12 Kasım 2008 Çarşamba
deli gönül uslan artık...
10 Kasım 2008 Pazartesi
ekmeğim...
Bu ilk ekmeğim değil elbette ama fotoğraf çekmek yeni aklıma geldi cumartesi sabah kalvaltısı için yaptığım sıcacık ekmek kokusuna uyanıp ta haydi resimleyelim bu güzelliği dediğim an...
Yaptığım ekmeğin adı bir zamanlar çok severek tediğim francala (sütlü) ekmeğin kendisidir... geldi mi kokusu size de :)
9 Kasım 2008 Pazar
Sevgili Günlük...
6 Kasım 2008 Perşembe
4 Kasım 2008 Salı
Çok severdim...
...................................................
27 Ekim 2008 Pazartesi
fişin ucunda hayat...
haber gelince gideceğiz defnetmeye...
21 Ekim 2008 Salı
Bolu Bolu derken...
20 Ekim 2008 Pazartesi
Başladım evet uzun zamandır istiyordum hiç bir kitabını kaçırmadığım ilk 100-150 sayfasını iflahım kesilerek okuduğum (gitmez çünkü kitap) sonrasının çorap söküğü gibi geldiği ama bu kitabın ilk sayfasından beri o sökükten olduğunu görüp koklaya koklaya okuyorum bitmesin diye...
Hani Alis Harikalar Diyarında Alis yanlış hatırlamıyorsam giriyor bir kapıdan öbür aleme yeni tabirle diyeyim akıyor ya ben de kitap kurken kapaktan giriyorum akıyorum içine oturuyorum olay yerine yakın bir yere seyrediyorum röntgencilik bu benim yaptığım bir nevi...
Ve neye karar verdim bir de ben böyle uzun uzadıya giden cümle yapısı kullanımını da bu zattan almışım meğer ... Bir de devrik cümle yapısını severim oldum olası düzeni sevmem herkesin yaptığını bir nevi diyelim arabayı da misal park ederken düzgün parketmek değil iş bence alelade koymak ayrıksılık olacak ya acaba devrik cümle kurma işini kimden esinlendim ...
Ha bir de bu uzun cümle kurma işini neye benzetiyorum şarkıcılar aralarda popstarlar sayesinde jüri kimliğine bürünecek kadar hassasiyet kazandığım için diyorum name atıyorlar uzatıyorlar ya orada önemlidir detone olmak olmamak bu uzun cümle için de detone cümlenin toparlandığında anlam kazanması onların detonesi uzun cümlenin de anlam bütünlüğü diyelim biz de...
Ne diyordum nerelere geldim neyse velhasıl beğendim ben kitabı ziyadesiyle koklaya koklaya korka korka okuyamıyorum bitecek diye ama aklım hep kendisinde kitap da her daim yanımda...
17 Ekim 2008 Cuma
atıyorum evrene hadi bakalım...
16 Ekim 2008 Perşembe
15 Ekim 2008 Çarşamba
Öylesine...
14 Ekim 2008 Salı
Boludayken...
10 Ekim 2008 Cuma
Rengin' e doğru...
8 Ekim 2008 Çarşamba
Bilgisayarımı karıştırmaya bayılıyorum...
Öyle bir hayat yaşıyorum ki ,
Kuzumun geleceğini 25 Ocak ta öğrendik… Bebek isteğimiz taaaa Eylül den beri isteğimizdi. Fakat kısmet olmadı, endişeler doktora gitsek mi acabalardan sonra nihayet o güzel habere evde yapılan testle akşam ulaştık. Hep hayal ediyordum eşe sürpriz yapıp haber vermeyi filan ama olmadı eşimle beraber çift çizgiyi gördüğümüz için esprisi kalmadı :) gerçi kalmaz olur mu da… :)
Ertesi gün iyice emin olabilmek için ve sonraki dokuz ay kahrımı çekecek olan sevgili doktorum Mine Hatipoğlu’ na gitik hemen, aaaaaaaaa bebişim kuzu gibi yatıyor karnımda :)
Anneme gittik o günün mesai sonrasında, nasıl söylesem nasıl söylesem? En sonunda ultrason resmini annemin eline verdim “bak bakalım torunun kime benziyor?” dedim. Önce baktı resme şaşırdı hiç bir şey söylemedi sonra “nasıl yani” dedi sonra da koptu zaten ama biz ailecek duyguları dışında bir aile olmadığımız için hani çığlıklar sarılmalar filan olmadı. Bir de tabi henüz hiç bir şey belli değil göbek filan çıkmamış ortaya belki de düşüncesi var henüz ortada. Neyse sonraları idrakine vardılar.
Neyse uzatmayayım merakla geçen 39 haftanın sonunda kızıma kavuştum çok şükür sağlıkla.
Doktorum sürekli normal doğum taraftarı ilk aylar ben de öyle fakat 30 kilo gibi bir kilo alınca ve doğum yaklaştıkça “ bebeğim nasıl çıkacak buradan” korkusu yerleşmeye başladıkça yok dedim ben sezeryan olacağım. Doktorumla karar verdik 39. haftada alacak ilk başlarda doktorumdan rica etmiştim 22 Eylül’ de doğum yapabilir miyim diye. O da gelişimine bağlı bakarız filan diyordu. Sonra kızımın gelme zamanı gerçekten de benim istediğim tarih oldu. Bu tarihi istememin sebebi de 22 Eylül’ ün babanım doğum günü olmasıydı. Bundan daha iyi bir hediye olabilir miydi?
Kararlaştırdığımız gibi 22 Eylül günü uykusuz geçen gecenin sonrasında sabah 08:00 de eşim, annem, babam, kız kardeşim, anneannem, Ruşen Abla (eşimin ablası) ve kızı Mina hep beraber tuttuk hastanenin yolunu ( Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi) sağ olsun doktorumun hazırlattığı odaya yerleştik giydim ameliyat elbisemi yavru ağzı renkli :) Plana göre ilk ameliyat benimki olacaktı yani aşağı yukarı 10:00/10:30 gibi hanım kızımız kucağımda olacaktı. Evdeki hesap çarşıya uymadı acil ameliyatlar derken benim kızımı doğurduğum saat 14:00 tü. Kızımı görmem saat 14:45 ti kızım hiç görümde yoktu inanır mısınız titremekten kendimi zapdetmeye çalışmaktan… İyice giydirmiş annem, kardeşim, Ruşen Abla… Sonra yanıma kızımı getirmişler çok güzel bir kızın oldu çok sağlıklı demişler bir de sormuşlar “ nasıl bak bakalım kızına” bakmışım beğenmemişim ( hain anne) ama ağzımdan çıkan ilk söz de “ babacığım doğum günün kutlu olsun” sonra da uyumuşum… Babacım bu lafın üzerine ağlamış tabi çevredekiler de…
FUNDA TC
6 Ekim 2008 Pazartesi
Evlendik... Derken...
Bayramda Anıtkabir...
24 Eylül 2008 Çarşamba
Oldum ben Spor Uzmanı...
inadım inat...
17 Eylül 2008 Çarşamba
havalar...
16 Eylül 2008 Salı
Nerede kalmıştım...
bu sabah...
İkinci TV
4 Ağustos 2008 Pazartesi
Yüreğinden Öpebilir miyim...
Aniden karşılaştığımızda
Denizden yeni çıkmıştın,
Saçların da kumluydu,
Dudaklarındaki tuz tadıyla,
Beni öptüğünü, sımsıkı sarılıp
Canım Can diyip boynuma,
Sarıldığını, hayal edip,
Bu Can senindir diyerek.
Yüreğinden öpebilir miyim?
Senin icin yazdığım şiirleri,
Çektigim fotoğraf karelerini
Şu mutsuz dünyamda
Seninle mutlu olacağımı,
Sana sımsıkı sarılıp,
Sen benimsin, canın canısın
Diyeceğimi ve seni hayal edip,
Bu Can senindir diyerek.
Seni yüreğinden öpebilir miyim?
Birden, karşına çıkıp,
Seni kollarımla sarıp,
Yalnızlığından kaçırıp,
Seni seviyorum demeyi,
Hayal edip, mutlulukla,
Bu Can senindir diyerek.
Seni yüreğinden son kez öpebilir miyim?
Mr Can Akin
1979 Kelebek Gazetesi
1 Ağustos 2008 Cuma
diş...
30 Temmuz 2008 Çarşamba
bu sıcakta...
29 Temmuz 2008 Salı
Yazık...
Küs...
28 Temmuz 2008 Pazartesi
Bolu AİBÜ...
dönüm noktası...
Hikayeme devam...
Yine Rüya :(
24 Temmuz 2008 Perşembe
Rüyamda...
21 Temmuz 2008 Pazartesi
"SANANE" "BANANE"
İlkokuldan beri sevmem bu iki kelimeyi kullanmayı ya da işitmeyi... Çok rencide edici iki kelime hele "sanane"... Hadi "banane" bir nevi şımarıklık barındırsa da içinde "sanane" hepten beter... Büyüdükçe de işitir olunca ne zavallı insan derdim kullanandan için kendimce demek ki derdim kelime yok beyninde fazla kullanabileceği hemen "babane"yle "sanane"yle sıvışıyor ... Hala kullanana kızarım üzülürüm duyunca içerlerim...
En korktuğum kalp kırmak hoş yapıyorumdur ara sıra çok sivri dilliyim malesef fakat "sanane" "banane" basitliğinde değil benimki balta misali dilim karşımdakini dövsem daha az etki bırakırım herhalde o yüzden hep düşünürüm ama bir türlü de yapamam hani derler ya "Boğaz 9 boğum, 8 yutkunup 1 konuşacaksın" ben direk dokuzunu birden Allah ne verdiyse...
Çalıyor benimki...
Doğdum...
3 sene bir sürü bekar amca hala dolu evde nasıl mesut günler anlatamam kalabalık birbirlerine çok bağlı aile kocaman ne güzel -hala da çok severim kalabalığı şenliği- derken uzaklara taşınmışız yine Ankara ama Maltepe'ye... O zamanlar hep ağlardım babaannemler bize geldiklerinde arkalarından biz oraya gidip döndüğümüzde eve giderken... Bir de ne yardan ne serden hesabı babaanneme gitmek istiyorum fakat öte taraftan annemi özlüyorum böyle içinden çıkılmaz bir ikilem...
Hala da babaannemin evi nadir huzur bulduğum yer belki de tek... O evin içi ne kadar değişmiş olsa da içine girince boş boş otursam da oturayım bıraksınlar beni hep o günleri düşüneyim ne sanki kaç yaşındaysam takvim yaşına bakmamak lazım demek ki benim içim daha yaşlı demek ki hep özlem hep özlem seviyorum da o hali belki bugün eskiler gibi değil ya isyanım belki bir nevii :)
Ne diyordum ben? Neyse bağlar devam ederim diğer yazımda...
Amaaaan...
Her tel olsun hayattan her an önemli önemsiz... Sardunya blogunu çok severim sahibesini de sahibesinden dolayı okudukça içim açılır fakat onun ruh hali belki bambaşkadır yazarken ama benim içimin açıldığı kesin o hangi ruh haliyle yazarsa yazsın benim içimi açıyor ya :)
16 Temmuz 2008 Çarşamba
Haydi Bismillah :)
Bu kadar giriş yeter ne çıkacak sonunda ya da sürekcek mi ben de meraktayım ya dur bakali ne olacak...?