16 Ocak 2009 Cuma

Sevgili Günlük...





Dün Dobi den ayrıldık özlemle anıyorum kendisini çok severdim çok da işimize yaradı... yeni sahibini de kazasız taşı olur mu Dobi:)




Dün olumsuzluklar üzerine kurulu bir gündü zahir... Kreş öğretmenimizin özel hayatıyla alakadar bizleri hiç ilgilendirmeyen, çocuklarımıza hiç bir yansıması olmayan bir sebepten dolayı kızımızı ayırdılar başka bir yere sürdüler resmen :(
O kadar uğraştık ki müdürlere çıktık ama peşini bırakmayacağız daha olmadı basına vereceğiz...
Öğretmenimizi geri isteriz :(

Bugün güzel geçsin umuyorum hepimiz için...

14 Ocak 2009 Çarşamba

Çok Fenayım Biliyorum...

Akşam üzeri tatlısı, müdiremin ikramı... Gerçi ben sütlü tatlı severim ama bundan da bir tane yedim güzel değildi kalmasın gözünüz :P

Bak bu kardeş gibi yaprakların yemyeşil olsun kendine gel emi :)

Tevkif Edecekler Beni O Değil De...

Bunu da buradan buyrun :)
Haydi hep beraber "arı vız vız vız..."

Aman da Aşuremiz Olmuş mu :)

Ben ne zaman akıllanacağım bilemedim bu gidişle de zor görünüyor...
Geçen sene ilk aşure denememde içine incir atıp kaynatmak suretiyle rengini kararttım koydum...
Bu sene de tövbeliydim içine karartıcı madde koymayacağım...
Ama geçen gün yemekteyiz programında adanalı bir adam aşure yaptı içine pekmez koydu rengi altın sarısı rengi oldu safran koymuşsun gibi çok nefis görünüyordu...
Dün geceki kaynatmam sırasında dürt beni şeytan içine pekmez koydum benim kaderim ya karardı :(
Tadı güzel oldu Allahtan...
Ama kendi bildiğimce gidemeyeceğim ben herhalde nerden ne görürsem deneyeceğim illa...
***İş yerine getirdiğim aşureyi kareledim o yüzden plastik kaptır kusura bakılmaya...

13 Ocak 2009 Salı

Çocuk Şarkıları...

Buradan buyrun dokuz tane şarkı var ...

Rar şifresi : axiteam

Cak Cak Cak.... Paaaat!

İş yeri servisi ihale yenileme bahanesine şu ara yok, otobüse talimiz... Halkın arasına karışmış vaziyette, sabah o hengameyi çekme sıkıntısına katlanırken, tam arkamda bizim Bey oturuyor, yanında da bir hatun kişi, nasıl bir sakız çiğneme ama döğüşüyor sanki sakızla... Bir de otomatiğe bağlamış gibi cak cak cak, ne varyasyonlar o ağzındakiyle aman Allahım tam kabus! Kafamda kuruyorum şimdi, döneyim şuna söyleneyim diye ama kelimeleri de net seçmek lazım, sakız seviyesine inmeden cıvımadan, en önemlisi ben de kendime güvenemedim şimdi terslenirim hararetlenir ortam, derken bakıyorum anlamıyor neyse indi sonrasında ama hala kulaklarımda cak cak cak paaat sesi :((
Ne süper güne başlama ama ....

Siz Hiç...?

... iki arada kaldınız mı? Hem de arada "dere" si de var bunun... Ben çok fena kaldım, bunun üzerine bir sürü de sözü var belki ilk aklıma gelen yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal, ee yandan gidecek hali yok ya... Kaldım, ciddiyim yapacak birşey yok, ölmüşle olmuşa çare olmadığı gibi... Ama oldu, yaptım, özür dilesem, başta söyleseydim desem, kendimce mantıklı açıklamaları saysam sana desem..
Affeder misin?

12 Ocak 2009 Pazartesi

Sarraf...? Hem de İnsan...? Yok Canım Nerdeee?

Enteresanım ben karar verdim, sizde de böyle midir bilmiyorum ama varsa saklamayın yalnız hissetmeyeyim kendimi...
Şimdi efenim şöyle başlayayım, bir insan evladıyla tanışıyorum aaa diyorum ne kadar şekerdi aman şöyleydi çok sevdim, sonra bir olumsuzluk Allah o muydu şeker de hemen de karar verirsen böyle olur diyerek söv dur kendine... Eğer ki o insan evladıyla diyalog olumsuzsa ve ben hiç önemsemediysem ki suratım da düştü mü amanın... Ama sonrasında o olumsuzluk bozulur, süt liman olur herşey... Velhasıl durum şudur ki tersim ben demek ki iyi başlayan muhabbet sonlanıyor, kötü başlayansa yani bakıp ta haz etmediğimse sonrasında yağlı ballı oluyorum... Hatta geçen gün bir arkadaşla tanıştım nasıl tersim, elektrik alamadım sürekli bir kısa devre hali hasıl bende, ama içimden de diyorum ki "ters olacak nasılsa fazla da soğutmayayım içimi" :)
Hani ne derlerdi ya büyük aşklar kavgayla başlar bu da böyle birşey ama kasdettiğim aşk anlamında değil pek tabi...
Bir de ben hemen içini ortaya dökenlerdenim :( bazen isterdim ketum olayım herşeyimi sermeyeyim olmuyor huy demek ki... Rahmetli Hüseyin abi "delisi dışarda" derdi benim için...
Artık delim mi dışarda aklım mı bilemedim çok çektim bu huyumdan çünkü:)))

10 Ocak 2009 Cumartesi

Amerika' dan...

...halam geldi...

Geldi kızımın küçük halası Amerikalardan, ani bir geliş oldu, iyi ki de geldi, eve misafir geldi mi seviyorum ben gelinsin gidilsin kalınsın büyük olalım, kalabalık olalım...

Kızıma da bir sürü şey getirmiş yakalayabildiklerimi kareledim...

Bugün de giremedim meydana devamsızlık yapmışım gibi geliyor konu komşu da okuyamadım okurum şimdi bir çırpıda...

9 Ocak 2009 Cuma

Çok Güldüm :) Güzel Yurdumun Güzel İnsanları...

Bir sürü böyle maille karşılaşıyorsunuzdur eminim... Gecenin 21:34 ünde ancak böyle birşey beni bu kadar güldürürdü herhalde :)
"Garanti leasing'te çalışanlar,bir pastaneye, telefonla pasta siparişi vermiş. Pastanın üstüne "garantileasing' den sevgilerle " yazılması istenmiş. Telefondaki adam " leasing" kelimesini anlamamış. Onlar da harf harf kodlamışlar."

Evladın Hayırlısı...

Rengin' le ilgili milyonlarca duamın ilk sıralarında "hayırlı" bir evlat olması var...
Dün gece babasıyla hayırlı evlat konulu -yakın akraba, ordan burdan- konuşmasını yaparken babası sordu Rengin' e "kızım sen biz yaşlanınca bakacak mısın?"
Rengin ne dedi peki "duruma göre..."
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yer sonrası :)


Sardunya'nın verdiği iki sardunyadan birini bu hale getirdim

:( Üstelik henüz ne renk açtığını bile göremeden, hoş öbürü de hala boya veriyor ya onu da açtıramadık... Allahtan ki iş yerindekinin durumu iyi beyaz açacak henüz 4 yaprağı var...

Bugün evdeyim yine bol çamaşırlı bol temizlikli ve bol yorgunluk dolu geçti günün yarısı ve neyi unuttum neyi unuttum diye düşünürken yemek unuttum tabi şimdi yazarken diğer yandan da kırk tilkinin kuyruklarıyla uğraşırken aklıma geldi :(

Rengin hanım kanepede uyudular hem de uykusu olmadığı halde hayret!
Ben mi ben de kuruyan sardunya misaliyim bugünlerde hayr olsun...

8 Ocak 2009 Perşembe

2006 Temmuz' un Sonu...


Bu tarihi hatırlamaktan hem imtina etmişimdir... Zatürreden yattık 4 gece hastanede... Şükürler olsun ki daha beteri olmadı yattık çıktı geçti... Ama her öksürüğün yine o illete dönüşeceği kabusu yer etti bende... Günlerdir süren öksürükle zencefil-zerdeçal-bal ile savaşmaya çalıştımsa da buraya kadarmış demek ki... Bu sabah öyle derinden öksürdü ve göğsünden öyle bir hışırtı geldi ki yavrumun kaptım götürdüm hemen doktora... Doktorun ciğer filminden, bronşlara indiğini ama zatürre olmadığını söylediğinde çektiğim "oh" sesi Ankara' yı inletmiştir herhalde ...
Olsun buna da şükür hoşgeldi sefa geldi ateşi yok, en azından keyfi yerinde ve on günlük kürden sonra geçecek sağlığına kavuşacak...
Asıl hastanelerde yatan dermansız hastalıklarla boğuşan bütün çocuklara bütün hastalara olsun şifa duam...
* resimdekiler; ben, Rengin, Annem... Pastalı resim de taburcu olduğumuz gün evde kestiğimiz pastamız*

7 Ocak 2009 Çarşamba

Ah Be Hayat...

Ne vardı herşeye rağmen mutlu olsak?

Ne vardı belki dakikalar sonra göçüp gideceğimizi hiç aklımızdan çıkarmadan yaşasak!

Ne vardı sevdiklerimizin kıymetini bilsek!

Ne vardı kalp kırmanın kolay onu düzeltmeninse çoook zor olduğunu idrak edebilsek...

Ne vardı yitenlerin geri gelmediğini anlasak...

Ne vardı hayatta maddi değerlerin manevi değerlerin yanında beş para etmez olduğunu özümseyebilsek...

Ne vardı sanki sadece sağlığımızın birlikteliğimizin bir bütün olduğunu görüp sadece ve sadece bunlar için bile "dünyanın en zenginiyiz biz" diyebilsek...

Ne vardı tutkularımızın esiri olmasak...

Ne vardı değer versek, değer görsek...

Ne vardı tahammül sınırlarımız dipsiz kuyunun dipsizliğinden daha dipsiz olsa...

Ne vardı içimizdeki sevgi, anlayış, hoşgörü ve diğer bütün insani duyguların filizlerinin boyu arş-ı geçse...

Ah be hayat "aşkolsun" sana ...

Tatsızdım / Tatlandım

Bugün hatta dün geceden pek keyifsizdim, tatsızdım... Arada geliyorlar bana öyle kadrimi kıymetim bilen yok, saçımı süpürge ediyorum bir teşekkür yok, Yarebbim ne bahtsızım talihim yok, bahtım kara diye geliyorlar, ben onu kafamda daha da senaryolaştırıp dünyayı kendime kendi çapımda zindan ediyorum... Herkeslere küs oturuyorum gömülüyorum bilgisayarıma işlerime...
Benim ANKAN ım vardı ya hatırlasınız Ankaralı Anneler grubum... O gruptan Arzu diye bir arkadaş var, kocası doktor tayini Şırnak' a çıktı, o Ankara' ya gelmiş toplanalım demiştik dünden, öğlen bir yemek yiyelim gelebilenlerle... Şırnak' a da evlerimizde kullanmadığımız çocukların eskileri, bizim keza öyle, oraya koli koli göndermiştik... Hatta resimde gördüğünüz beyaz örgü nesne de Şırnaklı ablaların teyzelerin Arzu' nun eşine verdikleri Şırnak lifi hediyemiz :) Arzu' nun (resimde kucağında tatlı yavru olan) Şırnak anıları, araya serpiştirdiğimiz sohbetlerle bol gülmeli bol kahkahalı bir öğlen arası geçirdik... Çok keyifliydi :)
Tatlandım şimdi küs değilim dünyaya hadi barıştım :)

6 Ocak 2009 Salı

Üçümüz Bir Fidanız...

Yeni alışkanlığımız sonucu bir yatağın iki gelişmiş bir körpe fidanı şeklinde uykularımız artık...
Ben durumdan mesut diğer gelişmiş fidanı uykusuz geçen geceyle güne başlarken kuzuya sarılıp uyumanın keyfi başkadır diyerek dün gece Hansel' le Gratel masalımızı okuyup mayıştıktan sonra 21:00 de koyduk kafaları yastığa kızı uyutacağız maksatlı yanındayız...
Gözümü bir açtım 23:00 :)
Bugünün yemeği yapılacak gece bitti derken yemek bitti gelişmiş diğer fidan uyumakta olduğu kanepeden yaka paça kaldırıldı yekpare aşk gemisine... Dalındı misss uykuya kalındığı yerden çarçabuk...

4 Ocak 2009 Pazar

Hazreti "Beklenti"... (Öykü Atölyesi)

Onsuz yaşamayı çok önce öğrendim ben... Yoo sesimde serzeniş yok bilakis "aşmışım ben bunu onun haklı gururunu yaşıyorum"un vakur duruşu üzerinde sesime yansıyan işareti var... Neden onsuzluğa sevindiğimse tahmin edeceğiniz üzere tabi ki sürekli beklentili halin sisteme verdiği zarardan olsa gerek... Ama ya şimdi? Başka kulvardayım kalbimi bağladım ben Yaradana, rahat ettim en sonunda... İnandım ki her olayın bir vakti zamanı var ve O en hayırlı zamanda vuku bulduruyor ona... Bana da, rahmetli dedemin dediği gibi "tedbir senden takdir Allah'tan" deyip, yapılabilir, uğraşılabilir her etkeni yerine getirdikten sonra hayırlısıyla olsun' la arkama yaslanıp başka bir olaya yönelmek...

İşleri oluruna bırakmak durumunu özümsedim ben kimseden sevdiklerimden, çevremden, amirimden kimseden beklentim yok o halde herhangi bir olumsuz durumda da hayal kırıklığı yok...

"Beklenti" yle "hayal kırıklığı" bundan ilişkideler işte... Kraliçe "beklenti" hazretleri sopasını vurduğu zaman yere, "hayal kırıklığı" kulu yol alıyor boynunu eğip kaderinin götürdüğü yere doğru...

3 Ocak 2009 Cumartesi

Kravatsız Adam...

Olan gidene oldu ardından ihmal sonrası bir sürü kıt' ın açıklamaları baki kaldı cahillikler yobazlıklar sonucu...

En nihayetinde gitti şükür gitmesi çoktan gereken, gelen gideni aratmasın diyorum en içten samimi duygularımla sonrasında...

Şeref sahibi, dürüstlük timsali yöneticilere hasret yurdum artık kavuşsun insan gibi insanlara...

Japonya gibi olsa bizde de yöneticiler ar namus sahibi, en ufak bir aksaklık sonucu sorumluluğunu üzerlerine alan haysiyetli adamlar gibi olsa bizimkiler de...

Yurdumun yöneticilerinin harakiri ritüellerini zevkle izlerim ben gözümü kırpmadan...

İlham Şekerim Geldiysen Üç Kere Kapıya Vur...

En sevdiğim, listemdeki komşularımın listelerindeki komşularını gezinmek, yeni yazarlar, yeni yazılar keşfetmek...
Ne cevherler var siz de bilirsiniz gıpta ettim cidden, nasıl döktürmüşler, nefes almadan okuduğum, sonunda hislendiğim, hem fikir olduğum bir sürü yazı okudum...
Sonra dedim ki kendi kendime, ilham hiç ayrılmıyor kendilerinden... Bu iş zorlamayla da olmuyor yazayım bloğuma iki satır diye... İlham işi evet ilham, bazen oluyor bende de nadiren ara sıra seyrek olanından... Ama diyorum bazen yazayım kafamdaki örgüyü dağılmadan, aklımdan uçmadan...
O halde kalemi güçlü, duygusu hassas bütün blog yazarlarını tebrik eder, önlerinde şapka çıkarır ve de okumaya devam ederim :)


2 Ocak 2009 Cuma

On Yılı Aşkın Süredir Sabahları...

Nihat' ı dinliyorum...

Ta Best Fm' den itiraben şimdi Alem Fm' de...

Her sabah 07:00 de başlıyor 09:00 ' a kadar o kadar keyifli ki yurtta ne oluyor ne bitiyor böyle takip ediyorum...

Siz de edin...

Ha bir de akşam da 18:00 / 20:00 arası Nihatla sivrisinek programı var o ayrıca güzel...

1 Ocak 2009 Perşembe

Cani Doğalgaz...

Genelde haber seyretmiyorum seyredemiyorum mutfakta oluyorum ya da herhangi bir çocuk kanalını izliyorum bugün izledim dondum kaldım bizim yakınlarda olmuş hem de olay :(

Çok feci çook ailelerine sabırlar, çocuklar sizlerin de mekanı cennet olsun :(

Mim Ödevim Sorularım...

İçimden Geldiği Gibi den geldi ödevim Mim' im...

Buyrun sorularım ve yanıtlarım:

1- En sevdiğiniz kelime nedir? --- Anne...

2- En nefret ettiğiniz kelime nedir? --- Uyuşukluk...

3- Sizi ne heyecanlandırır? --- Büyük ikramiye çıksa lotodan filan çok heyecanlanırdım herhalde...

4- Heyecanınızı ne öldürür? --- O öldüren biliyor...

5- En sevdiğiniz ses nedir? --- Kızımın kahkahaları...

6- En nefret ettiğiniz ses nedir? --- Şu asfaltı deldikleri şeyin adı neydi unuttum şimdi onun sesi...

7- Hangi mesleği yapmak istemezsiniz? --- Çok yerin dibinde olan ve de çok yükseklerde çalışılan her işte olmak istemezdim...

8- Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz? --- Bir enstürmanı layıkiyle çalmak isterdim var kulak ama kısmet olmadı bateri olabilir mesela...

9- Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz? --- Çocuk olayım çocuk kalayım hep...

10- Nerede yaşamak isterdiniz? --- Önünde deniz arkasında köy olsun sağlık ekonomi modern olsun ortada kalmayalım ama huzurlu sessiz tenha olsun bahçesi olsun üzerine pembe de panjuru olsun tam olsun :)

11- En önemli kusurunuz nedir? --- Çok çabuk parlarım dağıtırım hemen ortalığı...

12- Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi? --- Çok fazla içmesem de sigara...

13- Kahramanınız kim? --- Hiç kahramanım olmadı kendimim kahramanım kızıma örnek sunduğum...

14- En çok kullandığınız küfür nedir? --- Kötü huy evet ama küfürlü konuşuyorum ama iyi küfür iyisi kötüsü olmaz tabi de stadyum küfürü değil elbet :) en çok anasını satayım diyorum...

15- Şu anki ruh haliniz nasıl? --- O kadar değişken ki iyiydi az önce kudurdu yine ruh halim...

16- Hayat felsefenizi hangi slogan özetler? --- "Baktığın yüze tükürme, tükürdüğün yüze bakma"

17- Mutluluk rüyanız nedir? --- Sevdiklerimin kendimin hayallerimizin gerçekleşmesi (akıllcı hayaller bunlar)

18- Sizce mutsuzluğun tanımı nedir? --- Bey' le kapıştığımız anlarda , bir de tabi aile içinde sevdiklerimin hastalıklarında zor zamanlar geçiriyor olduklarında...

19- Nasıl ölmek isterdiniz? --- Sevdiklerimden önce uykuda...

20- Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı' nın size kapıda ne söylemesini isterdiniz? --- "Gel kulum, söyle bakalım yanına kimleri isterdin?"...

Kabul buyururlarsa dreamland ce Camilla'nın Günlüğü' ne gönderdim en acilinden buyursunlar efendim...

31 Aralık 2008 Çarşamba

Blog Hediyem :)

"Renginle Renkli Hayat; Susamıyorum, su içmiyorum diye yakınıyordu da bu seksi ve güzel bardakla belki su içmek ister..."
Primarima yazmış biraz önce gördüm... Herkesi teker teker düşünmüş hediyeler seçmiş...
Yarebbim sen ne düşünceli bir kadınsın nasıl mutlu oldum nasıl sevindim :))))
Sağol sağol sağol :)

İki Sıfır Sıfır Dokuza...

Bir kere şunu belirtmeliyim ki herkesin gittiği yoldan gitmeyi sevmiyorum ben uyumsuz deyin ne derseniz artık...


Hele şu Aralık sonu malum zamana yaklaşıldığında her evin camına konan ışıldayan çam ağaçlarına deli oluyorum tamam ağacınız var ne güzel süsleyin benim de var 2002 senesi alıp hevesimi geçirdiğimiz fakat neden cam kenarı herkes görsün ay ne süper ağacı var hemi de nasıl güzel süslenmiş bak bizimki böyle değil derhal olmalı sendromuna sokmak için mi insanları...

Bir kere christmas nedir kendi tabirimiz yok mudur bizim herşeyini mi almamız lazım kızımın deyimiyle niyel babayı da bekleyelim çoraplarımızı asalım olmayan şönimelerimizin kenarına hoş şöminesi olanlar çoktan yapmıştır da...

Aslında kimseyi kınamak kızmak değil ne bileyim benim naçizane düşüncelerim bu "ben lafımı ortaya koydum beğenen alır gider beğenmeyen bırakır kaçar" misali :)

O yüzden yine de tabi yeni bir yıla giriyoruz temennilerimiz ortak dileklerimiz bir...

  • Bir kere bunları maddelemek lazım aklımdaydı kaç gündür tam gününü yakalayayım dedim hatta makinanın aktarma kablosunu evde unutmuşum akşama resimleyeceğim yazıyı şimdi lalettayin bir resim koydum...
  • Yeni yılda ayrıca her zaman hep sağlıklı olalım...
  • Güne hep sağlıkla başlayalım...
  • Sevdiklerimizin acılarını yokluklarını görmeyelim...
  • Evimizin cebimizin bol bereketi olsun...
  • Kötü huylarımızdan islah olalım...
  • Evlerimiz hep dirlik huzur mutlulukla dolsun...
  • Her yanda barış olsun insanlar hiç uğruna ölmesin...
  • Çocuklarımıza bol su' lu yeşillikli güzel bir dünya kalsın...
  • Kardeşçe yaşayalım...
  • Tahammül sınırlarımız en geniş ekran televizyondan daha da geniş sınırlarda olsun...
  • Bu tarihten itibaren en en en dürüst yöneticilerle yönetilsin hatta mümkünse öyle biri çıksın ki yeniden hayat bulsun yurdum...
  • Bütün dargınlar küslünlükler bıçak gibi kesilsin gitsin...
  • Her daim iyi insanlarla karşılaşalım...
  • Kötülerin şer'inden saklasın Yaradan hepimizi...
  • Herkesin işleri rast gitsin bol bereketli kazançları olsun hepimizin...
  • Sıkıntıların üstesinden gelecek kocaman yüreklerimiz olsun dayanma gücümüz çoğalsın...
  • HEPİMİZİN GÖNLÜNÜN MURADI OLSUN HER DAİM...
    aklıma gelince daha yazarım :)

annesiylen kızı...

Send your own ElfYourself eCards




Tabiat Ana' ya teşekkür ederim...

30 Aralık 2008 Salı

Elleriniz kırıla...

İlgili haberlerini seyredemiyorum yüreğim acıyor biz karda buzda ısınmayı düşünürken insanlar ne halde insan olmayanların yüzünden...

sıralayamadım...

Aslında bu bloğu kızımı anlatmak ona kalan bir hatıra şeklinde düşünmüştüm ilk zamanlarda sonra benim içimi dökeceğim "meydan" ım oldu böylesi de iyi oldu... İlerde kızımın, annesini, babasını hayata dair herşeyi okuyacağı esaslı bir hatıra olarak kalacak inşallah... O yüzden de hem içimi dökmek hem de kendisinin de tanıması açısından kafamda babamı anlatmak var önce... Sonrasında sene sonu ya geçen zamanın muhasebesini iki sıfır sıfır dokuzdan beklentilerimi dileklerimi dualarımı yazacağım ama önce sıra babamda...

Babam canım dünyamın yakışıklısı can parem... Her zaman erkeklerin en yakışıklısıdır benim için herkesin kendi babasında olduğu gibi... En özel insan... Bu kadar sevdiğim saydığım can paremle de hiç anlaşamayız esasında kuma gibi de didişiriz aslında :)

Babam sessiz adamdır, konuşmaz, sohbet etmez öyle sorarsın söyler ötesi yok... Çok kızıyorum ona aslında sağlığına gereken önemi vermiyor diye, aslında kendimiz için değil ki büyük çoğunluğu kendimiz tabi ama geride olan sorumluluklarımız için de bakmalıyız bedene diye düşünüyorum...

Babama olan aşkım her kız çocuğunun babasına olan aşkı gibi benimki hele anne olduktan sonra da daha da anne şefkati gibi...

Çok hızlıdır babam hızlı da yaşamış şimdi duruldu :) Çok ama çok yakışıklıdır bir kere şeytan tüyü ziyadesiyle fazla arkadaşın, hatun kişiler de pek severler kendisini :) Karizması konuşması sohbeti (sohbet de bizden hariç herkesle tabi :) aladır...

Acayip vicdanlıdır kendisi, beraber dükkanda çalıştığımız iki sene içinde yakinen yaşadığım için kapıya kim gelirse çevirmez mi insan dükkanı bırakıp milletin her işine koşacak kadar hizmet adamı, gerçi hep bunlar yüzünden hiç darda kalmadığını düşünürüm verilmiş sadakası varmış deriz ya babamınki de o hesap... Gerçi bizim aile işlerimize koşma işini hep bana devretse de bilir ki o işler yapılacak neticelenecek...

Ticari zekasının ziyadesiyle fazla olmakla beraber birçok işe girmiş sonucu hüsranla sonlansa da toz kondurmaz insan babasına işte :) canım benim...

İlk dansımı onunla yaptım mesela en iyi dans partnerimdir kendisinden öğrendiğim için de ben de iyi dans ederim vesselam... Sonra... İlk sinemaya babamla gittim Top Gun filmine :) Öpüşme sahnesi vardı da ne utanmıştım :)

Çok düşüncelidir ilk çocuğu olduğum için bütün zulümleri kendi üzerimde denemiş kızkardeşime birşey bırakmamıştır :) Bir zamanlar askılı bluz giydirmezdi mesela o gittikten sonra giyerdim bende :) Sonra ilk cep telefonları çıktığı vakit istediğimde "sen tele-kız mısın ki cep telefonun olacak?" demişti böyle onlarca da süper lafları vardır :) Sonrasında da bir hafta sonu Bolu' dan eve geldiğimde terminalde saatlerce birbirimizi bulamayınca kendi elleriyle verdi cep telefonumu :)

Üniversiteyi kazanırsam araba alacağını söylerdi sebebi de erkeklerin arabasına binmeyip kendi arabama binmemem içinmiş :) Sonrasında aldı da :)

Arkadaşlarımın evlerinde töbe kalmama müsade etmezdi ne yalvarırdım olmadı :) Olsun hiç kızgınlığım kırgınlığım yoktur ki şimdi hepsini gülümsemeyle hatırlıyorum...

Babamı koluma takıp gezmeye bayılırdım eeee aslan gibi babam var yakışıklı her daim grantuvalet (takım elbisenin ismi oluyor) giyinir kokuları bütün apartmanı sarar hatta komşular babamın işe gittiğini apartmandaki kokulardan anlarlardı...

Saçları her daim uzun onun yüzünden ben de kocamda uzun saç istiyorum o da bakımı zor diye ikide bir kuş gibi kestirip kestirip geliyor :(

Çocukken beni "çıtırığım" diye severdi hala da hayatım der sevgilim der... Canım benim...

Çok seviyorum çok yazdıkça daha da kanım kaynadı olsa da sarılsam akşam gideyim de sarılayım ona doya doya Allahım acısını göstermesin hiç bir evlada babasının annesinin sevdiklerinin yokluğunu acılarını amin...

Çok süper bir ev babası süper bir koca olamasa da anneme göre :) bence yapabileceği herşeyi yaptı işte burada yalan mı söyleyeceğim kendisine de söylüyorum mıç mıç süper babam diye anlatıyorum da sezarın hakkı sezara, ama babam o benim can babam can parem...

Seni çok seviyorum yakışıklım bitanem...

29 Aralık 2008 Pazartesi

Bugün...

Artık işe başlama zamanı gelmişse zamandan, hazırlanmak lazım tez zamandan ...
Dedim veee dışarıya baktım geceden hatta cumartesi gecesinden olul oluk yağan kar sen bizim sokağı kapat, demiştim ya Ankara'nın tepeliğinde oturuyoruz diye üstelik Renginimin kreşi bizim tepeden daha tepede yani at araba çıkmaz geçmez ee bizde de 4X4 yok ki rın rın gidelim...
Annemi aradım annem yetiş diye geldi can parem sabahın kör şafağında...
Bıraktık karı-koca kızımızı koştuk servisimize geldim kuruldum masamın başına...
İşlerim çok birikmiş tabi ama arkadaşlarla sohbet daha da birikmiş müdürüm özlemiş beni işler bekliyor yığıldım masada işlere koyuldum hala nefeslenmiş değilim, meydanımı özledim komşularımı okumadım daha yeni yorum bırakan sonraları takipleyeceğim yeni komşularıma iade-i ziyaret yapamadım akşama evde inşallah halim kalırsa...
Benden bu kadar dedim kaçtım ben dosyalarımın arasına, içine, heryerine...

28 Aralık 2008 Pazar

İki Küçük Damlacık...

Bizim mesai Rengin'den dolayı erken başlar, yine bir pazar sabahı ve yine de benim için geç sayılabilecek bir saat olan sekize doğru uyandık ve süper vazgeçilmez dizimiz Bez Bebek' i(!) ararken TRT2' de sanat arşivi diye bir program var sunuculuğunu Uğur Dündar yapıyor konuk da kim? Adile Naşit...
Hatırlar mısınız bir zamanlar Yasemin'in Penceresinden programı vardı konuğun eşi dostu gelip ne süper arkadaşımızdır edebiyatı yaparlardı...
Bu program bir kere sunucusuyla edepli ve de konuklarıyla...
İzleyeyazdım hemen tabi bir görseniz sabah sabah nasıl iyi geldi gelen arkadaşlarını görseniz hele bir Gazanfer Özcan, Münir Özkul, Sezen Aksu, Müjde Ar ve Adile Naşit' in 13 yıllık bir arkadaşı...
Çok keyifle ama bir o kadar da hüzünle izledim çünkü hatırlıyorum "Uykudan Önce" programını izler öyle uyurdum...
Sonra bilmiyordum tek çocuğu olan Ahmet' in açık kalp ameliyatı sırasında vefat ettiğini hem de annesi Adile Naşit' in doğum günü olan 17 Haziran'da...
Annesi Amelya Hanım' ın bağırsak düğümlenmesinden kendisinin de bağırsak kanserinden vefat ettiğini de programdan sonra dolaştığım siteden öğrendim...
Çok hüzünlü bir sabah oldu iki küçük damlacığın gözlerimden aktığı kısa süreli de olsa hüzünlü bir sabah...
Nur içinde yat Adile Teyze...

27 Aralık 2008 Cumartesi

Ah Yurdum Caanım Yurdum...

Bu işi gerçekten anlamadım nasıl iki yüzü farklı bir Türkiye burası, batan hepten batıyor tepedekilere zaten deprem bile kar etmiyor...

Tabi ki istemem kimse gördüğünden geri kalmasın ama uçurum da bu kadar olmasın...

Bugün Ankaramın Tunalı Hilmi caddesindeydim, o mağazaların kasa önlerindeki uzayan dükkan dışına taşan kuyruklarına baktım bir daha baktım şaştım da kaldım...

Sonra akşam ajansı (rahmetli benim derdi benim de dilime pelesenk oldu) seyrettim seyretttim de şaştım kaldım...

Yine de bugünümüzü aratmasın Allah bütün aşılması güç uçurumlara rağmen... Amin...

26 Aralık 2008 Cuma

İki kadın...

İki kadın konuşuyorlar, diyor ki biri diğerine: "Sevgili kardeşim Allah diyor ki; kulum eğer uzun süre dert kedere uğramamışsan endişelen ki Rabbim beni unuttu mu diye..."
Sonra ekliyor: "Allah sevdiği kulunu sınar ya hep sıkıntıya derde düştüğünde de şükreder mi, Allah'tan geldi buna da razıyım der mi, yine de adımı umutla zikreder mi diye...
Diğeri cevap veriyor: "Allahım bu sınavılarına hep şükür yine de şükür beterinden sakla ama omuzlarım çok acıyor..."
Kadın sırtını sıvazlıyor diğerinin: "şükretmeye devam et sen buna yine de, geçecek bitecek oh diyeceksin sen de..."

25 Aralık 2008 Perşembe

Susamıyorum...


İnsanın hiç "çok susadım gideyim de bari içeyim" dediği bir an olmaz mı?

Olmaz o insan benim işte su içmeyi hiç sevmiyorum, ilaç gibi tadı ve itiraf ediyorum bir bardak su içmediğim günlerim geçip gidiyor. Şimdi evdeyim de gözümün önüne koydum şişeyi içinden yüzüm buruşa buruşa içiyorum biraz...

İş yerinde oda arkadaşımın gelininin babası hastaneye yattı kanser dediler üzüldük süzüldük sonra kanser olmadığı ortaya çıktı sevindik ama ne çıktı susuzluktan böbrekleri iflas etmiş :(

Ben geldim aklıma hemen al işte susuzluğun sonu budur...

Gerçekten hiç sevmiyorum suyu anca yazın yanacağım da hararetimden içeceğim...

İş yerinde de el gördülük bir şişem var içinden su eksilmeyen fakat içilmeyen sonra bayatladı sonucunu alıp çiçeği sulayan...

Sonum kötü biliyorum, Allahtan bizim Bey ve kuzu çok su içerler hatta 2 sene önce zatürreden Rengin' le hastanede geçirdik bri kaç günümüzü de hemşire gelip gelip ne kadar su içtiğini kaydediyordu Rengin' in litresini söyleyince şaşırıp gidiyordu ve biz o çok fazla su içişlerimiz yüzünden iki gün önceden tahliye olduk...

İyi ki bana çekmemiş yavrum...

Ben de işte alışacağım yolun yarı yaşında suya...

Bana Aldanmayın... (Fotoğrafın Dili...)

Söyleyemediklerimi İşitin Lütfen
Bana aldanmayın!
Yüzüm bir maskedir,
Sizi aldatmasın.
Binlerce maskem var.
Çıkarmaya korktuğum.
Ve, hiç biri ben değilim...
Olmadığımı göstermek
İkinci doğam oldu.
'kendinden emin biri' dersiniz,
sanki güllük gülistanlıkbenim için herşey...
adım güven belirtir.
Ve,
Oyunumun adı
Ağırbaşlılıktır.
İçimde ve dışımda denizler sakin,
Herşeyin kumandanı ben...
Fakat, inanmayın bana,
Lütfen!..
Herşey dışta düzgün ve cilalı,
Hiç yıpranmayan, her zaman saklayan
O maske!..
Altta ne güven, ne de rahatlık...
Altta,
Karışıklık, korku ve yalnızlık içinde bocalayan
Gerçek ben!..
Ama saklarım bu gerçeği savunuculukla
Kimsenin bilmesini istemem
Zayıf taraflarımı düşündükçe,
Titrer ve sararırım...
Ve başkaları görürse iç dünyamı...
Gerçek beni ve yalnızlığımı!
İşte, maskelerimi onun için takarım...
Onun için, arkalarına saklanacak maskelerim var.
Onlar, gösterişle kullanabileceğim
Parlatılmış yüzlerim.
Bana,
"sen değerlisin" diyecek,
"maskesizken daha bir insansın''
"daha bir bendensin''
"daha yakın, daha bir dostsun"
diyecek bir bakışa
muhtacım...
benim yanıma sokulman kolay olmayacaktır!..
uyarırım seni dost!..
uzun yıllar kendini yetersiz hissetmiş ben,
sana kendini kolayca açmayacaktır...
bütün gücümle tutunacağım maskelerime
ne kadar sokulursan yakınıma
o denli şiddetli geri iteceğim seni...
kim olduğumu merak ediyor musun?
Hiç merak etme...
Ben çevrendeki
Her erkek ve kadınım...
Maske takan her insanım.
-Doğan Cüleloğlu-

Neden böyle oluyor ki?

Lezzeti, çıtırlığı ala...

Fakat neden içindeki peynir sığamaz kabına da atıverir kendini yağa?

:(((

24 Aralık 2008 Çarşamba

Hamdolsun...

Krizin, "Türkiye'de kriz pisikolojik" diye tabir edildiği yurdumda bir işim olduğu için hamdolsun...

Uzaklarda...

...orada biliyorum ne zaman başım sıkışsa, düşmemin ardından çıkan ah sesini duymadan koşacak bir dostum var aklındayım, aklımda...
Görmesek de birbirimizi ...
Hayatlar devam etse de kendi kendine, ilk görüşmemizde dünden kalmış gibi devam ederiz bize...
Biliyorum...

İlk Karın İlk Adamı...




O kadar resmini gönderdim hazır kızım da evdeyken bir eser bırakmadan olmaz dedik...



Kar' ın Arz-ı Endamı...

Önce arz-ı endam etti sonra yaydı kendini toprağa nasıl da güzel etti...

23 Aralık 2008 Salı

Bizim Bir Grubumuz Var....

Ankaralı Anneler ANKAN diye , yaklaşık 300 anne bir aradayız yahoo gruptan yazışıyoruz çocuğumuzu, kendimizi, hayatı, havayı, suyu, herşeyi...Hastanelerdeki çocuklara, ihtiyacı olanlara yardımlar götürüyoruz, elimizin erdiği gücümüzün yettiğince ... Buluşup eğleniyoruz da, çocuklarla da kendimiz de... Ayda bir Pub günü ilan ediyoruz kendimize çocukları babaya bırakıp çok değil, akşam iş çıkışı saati o 2-3 saat bile yetiyor, gülüyor, eğleniyoruz... Rengin' e hamileydim üye olduğumda hala da her adımını takip etmeye çalışıyorum, üstelik sanal ortamda tanışıp da gerçek dostluk kurduğum iki insan ve nice arkadaşım var görüştüğüm...
Oranın bir mücizesi vardır bizce, bir sıkıntımız, derdimiz olduğunda hatta ANKAN YATIRI derim ben , ANKAN DUA sı rica ederiz sıkıntımız olduğunda... İnanırız ki tertemiz kalpli onca annenin duası kabuldur tabi Allah' ın takdiriyle...
Uzun zamandır bir arkadaşımızın yeğeni kanserdi Özge (yaşı yirminin ortaları), küçük bir oğlu vardı ve her adımına şahittik hastaneye yatışlarında, durumunda... Çok dualar ettik yakardık... Ama Özge' nin vadesi buraya kadarmış kaybettik... Sabah okuduğumda boğazıma bir düğüm duruyor öyle...
Mekanın cennet olsun Özgecim nurlarda yat...

merhamet...

Kanalları karıştırırken bu sabah Star TV de Nihat Hatipoğlu' nun programı vardı ona takıldım, bir gazete kupürü üzerine konuşuyordu malum üçüncü sayfa haberleri var ya bu da işte böyle bir haber, ablası sekiz yaşındaki kardeşini bıçaklamış cesedini de çeyiz sandığına koymuş... Yandı bitti aile diyor Hoca, kime üzülsün giden evlada mı öte yandan hayatı kayan büyük evlada mı...
Ne fena sonra soruyor hoca hani diyor merhamet duygusu nerede nerede insanların iyilikleri, herkes tahammülsüz, herkes kavgacı ...
Bunların hepsi din bilgisinin eksikliğinden diyor ama altını çiziyor, akıllıca verilen din kavramından bahsediyorum diyor, Allah sevgisi ve dinin sonsuz anlayış ve merhamet dolu olduğunu gösterir kavramlarla anlatılması gerekli diyor...
Kesinlikle katılıyorum insanımız o kadar cahil ki ve evet üzerine basa basa yineliyorum zır cahil olan çok büyük bir kesim herşeyi "günah o" ile kapatan ama neyin ne olduğunu evladına, karısına, çevresine anlatmaktan aciz "günah" deyip işi bitiren tembel, merhametsiz, vicdansız, cahil o kadar insan var ki (çok korkarım böyle insanlardan oldum olası) ... Biz boşuna mı çocuklarımıza sevdiklerimize dua ediyoruz "Allahım sevdiklerimizi çocuklarımızı iyilerle karşılaştır" İşte bu "iyiler" merhametliler, bu iyiler vicdan sahibi olanlar ve bu iyiler içinde gerçekten Allah korkusu barındıranlar... Ve ben gerçekten bu olgulara inanıyor ve çocuğumda uygulamaya gayret gösteriyorum, herkes kapısının önünü temizlese kirlilik olmaz var ya işte herkes bireyleri çocukları yetiştirirken bunlara dikkat etse tertemiz insanlar olur ki böylece biz hem çocuklarımıza hem de çevreye güvenle yaşarız...
İyilerin devamı ve çoğalması dileklerimle...

22 Aralık 2008 Pazartesi

huzur "TOMAĞI"

Baba kız yemekten sonra kanepede mayıştılar babası kızının başını okşarken ne dedi "huzur tomağım" :))) oldu canım topak onun adı "huzur topağım":))

Aşağıdaki eserimiz de kapak olur manasındaki sürprizimiz elmalı kurabiyemiz :)

Zaten eve gelir gelmez Bey, mutfakta tepsi içinde mamulleri görünce "kapak olacak kurabiyeleri yapmışsın" diyerek bugünkü blog ziyaretini gerçekleştirmiş onu öğrendik bu vesileyle hadi bakalım...




Bu hafta evdeyim malumunuz...


Sabah her zamanki gibi erkenden kalktım tabi Rengin kreşe gidecek, Bey işe...


Hazırlandık Rengin' i kreşe bıraktım geldim eve ama evde kaybolsam kurtaracak adam lazım o derece dağınık topla topla helak oldum bir de dolap yok evde fazla dolayısıyla her bulduğumu her yere tıkıyorum bulmaya gelince de artık orası Allah Kerim :) Hazıfa da balığınkinden beter olduğundan bende Allaaaah :)


Neyse hamarattım bu sabah ziyadesiyle, yataklar odalar salon ıvır zıvır toplandı mutfağa ayrıca el altıldı, makina boşaltıldı, yenilerine yer açıldı, sabah sabah Rengin dün akşam arkadaş ziyaretinde yemiş olduğu kaşarlı sigara böreğinden tadınca sabah istedi kalkıp ona onu yapıldı, hemen öylece bırakıp çıkmıştım onlar derlendi yerleşti, bir elektirik süpürgesiyle evi dolanmak suretiyle işe son versem tam süper olacak herşey, birazdan takıp koluma gezeceğim evde kendisiyle...


Haaa akşamdan şekere buladığım kabak tatlısını da sabah pişirdiğimi söylemeden geçemeyeceğim, ayrıcaaaa elmalar biraz daha kendi hallerine bırakılırlarsa ömürleri vefa etmeyecek o yüzden onlar da birazdan ceviz tarçın ikilisiyle birleşip hamurun içine girmek ve pişmek sonucu bizim Bey in sevdiği bir şekle bürünecekler akşama sürpriz olsun bu da kendisine (kapak olsun der gibi oldu ah Türkçem canım Türkçem) :)


Bu gördüğünüz resim, salon penceresinden... Sevdiğim kapalı hava hatta bugün kar gelecek diyor meteoroloji, fakat akşamları Rengin' i ben aldığım için biraz tedirginim kar konusunda çünkü Ankara' nın yükseğinde oturuyoruz kar'ı buzu kalkmaz bir yer burası o yüzden karda araba kullanmak korkutuyor kara kara düşünüyorum olmadı taksinin tekerlerine güveneceğim...


Evimin yerini çok seviyorum önünde çocuk parkı, bir sonraki işlek caddeye rağmen sokaktan geçen araba sayısının yokluğu diyeyim herşeyiyle evet yeri güzel ama ev güneş almıyor ciddi girmiyor güneş balkonundan öte dolayısıyla da donuyoruz ve de harıl harıl ev arıyoruz umarım bri an önce yeri yine bunun gibi güzel gönlüme göre bir ev buluruz...


Amin...

20 Aralık 2008 Cumartesi

Yine...


İzinliyim :)
Bizde izinler aktarılmıyor o yüzden kalan son beş günümü de pazartesinden itibaren kullanacağım :)
Buyrun kahveye yanında fal da bakarım :)