlaktı sorusunu mu soracak? göriciiiz...

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Aslında ikinci kısımda pek bir şey yok sıcaktan başka iyi kısmı görmediğim Alanya Kale'sini gezme fırsatı bulmamız çok sevdiğimiz ağabeyimizle Alanya'nın tepelerinde serin bir kahvaltı sonra Dim Çayı'nın gezme faslı yanımıza kalan karlardı...
Tatilin talihsiz otel faslının bitiminin ardından Antalya merkeze gitmemiz ikinci günü de oruca başlanması dolayısıyla klimanın başından kalkmadan evime bir gideydim sinyalleriyle harekete geçtiğimiz yolda Afyon molasında o serinliği hissedip yerleri öpme isteğiyle dopdoluydu...
Önceki yazının başlığını açıklamak gerekirse ALO 174 hattını arayıp teftiş olayına girmelerinin sonucu olarak tarafıma verilen cevaptı...
Asgari teknik ve hijyenik...
Yeter demek ki adam olana...








27 Temmuz 2012 Cuma

Bayramım bugün benim...

Ben bunu söylemiştim yapmıştım sevinçten ölebilirim ALLAHIM SANA BİN ŞÜKÜR BANA BUNU YAŞATTIĞIN İÇİN............

16.07.2012 13:31:50 10.07.2012 tarihinde şikayete konu otel denetlenmiş ,işyerinin asgari teknik ve hijyenik kurallara uygun olduğu tespit edilmiştir.

Efendim tüm sene, yazın o bir haftasının hayaliyle geçer durur gerçi mantık yüklemesi şahsım adına hayal kurmak değil de bir nefes alsak şeklinde vuku bulur beynimde mevzu...
Bu yaz da bildiğimiz sevdiğimiz yer ramazanın denk geldiği tarih ve bizim bey in alabileceği tek izin tarihi olduğundan fiyatların uzaya fırladığı döneme denk gelince o istediğimiz arzuladığımız yer hayal oldu bir yer ayarlandı Antalya Beldibinde...
Alınan on ikişer günlük izinlerin ilk üç beş günü bizim bey in ablası sonra tatil sonraki üç beş gün de Amerikadan dönen kayınvalide yanında geçirilmek suretiyle planlandı ve giyilmeden gelecek onlarca kıyafetle doldurulan bavullar bagaja yüklendi...
Fırtınalı ilişkimizin hiç kesilmediği, tuzun karabiberin bolca yaşandığı evimizde o sıra limoni durumdan dolayı Beldibindeki Otelin değiştiği yerine Alanya da Arancia Resort diye bir yere dönüştüğünü bavul hazırlama esnasında öğrendim...
Hemen internet başında yorum şikayet övgü dolu siteye girince, otelin rezalet üzeri rezalet olduğunu üzülerek öğrendik...
Kafamızda koca endişelerle otele gittik...
Oraya beş yıldız verenin de resort diyenin de diye uzata uzata sövgülerimizi ilk günden söylemeye başladık...
Bir de turla gitmişiz...
Teyakkuz ilan edip ayaklandık hemen, tabi bizim kız havuzu görünce halinden memnun, bey de sen ne yaparsan yap uyarım tadında...
Önce turu aradım İdeal tur olurlar kendileri...
Seksen telefondan sonra para iadesine yanaşmayınca ki hakları bilmemek ne fena yer de değiştirme olanağı olmadı sonra Resortumuzun Genel Müdürü bizimle irtibata geçti buyrun şikayetçiymişsiniz diye...
Biz de bir surat bu nasıl iş yemekler yenmiyor, pislikten kırılıyor ortalık modunda nefes alırken...
Beyefendi o kadar ilgili ve o kadar samimiydi ki bizim beyin tabiriyle gazımızı aldı gönderdi bizi...
Biz de kıramadık tabi var dedik bunda da bir hayır...
Odamızı değiştirdi hemen, temizliğin mumla arandığı, oda temizliğinin hasbel kader olduğu işletmede her gün odamız temizleyin ışığını yakmadan temizlendi, hatta yatağın ortasında havludan kuğumuz bile konduruldu...
Yine yemekleri yiyemedik ama kilo da almadan döndük bardağın dolu tarafından bakarsak...
İki tatlı aileyle tanıştık önce Rengin kızlarıyla tanışıyor sonra biz kaynaşıyorduk...
Otel hep Rus dediler ben bir titredim önce ama dedim adamı kaçırmayalım yar etmeyelim Rus hatunlara yedirmem gerçi de paralarım valla...
Neyse ki bir tane rus hatun vardı birlikte izledik onu da...
Alman, Hollanda gurbetçilerimizin yoğunlukta olduğu resortumuzda oradan ayarlayınca sülalecek geldikleri tatilde bizim yarı paramızı ödedikleri için hizmet yemek çok takıntı olmuyordu onlara...
An itibariyle öğlen tatili oldu hepinize hayırlı cumalar dilerken ben bir babama gideyim özledim kuzumu ona da havadis vereyim dualarımı okuyayım hikayenin kalanına da bilahare deva edeyim...

Sabah kahvaltım...


Akşamdan kalma sebzeli pilav yatağında sabah pohaçası...

24 Temmuz 2012 Salı

Nasıl Bir Aceleyle Yazdıysam Satır Başları Küçük Harf... Yakıştı mı Bana?

bazen çok aşk istiyorum çok ama dizilerdeki gibi filmlerdeki gibi...
körkütük hem de gerçi kör müyüm kütük mü ben o sen biz siz onlar....
evde yaşamaya kalksam beynim dürtüyor...
mantık kötü şey duygusuzluk değil bunun adı...
başka bir damar giriyor devreye bak dikkat et hormon demiyorum damar...
bir de yüksek sesle kulaklıkta müzik dinleyip yazı yazmak güzel, koştur koştur onun hızıyla yazıyorum bu ara mı aşağıdaki şarkı takılı kulağımda bağıra bağıra...
mapusa sığmayan fikri firarda damarlar dolaşıyorken zurnaya eşlik bedende...
sözün uçtuğu yazının kaldığı cihanda çok yazasım var evire çevire...
daha yazacak neler var ki yaşanıp üzerine hem de...



Güzel...


5 Temmuz 2012 Perşembe

Mülazat Kısmını Boş Bırakmayı İhmal Etmişim İşte...

Rahmetli dedemin lafı "mülazat kısmını boş bırak ki mahçup olmayasın"...
Meali şöyle oluyor yorum kısmını doldurma özellikle kişiler bazında ki sonrasında bir mahçubiyetlik söz konusu olmasın...
Küpe olsun kulaklarınıza benim olduğu gibi...
Konum bu değil elbet hoş bir konum da var mı bilemiyorum da, hava durumu gibi, ahvalim...
İzin alıp gitmek lazım buralardan onu da durumu pek parlak sayılmaz iştah yok...
Öğlen uykusundan kalkmış da sabah mı akma mı şimdi günlerden nedir durumunda lan akşama da nasıl uyunacak bu kadar uykunun üzerine? sorusunun tam ortasındayken bir bulanık hal işte...
Yazmaya yazmaya içim gitse de elim varmıyor kalksam oynamaya ama yerim dar nice benzetmeleriyle Allahtan iş yeri serin de bahanesinin arkasına saklanmakla içtiğim yalandan 3-5 sigaranın ciğerlerimin 1/3 ünü dolmuşluğunun sigara özlemi aradaki kaçamaklar işittirme lan işte söyleme efendi olun dense de kar etmeyişi daha ne sayayım sardırıyorum makaraya mı boka mı belirsiz...






19 Haziran 2012 Salı

Bir Çocukla Şaştım Kaldım...

Olmadı... Olmadı babacığım yapamadık, bir dahaki sefere inşallah şeklindeki durumumuzun tek müsebbibi benim tabi Bizim Bey' e göre...
Nadiren haksız da sayılmaz, onunki gibi tatlı bir otorite kuramadım, benimki daha ziyade ses yırtılması, kızgın bakmalar sonra biraz karşılıklı ben bu duruma çok üzülüyorum travması sonra sarılma...
Aynı terane...
Akıllı kadın çocuk üzerindeki bütün mesuliyeti babaya bırakır ben de öyle yaptım ki hiç değilse "senin yüzünden" yaftası yapılmasın üzerime diye, ama anacım biz nasıl ki çocuk doğunca emzirmeye programlanmışsak, onlar da hepsi senin yüzünden kısmını iliştirilmişler beyinlerine değişmiyor malesef...
Fakat biz de izinlik ve sorumluluk alınan her durumun çalınacağı kapı baba kapısıdır...
Bu arada Bodrum seyahatinde babamın dükkanı buldum, geçtim karşısına bir cigara yaktım daldım... Çıktım sonra...
İşlere gelince yoğun mu yoğun bitmek bilmiyor Allahtan en iyisi de zaman nasıl geçiyor bilinmiyor, eve hiç zaman kalmaması da iyi bir şey değil tabi bu meyanda...
Bu hafta sonu amca kızı nişanına katılmak üzere Çeşme yolcusuyuz, ardından beş altı gün de küçük çaplı nefes alma bize...
Boğazıma sığmayan bademciklerimle hemhalim bu ara, ilaçla zapdetmeye çalışıyorum sıkıntı yok...
Rengin hanım önümüzdeki iki gün iş yerine misafirim, heyecanlı küçük hanım, Cuma yı da babasına rezerve etti sonrası kendini hep havuzda hayal ediyor...
Hayat onlara güzel...


 O ayrılan iki tükan bizim zamanımızda tekti... 


Bodrum seyahatinden...


Bir gripin içi + yarım limon suyu + bir bardak suya tamamlamak için sıcak su...


Hiç mi mutlu olmaz bir insan :(



Cumartesi daireden arkadaşımı evlendirdik evetleri demeye kalmadan arabanın başına koştuk çekiciden kurtarmak için bizimkini...

14 Haziran 2012 Perşembe

Satıyorum...

Ben ne uslanmaz, arlanmaz, burnu koku almaz adamım...
Hiiiiiç aklım yok...
Bir daha da aha buraya yazıyorum, töbe birşey almayacağım benim kıza...
Şipilik kadın, sanane ucuz buldun aldın bak, giymedi beğenmedi işte, ben de satarım anasını satayım...
Klasik kadınım ben beyzik hatta yalın, Rengin' e de aynından model olmaya çalışıyorum da kızın içinde bir koko şanel var arada hortlayan...
Her yaz ayakları rahat etsin diye alırım, bütün yaz sürüsün diye, bu yaz da aynını yaptım ama ayak büyüyünce şekil şemal büyüyor kabalaşıyor model o da haklı da gerçi...
Neymiş efendim çok kabaymış giy len işte ne kabası aslan gibi almışım bari emeğe saygı duy...
Neyse kıştan indirimdeydi ya markafoni ya limangoda, sezonda 80-90 şeklindeydi kar edeyim dedim elimde patladı...
Numarası 34-35 e tekabul ediyor...
İsteyen olursa irtibata geçelim göndereyim... 







10 Haziran 2012 Pazar

80 N...80 K...

Antin, kuntin, değişik, orjinal... 
Üzerine denecek ne sıfat varsa artık, denemeye almaya bir hevesliyim...
Hani bizim meşhur laf vardı "şipilik"...
Bu cihetetten de yerim o lafı, hiç çekinmeden...
Efendim daha beni durduran olmasa, evi ufak çaplı bir depoya çevireceğim de kocadan kaçsam anneme yakalanıyorum...
Bu da beni hafiye gibi al sakla zamanı gelince çıkar' a sevkediyor ki tamamen onların suçu...
Dün bu şekerle karşılaştım, sitesinde görmüştüm de yakinen sevdim kendisini o güzel renkli haliyle...
Ne zamandır istiyordum evde dondurma yapma makinası, yorumları okuyorum sağlıklısı evde yapılanı diye ki o mantıkla evde ekmeğimi kendim yapıyorum çok sık olmasa da...
Aşağıda fotoğrafını aldığım sitedeki hanımefendi öyle de güzel yazmış ve tariflemiş ki bir iki tane daha benzer yazı olursam saklı gizli almak lazım diye düşünmeden geçemiyorum...
Kısmet bakalım onun vakti ne zamaymış göreceğiz...





Fotoğraf bu hanımefendinin marifeti çok da güzel görünüyor tarifini de yazmış kendisi burada...

8 Haziran 2012 Cuma

FOTOGRAFIUM NİKON D3200 FOTOĞRAF MAKİNESİ HEDİYE EDİYOR.

Fotografium Nikon D3200 Profesyonel Fotoğraf Makinesi Hediye Ediyor. Siz de katılın Nikon D3200Lowepro Çanta (DSLR Video Fastpack 250 AW Sırt Çantası) ve Slik Tripod (Slik 500DX Tripod) kazanma şansı elde edin.
http://goo.gl/ciXjD?ref=1083 adresini ziyaret ederek detaylı bilgi alabilirsiniz.

d3200 300x290 Fotografium Nikon D3200 Hediye Ediyor

7 Haziran 2012 Perşembe

Sen Hot Ben Hot...


Dokuz sene bitti...
Kurum, kolay bir kurum değil...
Adapte olmak ikimiz için de zordu, öyle zamanlardı ki, küstük barıştık, ayrıldık birleştik...
Sen hot ben hot kim verecek bu ineğe ot?
Bizde durum bir miktar böyleydi...
Zamanla törpülendik, senin benim kavgasından sıyrıldık, sonra baktık ki seviyormuşuz da biz birbirimizi, görmüyormuşuz bertaraf etmemiz gerekenleri...
Üzdük üzüldük...
Büyüdük akıllandık, sıyrıldık maddiyattan, maneviyata büründük...
Dedim ya törpülendik...
Nice dokuz yıllara diyoruz şimdi, olmazmış diyoruz birbirimizsiz...
Aslolanın bebişle birlikte, sevdiklerle birlikte, sağlıkla olduğunun idrakına vardık...
İyi ettik, güzel ettik...
Dinginliğin keyfini güzelliğini gördük...
Herşeyin vakti zamanı olduğuna inandığım bu hayatta, vadesini doldurmasını beklemişiz hadisenin, iyi etmişiz...
"Keşke" lerimiz olmadan, "iyiki" lerimizin gırla gittiği bir dönemi geçirmişiz...
Nicelerine...

26 Mayıs 2012 Cumartesi

...Behçet Restaurant...

Sene 80-83 arası...
Ankara' daki şimdiki Ulus Yüzüncü Yıl çarşısının olduğu yerdeki pasaj yıkılıp da, bizimkilerin dükkanı dağılınca, babamın aklına nereden geldi bilinmez belki bilinir de sormadığım bak nereden çıktı Bodrum hikayesi diye...
Babam o zamanın ciddi paralar harcayıp Bodrum' a çok lüks bir restaurant açıyor, adını da kendi ismini vererek "BEHÇET RESTAURANT" koyuyor...
Evi barkı da taşıyoruz, o zaman altı yaşlarındayım Fulya doğdu belki de bir sene sonra da olabilir net hatırlamıyorum...
Hatırladığım oradaki günlerim hayal meyal...
Marinanın karşısındaydı dükkan çok da büyüktü , çocukken bir de daha da büyük görünür ya herşey göze...
O zaman babam 29-30 lu yaşlarında...
Tek başına akıl ediyor cesaretine şaşkınım, diyorum ya ciddi paralar, birinci sınıf bir mekan, iç mimarlar içini dekore ediyorlar filan Bodrum' da tek...
Babam ki o zamanın verdiği o yaş cesaretiyle ailesinin oraya o kadar para gömme gel memlekette birşeyler yap uyarılarını dinlemeyip geliyor gurbet ellere...
O zaman Zeki Müren ülkenin paşası Bodrum'un da incisi rahmetli...
Bizim dükkanın da gediklisi...
Babama da bayılıyor Behçetçiğim diye diye her gece dükkanda alemde...
Beni de Behçetçiğimin kızı diye seviyor filan, o zaman Bardakçı plajı var, orada her zaman gittiği mekana bizim dükkandan masa sandalye özel götürülüyor Paşa'ya izzet ikram...
Oradaki evimizi hatırlıyorum, ekmek fırını vardı yokuş çıkılan sokağın hemen başında, ellerim yanardı ekmekleri sardıkları kağıdın altından, torba da yoktu demek ki o kadar yaygın...
Beyazla sarı karışımı saman kağıda aceleyle sarmalanmış, kuyruktaki diğerlerini bekletmemek için savuşturulmuş iki sıcak ekmekle o yokuşu tırmandığımı hatırlıyorum...
Mahalledeki çocuklarla, tarihi sarnıçlar vardı o yaz sıcağında sepserin, içinde sesimizin çınladığı sarnıçlarda oyunlar oynardık...
Sonra elle ilmek atardık sonu bir yere varmayan, belki de varırdı hatırlamıyorum ama en hızlı ilmek atan olduğumu hatırlıyorum...
Yazın bir şey giymezdim öyle üst baş üzerime mayodan başka, ayaklarımda da şipidik bir terlik, marsık olmuş bedenim, oradan oraya koşar oynardım...
Sahilde tahta sandalyeleriyle çay bahçeleri, ortada tepede asılı televizyonlarda Hababam Sınıfı, Gırgıriye' de Şenlik Var filmlerine denk gelirsem en mutlu olduğum zamanlardı,  sandalye kapar kenarda oturur seyrederdim boynum yukarı bakmaktan tutulmuş halde...
Hem güzel günlerdi hem acı oradaki günler...
Sonu hüsran oldu dükkanın, hep derim ya benim kaybolan bir fotoğraf çantam var, içinde de hayatım diye işte onun içindeydi oradan olan fotoğraflar, dükkanın açılış için hazırlanan davetiyesi...
Çok güzeldi çocukluğum, çok özeldi, farklıydı, iyisiyle kötüsüyle ama hep çok sevgi görmüş haliyle...
O zamandan bu zamana gitmedim hiç Bodrum' a...
Pazar akşamı iş yerinin bir semineri dolayısıyla gidiyorum...
Çok değiştiğine eminim eminim de marina duruyordur herhalde yerinde ve de onun karşısı gidince hatırlarım elbet gördüğüm yeri unutmam bir daha...
Gittiğimde marina'nın karşısına kondururum BEHÇET RESTAURANTI...
İçeriye babamı...
Ve her zamanki masasında oturan Zeki Müren'i...
Click to enlarge image eski-bodrum-06.jpg

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Afyon Patlaması O Ne Ola?

Sabaha, gecenin körü diliminde hazır oluyorum sanırım ki Bizim Bey in dediğine göre enerji hapı içmiş gibi oluyorum her sabah aynı performans olmasa da tray lay lom bugün de yeni güne başladık hey çucukum yanımda, bey, annem, kardeşim, kendim sağlıklı nidalarıyla ilk işim radyosuz yapamadığım mutfakta Nihat' ı açmak Rengin' e süt yapmak...
Sonrası anneme kızımı teslim etmek servise yetişmek yerime oturduğumda da işle hemhal olmak...
Fakat en güzel yanı iş yaparken zamanın nasıl geçtiğini farketmemek...
Gerçi iş vesilesiyle hergünkü telefon mesailerimi yapamıyorum o kısımdan dertliyim her bir telefonumun maşallah kırkbeşer dakika olduğu varsayılırsa...
Geçtiğimiz hafta Rengin' in öğretmeninin rahatsızlığı nedeniyle raporlu olmasından çarşamba ve cuma misafirimdi fotokopiden sorumluydu kendisi ama ne mutluydu o da yeter...
Ne diyecektim diye başladım ki bu yazıya geveliyorum neyse öyle işte keyifler ala şükür...







17 Mayıs 2012 Perşembe

Yorumsuz...

Ay Lav Yu Aleeeex....

Yine Aynurum yetişti imdadıma...
O protokolden olsun diye uğraştı ama olsun kale arkası olsun bizim olsundu...
Sürprizimdi annemle Bizim Bey' e...
Yağmur bizi korkutsa da maç boyunca yağmadı üzmedi bizi...
Çok maçtan anladığım söylenemez ama ofsaytı bilirim...
Fakat stat ne şahaneymiş o atmosfer o tezahüratlar...
Keşke çalışıp gitseymişim...
Ayaklarımın altları patlamak üzere zor attık kendimizi eve...
Ses filan kalmadı ama cidden hem sonuç anlamında hem de yaşadığım o an en sevdiklerimle...
Çok güzeldi çoook...


10 Mayıs 2012 Perşembe

"Funda Çam Bey Ben..."

Atıl bölgeler iyiymiş çalışma hayatında...
Adına halk dilinde sürgün denilen yerden bahsediyorum...
Hatta ve hatta ben orada iki buçuk sene duracağımı bilseydim şimdiye ikinci çocuğu da halletmiş olurdum diyorum...
Burası ayağımı sürümüş gibiyim değil buraya yazı yazmak alnımın yazısı değişti desem..?
Ev işi iş işi iş işi...
An itibariyle bu ve devamındaki kahvelerde iki ayağımın üzerinde sekerken güne başlama vaktidir deyip kolları sıvamak zamanıdır...
Radyoda hafif tango esintisinde türkçe söylerken dün en son ilin birine dediğim laftır başlıktaki...
Şimdilerde bizim burada Funda gibi beyefendi ol diyor herkes birbirine...
İşte kurt kocamaya başlaaaa....